Bavuldan çıkanlar...
Cemalettin Bozdağ, Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı bir Deniz Yarbay.
“SUGA” planına göre Deniz Kuvvetleri’ndeki “darbecilerin” İzmir koordinatörü olduğu iddiasıyla tutuklandı. İzmir’de görev yapacağı söylenen tarihlerde “ABD’nin Irak’a dönük Barış Kalkanı Harekatı nedeniyle geçici görevle İskenderun’da”ydı. Kaldı ki, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda -o dönem rütbesi yüzbaşı olan- bir subayın, Deniz Kuvvetleri’nde “koordinatör”lük yapması, Bozdağ’ın ifadesiyle “ancak bir diş hekiminin anjiyo yapabilmesi kadar mümkün”dü! Çünkü Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın emir-komuta zincirinde Deniz Kuvvetleri ile uzaktan yakından alakası yoktu, tıpkı Jandarma gibi doğrudan İçişleri Bakanlığı’na bağlıydı! Bozdağ “Bir sahil güvenlik personeli kiminle neyi koordine edebilir, martılar ve yunus balıkları ile haberleşerek, lüferler, kefaller, istavritlerle mi yoksa Alsancak’taki midye dolmacılarla, limandaki çımacılarla mı darbeye iştirak sağlayacaktım” diye sordu sormasına ama mahkeme 18 yıla hükmetti hakkında!
Hasdal’dan yolladığı mektubunda yazdığına göre Balyoz Davası’nda 18 yıl cezaya çarptırılan subayların en genci o.
22 aydır tutuklu.
Emsalleri gibi “İlk kez savcılık sorgusunda gördüğüm bir dijital veride sadece ismim yazıyor diye nasıl darbecilikle suçlanabilirim” diye soruyor hâlâ.
Bir şiir yollamış mektubunun yanında. Okuyunca ilkin ona ait sandım; bir tutsağın, bir mahpusun kaleminden çıkmışa benziyordu.
Bu davada en ağır cezanın ailelere verildiğini unutmuşum!
Şiir, Bozdağ’ın takdimiyle aktaracak olursam, “Bu iftira davası boyunca her türlü zorluğa fedakarca göğüs gererek, onu hiç yalnız bırakmayan ve babasız büyütmek zorunda kaldığı oğullarına hem analık hem de babalık yapan, bu davadan asıl cezayı alan ve mağdur olan eşi”ne aitmiş. Adı “Bavuldan Çıkanlar”. 21 Eylül 2012’de, yani karar günü, gözyaşlarıyla yazılmış:
***
“Siz hiç gördünüz mü?
Güneş altında üşüyen insanları,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Spotların altında karanlıkta
hisseden insanları,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Adalet koruyucularının,
Hakk’a karşı durduğunu,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Adalet dağıtanların,
Hakk’ı unuttuğunu,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Bir gecede, hayatı
elinden alınanları,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Sadece el sallayabilmek için
mahkeme bariyerlerinde çırpınan
insanları,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Babasının resmi ile uyuyan
çocukları,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Birbirini seven insanların,
Sahtekarlarca birbirinden
uzaklaştırıldığını,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Yalanlara inanan insanların,
Her şeyi bildiğini düşündüğünü,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Hayatındaki haksızlıkları,
Suçsuz insanlara yükleyip,
gururla dolaşanları,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Masum insanlardan
intikam alanları,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Bir dizi gemi su alırken,
Gözlerini elleriyle kapatıp,
Çok güvende olduğunu
düşünen KAPTANLARI,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Hayatının onsekiz yılını
paketleyip,
VATAN SAĞOLSUN
diyen insanları,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Kahramanların terörist,
teröristlerin kahraman olduğu
bir ülke,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Herkesin sağır ve kör olabildiğini,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
Başkalarının hayatı üzerine
kumar oynayanları,
Ben gördüm!
Siz hiç gördünüz mü?
En sevdikleri insanlarla,
Ancak, öldükten sonra
vedalaşabilen gözlerdeki hüznü,
Ben gördüm!”
***
Şiirin sonunda bir de not var:
“Eğer bunları görmediyseniz,
Lütfen bir kez daha bakın! Ama dikkatli bakın!
Bir sabah gözlerinizi, Hasdal’da, Silivri’de açtığınızda şaşırmamak için.”