Batı’da Doğu ezikliği

Washington’a döneli birkaç ay oldu. Geçen gün şehrin sokaklarında gezerken, burası ile Türkiye arasındaki derin farkı soludum. Kendi kendime, bugüne kadar dikkat etmediğim bu fark ne, diye sordum. Görünüşte bir şey yok gibiydi, ama için için hissettim Türkiye ile burası arasındaki farkı. Tekrar zorladım ne diye?.. Elemeye başlayıp teker teker inceleyince çok şey olduğunu gördüm ve şaşırdım. Ne yazık ki bu farklılığın gün geçtikçe uçuruma dönüşmesi insanı çok üzüyor. Önce sokaktaki erkekleri karşılaştırdım. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde gördüğüm, bizim erkeklerin kıl modasını seçmiş olmaları. Bir de giyim kuşamda yaka bağır açık, sallapati hava. Neymiş modaymış. Yesinler modanızı. Kıl derken yanlış anlamayın, göğüs kılından değil, suratlardaki kıldan, hani şu kirli sakal mı ne diyorlar ya ondan söz ediyorum. Zaten Batı kültüründe sakal aslında iki ekstremi, ya aşırı entelliği veya yobazlığı/cahilliği temsil ediyor. Burada ise herkes tıraşlı ve kravatlı üst baş da tertemiz. Ayakkabıları ise bizdeki komik uzun burunlulardan değil, normal, ucuz ama temiz ve bakımlı. Bizde ise zaten kısa boylu olan erkeklerimizin bir de uzun burunlu ayakkabı ile tam bir ’L’durumunda gezmesi bana komik geliyor. Kız erkek konuşmalarında, İngilizce filmlerden çalınan bir honey -tatlım, aşkım- sözcüğü var ki ağızlardan sahte döküldüğü belli. Zaten önce aşkım sözünü duyuyorsunuz, ardından bıçaklanan dövülen kadınları. Kadınlar bizimkilerin aksine, oldukça sade ve az makyajlı. Kıyafetleri daha çok, rahat kıyafet. Hele yürüyerek çalışmaya giden kadınlar, sırtlarında taşıdıkları çantalara topukluları koyup, spor ayakkabı ile yürüyüş yapıyor gibiler. Hareketleri bana daha az kırıtıyorlarmış gibi geliyor. Belki biraz da erkeksi davranıyorlar. Yani burada kadın, kadınlığını hafta sonunda eğlence aradığı zaman kullanıyor, işinde değil. Bizde ise herkes yüzünden, görünüşünden rahatsız ve bir estetik cerrah bıçağı altına yatmak için can atıyor. Mankenlerin ve oyuncuların çoğunun estetik doktoru aynı gibi. Aynı burunlar ve dudaklar. Neredeyse aynı fabrikadan çıkmış plastik manken hesabı. Bizde herkes borç içinde, cebinde para da olmasa habire harcıyor. Kredi kartları ve borçlanma sağ olsun. Burada insanlar bütçelerini daraltmış ve tasarrufa gidiyor. Harcamalar azalmış, dışarıda yemek, gece eğlencesi nerede ise yok gibi. Tatil desen, kim kaybetmiş uzun tatilleri, çoğu deniz kenarı tatili falan yapmıyor. Bizde ise mübarek Pompei’nin son günleri hesabı, vur patlasın çal oynasın. Türkiye’de sigara ve içki tüketiminin önceki yıllara göre belki de katlanarak artmış olduğunu hissettim. Burada ekonomik krize rağmen düzende, fazla bir değişme yok. Trafiğe her gün değişen yeni kurallar konmamış, yollar aynı, sokaklar aynı. Gazeteci arkadaşım rahmetli Esen Ünür on yıl arayla Washington’a geldiğinde, kolayca araba kullanmış ve değişen bir şey olmadığı için de yabancılık çekmediğini söylemişti. Doğru söylemiş. Sokak sistemleri aynı, şehirler her dakika yıkılıp rant adına gökdelenler inşa edilmiyor. Başkent Washington’da bir tane gökdelen göremezsiniz. Gökdelen yapmak isteyenlere nehrin karşısında izin veriliyor. Benzin fiyatı bizdeki gibi her gün artmamış, geldiğimde 15 sent daha inmiş buldum. Siyasetçiler daha kaliteli mücadele ediyorlar. Obama bizimkilerle ahbap olmasına karşılık zenginin değil, orta gelirli vatandaşın dostu. Cumhuriyetçilerle, giderken bıraktığım bütçe ve vergi kavgası geldiğimde de devam ediyordu. Gazeteler televizyonlar bizdeki gibi karman çorman gündemi haber yapmıyor. Ayrıca burada yalakalık da olmadığından, Başkan haberleri bültenlerin birinci sırasında değil. Beni en çok çarpan bizdeki siyasetçilerin cehaleti ile buradaki politikacıların eğitim ve ahlak düzeyleri. Mesela burada bir siyasi lider kalkıp da kuvvetler ayrımından şikâyet ederse (ki etmez) inanın ertesi gün kapısına halk yığılıp istifaya zorlar. Burada politikacı dediğiniz kişilerin en az bir üniversite diploması veya mastırı bulunuyor. Çoğunun ise doktorası var. Ayrıca da burada cahil profesörler Kongre’ye falan gönderilmiyor. Yani kısaca burası Batı, orası artık Doğu. Cebinizde isterse milyon dolarlarınız olsun, benim gibi buraya her gelişinizde Yalan Dünya dizisindeki konsomatris Tülay’ın söylediği türden abartılı bir şımarıklılıkla gizlenmiş cehaletin ezikliğini hissedeceksiniz.

Yazarın Diğer Yazıları