Başörtüsü/Uçak/ Tezkere!
Yanlış hedefe ateş edenler, doğru operasyon yapmış olmazlar. Hedefi yanlış seçenlerin de doğru sonuç almaları mümkün değildir. “Baltayı taşa vurmak” Türkçe bir tabir olup, yanlış hedef seçmeyi ya da münasebetsiz eylem yapmayı anlatır. Bir hafta içinde Türkiye’de bu anlamda balta üç kez taşa vurdurulmuştur. Başörtülü çocuğun sahneden indirilmesi tam anlamıyla bir balta ile taş hikâyesidir. Isparta’ya giden uçağın piste inecek yerde, dağa çakılması da aynı anlama gelir. Tezkere konusunda yapılan açıklama da aynı tür sakıncayı bünyesinde barındırmaktadır.
Sonuç itibariyle uçağı dağa çarptırmakla, baltayı taşa vurmak arasında bir fark yoktur. Her şeyin normal olduğu şartlarda uçağı dağa çarptırmak, anormalliğin Türkçedeki karşılığıdır. Pilotun pist olarak dağın yamacını görmesinin ürettiği sonucu, uçağın içindekilerin görme şansı olmamıştır. Maalesef insanlar, çoğu zaman yanlış algı ve tavırlarının ürettiği sonuçları görecek kadar uzun yaşamıyorlar.
Benzer bir kaza da Kozan’da yaşandı. Bir memleket evladı olan kız çocuğunun ödül kazanmasıyla yaşanan bu facianın, geniş halk kitlelerinde büyük bir infiale neden olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Başında örtü bulunan bir kız çocuğu sahneye çıktığında, sırf başı örtülü olmasından dolayı ödülünü almasına izin verilmiyor ve sahneden indiriliyor. Böylece sistem, birilerine göre henüz reşit ve mümeyiz olmayan kız çocuğuna karşı kendini korumuş oluyor! Dağı pist olarak gören pilot ile baş örtüsünü tehdit olarak gören yetkili aynı anlayışa sahiptir.
Baltayı taşa üçüncü kez vuran Başbakan Erdoğan’ın bizzat kendisi oldu. Başbakan Erdoğan “17 Ekim’de tezkereyi TBMM’den aldık. Genelkurmay Başkanlığımızın talepleriyle ilgili yazısı 1 Kasım’da bana geldi. 28 Kasım’da Bakanlar Kurulu kararımızı aldık, şu anda sınır ötesi operasyona ilişkin TSK yetkilendirilmiştir” diyerek bunu yaptı. Başbakan Erdoğan, insana olamaz dedirten bir açıklamayla tekrar gündeme oturmuştur. Başbakan, bir süre önce davudi sesiyle “davulla zurnayla operasyon yapılmaz” diye konuşmuştu. Bu açıklamayla Başbakan kendi ağzından operasyonu adeta davulla zurnayla ilan etmiş oldu.
Diğer yandan Başbakanın açıklaması, operasyon için 1 Kasım’daki Genelkurmayın talebini, hükümetin tam 28 gün beklettiğini göstermektedir. Bu süre içerisinde terörist gruplara karşı gerçekleştirilmesi mümkün olan hangi fırsatların kaçtığını kimse bilmemektedir. Kaldı ki bu şartlarda böyle bir operasyonla yetkilendirmeyi davulla zurnayla değil, onun da ötesinde neredeyse tellalla ilan edilmesinin mantığını anlamak da mümkün değildir. Başbakan gizli, ansızın ve süratli yapılması gerekenleri medyaya söylemek suretiyle, sınırlı da olsa sürpriz operasyon yapma fırsatının kaçmasına da neden olmuştur. Reşit ve mümeyiz olmayan bir kız çocuğunu sırf başı örtülü diye kürsüden indiren; uçağı piste indirecek yerde tepeye bindiren; tezkereyi askere gönderecek yerde günlerce sümen altında tutan ya da sessizce gerçekleştirilmesi gerekenleri ilan edenlerin hepsi, özde aynı yanlışı yapmaktadır.
Her şey bir yana bilinçsiz, yersiz ve yetersiz bu tür hareketler, Türkiye’ye yakışmıyor. Yönetimlerin çapsızlıkları halkı hem korumasız hem de çaresiz bırakır. Çaresizliğin yenilmesi, çapsızların görevlerinin sonlandırılmasıyla mümkündür. Gerekeni yapmak halkın görevidir. Bizden hatırlatması!