Baskın Oran'ınki 'kardeş kazığı' mı, bulanık suda balık avlama sevdası m

Bilgi kirliliği oluşturarak Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine zarar
vereceğini sanıyorsa yanılıyor...

Radikal gazetesinde Baskın Oran imzasıyla “Kardeş Azerbaycan’ın son kazığı” isimli bir makale yayınlanmış. Ne hikmetse konu Ermenistan ve Azerbaycan olduğu zaman Prof. Dr. Baskın Oran‘ın çalışmaları bilimsellikten uzak, duygusal, ideolojik nitelik kazanır. Yanlış bilgiye dayalı kesin yargılar Prof. Dr. Baskın Oran‘ın bu konudaki çalışmalarının genel özelliğidir.

İyiniyet masalları
Örneğin uzun yıllar boyunca Ermenistan-Türkiye ilişkilerindeki mevcut durumun sorumlusunun Türkiye olduğuna ilişkin açıklamalar yaptı ve makaleler yayınladı. Ermenistan’da Ter-Petrosyan yönetiminin Türkiye ile ilişkileri geliştirme adına iyiniyet içerisinde olduğunu ve önemli adımlar attığını, Ermenistan Anayasasından “soykırım iddiasını çıkardığını” ifade etti. Halbuki böyle bir olay olmamıştır. Ermenistan Parlamentosu’nun 23 Ağustos 1990’da kabul ettiği Ter-Petrosyan imzalı Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11. Maddesinde, Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi için “Batı Ermenistan” ifadesine yer verilmiş, aynı zamanda sözde “Ermeni Soykırımı”nın uluslararası alanda tanınması çabaları vurgulanmıştır. Ter-Petrosyan döneminde kabul edilen bağımsızlıktan sonraki ilk Ermenistan Anayasası’nın 13. Maddesinin 2. paragrafında, Devlet Arması’nda Ağrı Dağı’nın da bulunduğu belirtilmiştir.


Toprak iddiası sürüyor
Mayıs 2004’te dönemin Ermenistan Başbakanı Andranik Markaryan’ın yaptığı “Karabağ meselesi, soykırımın tanınması ve Ankara’dan toprak tazminatı gibi sorunlar güçlü bir Ermeni devletinin oluşturulmasıyla çözülebilir. Ankara’dan toprak tazminatı almak istiyorsak, bunun hakkında her yerde yüksek sesle konuşmamalıyız” şeklindeki açıklaması acaba hangi anlam taşıyordu?
Daha 2009 yılında Türkiye-Ermenistan protokolünün imzalanacağı gün erken saatlerde Dışişleri Bakan Yardımcısı Şavarş Koçaryan’ın, mevcut Türkiye-Ermenistan sınırının “soykırım” sonucunda oluştuğunu öne sürmesi ve “şartlar değiştiği takdirde var olan sınırın yeniden sorgulanabileceğini” açıklaması da Ermenistan’da konuya bakışın çok değişmediğinin göstergesiydi. Zaten 2 Eylül 200‘da Erivan‘da basın toplantısı düzenleyen Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvard Nalbandyan da protokollerin imzalanmasının “Kars Anlaşmasını tanıma anlamına gelmediğini” ifade etmişti. Fakat Prof. Dr. Baskın Oran aksini savundu, Ermenistan‘ın toprak iddiasından tamamen vazgeçtiğini iddia etti.

Çamur at izi kalsın
Prof. Dr. Baskın Oran daha ilk cümlesinde “Türkiye’nin canını dişine takarak uğraştığı İsrail’e hava üssü verdi” iddiasıyla Azerbaycan ile ilgili hükmünü vermiştir...
Bu ciddi de olsa sonuçta bir iddiadır... Araştırılması gerekir.
Ama ister Azerbaycan‘ın resmi açıklamaları, ister mevcut durumuna ilişkin değerlendirmeler ve İsrail uçaklarının Azerbaycan’a nereden gelecekleri, Azerbaycan’dan nereye gidecekleri sorularının cevapları, iddiaları pek doğrulayıcı niteliğe sahip değildir.
Prof. Dr. Baskın Oran‘ın makalesinde ifade ettiği diğer iddialar da genellikle benzer niteliğe sahiptir. Bir bilim insanının uzak durması gereken yönteme başvurulmuş, doğruluğu büyük kuşku doğuran tez ve iddialar kesinmiş gibi aktarılmaya ve sanki kaynaklar da yazdıklarını teyit ediyormuş görüntüsü vermeğe çalışmıştır. Örneğin, Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Abiyev‘in defalarca ve bu arada İran ziyareti sırasında da kesin dille aksi yönde görüş belirtmesine rağmen Prof. Dr. Baskın Oran Ebiyev‘in “İran’ı bombalamaktan dönecek İsrail uçaklarının Azerbaycan’a inmeleri ve oradan İran’da arama-kurtarma operasyonu yürütmek istemeleri halinde bunu yasaklayacaklarını söylemekten kaçındığını” iddia etmiştir. Bunun çok yanlış olduğunu anlamak için Azerbaycan ile ilgili haberleri azacık takip etmek yeterlidir. Çünkü Azerbaycan yetkilileri bu tür iddiaları her gündeme geldiğinde kesin dille yalanlamaktadırlar.

Nefret duyguları hakim
Şu iddiasıysa hem yalan, hem de bilimsellikten uzak bir üslupta olup, adeta “Azerbaycan’a nefret duyguları” üzerine kaleme alınmıştır; bir bilim insanına ne kadar yakıştığına ise okurlarımız karar versin:
“Yüzde 77’si Ermeni olan Dağlık Karabağ’ın bağımsızlıktan bahsetmeye başlaması üzerine, sobaya tiner döker gibi, bölgenin 1923’ten beri süregelen özerkliğini 1989’da bir parlamento kararıyla kaldırdı. Başını belaya soktu. Arkasından savaş çıkınca, askerleri, ellerindeki Sovyet tanklarını birkaç bin dolar karşılığında Ermenilere sattı.”
Öncelikle, Oran eğer Karabağ sorununun niteliğini merak ediyorsa, objektif bir sonuca ulaşmayı arzuluyorsa sorunun tarihine, hukuki boyutuna azacık vakıf olur ve mutlaka emperyalizmin bölgede oynadığı oyunları da, büyük devlet kurma peşinde koşanların yaptığı katliamları da, başka ülkelere askeri üs verme arzularını halen tatmin edemeyenlerin her gün “gel sana askeri üs vereyim” diye büyük devletlere seslenişlerini de öğrenmiş olur.
Azerbaycan savaşı da Ermenistan kendi ordusunu çok daha önce kurduğu, Rusya tarafından silahlandırıldığı, İran ve Batı‘dan ise maddi-manevi destek aldığı ve tabii ki yaşadığı iç sorunlar nedeniyle kaybetti. Yoksa o sırada ne satacağı tankı vardı ve de Ermenistan‘ın o tankı alacak parası...
(...)
Tüm yukarıda ifade edilenlere rağmen Prof. Dr. Baskın Oran illa Azerbaycan‘ı karalamayı hedef edinmişse, bilgi kirliliği oluşturarak, o bulanıklık içerisinde güya Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine zarar vereceğini sanıyorsa bence yanılıyordur. Ama eğer bilim ya da objektiflik adına bir şeyler yapmaya çalışıyorsa, hiç olmazsa biraz daha adil davranması gerekir.
Araz Aslanlı

+++

Sarı bufaloyu(!) vermediler
Vahşi yaşam fotoğrafçısı Brendon Cremor öyle bir fotoğraf çekti ki dünya gazetelerinde yankı buldu..
Cremor, su yatağında öğlen yemeği molası veren Buffola sürüsü bir yandan otlanır, su içerken fotoğraf çekiyordu. Tam o sırada bir grup genç aslan da avlanma arzusu ile sürüye doğru sessizce ilerliyorlardı. Dünyacı ünlü fotoğraf sanatçısı soğuk kanlı bir şekilde aslanları takibe aldı... Cesur bir hamle ile aslanların üzerine doğru koşan genç erkek buffoloyu diğer sürü üyeleri de takip edince, aslanlar karizmayı çizdirdiler...
Bu fotoğraf Türkiye’de son yıllarda çok anlatılan “Sarı öküz” hikayesini hatırlattı.
Kimimiz memlekette büyük haksızlıklar olurken trene bakar gibi olayları izleriz, kimimiz ise bu buffalolar gibi haksızlığa karşı birlik olup aslanların üzerine yürürüz!
Engin Balım

+++

Düşük frekanslı ikinci İsrail
Çok değil bundan 15-20 yıl öncesine kadar “Kürdistan coğrafi bir tanımdır, bu tanımın siyasi bir maksadı yoktur” diyenler şimdilerde Batı Kuyrukçuluğunun verdiği cesaretle coğrafi tanımı siyasi tanım haline getirmiş vaziyetteler.
Bu kusmuklu düşünceleri üreten, pek de sağlıklı bir ruh halinin bir dışa vurumu olmayan bu karşı hezeyanların sahipleri acaba sınırların mürekkepli kalemle ve masa başında değil, ancak ve ancak kanla ve cephe savaşlarıyla değişeceğini bilmiyorlar mı?
Kürtçülüğü siyasete tahvil ederek Kürtleri sağımlık haline getiren ve bu yolla mevki ve makam kazanan siyasetin yalancı pehlivanlarına ve onların dümen suyuna kapılarak edep dışı rüyalar görenlere üç şeyi hatırlatıyoruz:
1 ) ABD başta olmak üzere Batılı canilerin ve Hristiyan-Evangelist çetelerin ilanihaye sizin arkanızda durma garantisi yok.
2) Emperyalizmin BDP ile beraber ara roller vererek taltif ettiği bir BOP bekçisinin size sonsuza kadar payandalık etme şansını kaybedebilirsiniz.
3) Türk milletinin sonsuza kadar sağ duyulu, itidalli ve sabırla taçlandırılmış davranış metotlarına zorlanması beklenemez.
Tamer Abuşoğlu

+++

“Dengeli”
olmak
lazım

Amerika Birleşik Devletleri uluslararası arenada güç kaybetmektedir. Bu da önümüze tek kutuplu dünyadan çok kutuplu bir dünyaya geçiş için yeni bir yol açmaktadır. Yoksa Amerika’nın hala bilfiil işgalinde olan Irak’ın, Arap Birliği yaptırımlarına uymayacağını söylemesini nasıl açıklarız? Türkiye bu süreçte denge politikasını gütmelidir. Yoksa Doğu bloğu karşısında Amerika Birleşik Devletleri’nin maşası olmaktan başka bir seçeneği kalmaz.
Mustafa Yiğit Yeditepe Üniversitesi

+++

Van Gölü
kan gölü

Böyle mezalimi görmemiş âlem
Göğü ağıt sardı toprağı elem
Acıyı, figanı yazamaz kalem
Her taraf cesetle doldu be anam!
Van gölü, kan gölü oldu be anam!
***
Ermeni çeteler kırıp döküyor
Taş üstünde taş koymayıp yakıyor
Canı işkenceyle tenden söküyor
Her tarafa cesetle doldu be anam!
Van gölü kan gölü oldu be anam!
***
Gece baskınlarla, pusuyla gündüz
Ne ev kaldı ne bark, her taraf dümdüz
Güya devletimiz var, hem de hürüz
Her tarafa cesetle doldu be anam!
Van gölü kan gölü oldu be anam!
Kadir Karaman

+++

“Dindar”lık ABD’ye itaat demek midir
“Dindar” kavramının üzerinde durmak gerekir. Bundan ne anlıyorsun? Amerika’nın işaret ettiği yere müdahale etmeye hazır, dünya tekellerinin çıkarı için Müslüman kanı akmasından çekinmeyecek, sömürüye ses çıkarmayacak, “itaatle” düzenin devamını isteyen kendileri gibi bir gençlik yetiştirmek istedikleri açık. Peki, Müslümanlık bu mudur? O Hazreti Muhammed ki, Arap Yarımadası’na nüfuz etmeye başlayan Bizans ve onun dini olan Hıristiyanlığa engel olmak için Arap halkını birleştirdi ve ondan bir devlet kurdu. “İşçinin alın teri soğumadan ücretini veriniz”, “Komşusu aç ikan tok yatan bizden değildir” sözleri ne olacak? Ben size bir şey söyleyeyim mi? Müslümanlığı onların tekellerine almasına razı olmamalıyız. Türk milleti Müslüman’dır. Yunus Emre Müslüman’dır. Pir sultan Abdal Müslüman’dır. Hacı Bektaşi Veli Müslüman’dır. “Yârin yanağından gayri” her şeyde ortaklığı isteyen Şeyh Bedreddin Müslüman değil miydi?
Zeki Sarıhan

+++

Naklen
fişleme

Tarih: 17 Nisan 2012 Salı...
Yer: TV-8, Erkan Tan’la Başkent’ten...
Konuk: 28 Şubat sürecinin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı...
Demokrasi için, darbelere karşı nasıl mücadele verdiklerini; 28 Şubat’ta binlerce insanın fişlendiğini anlatıyor da anlatıyor.
Bir izleyiciden mesaj geldi.
Orakoğlu’nun kimyası bozuldu; öyle ki kendini zaptedemedi Erkan Tan’a şunu söyledi:
“O kişinin adını ver, araştıralım. Darbecilerle ilgisi var mı, yok mu bakalım!..”
Bildiğim kadarıyla Bülent Orakoğlu halen İstihbarat Daire Başkanı değil; emekli. Öyleyse Erkan Tan’dan o ismi alıp da nasıl araştıracak; yoksa istihbarat hala emrinde mi? Daha önemlisi, o kişiyi bulursa ne yapacak?!..
***
Oda TV operasyonlarının ilk gününde atladığım bir şeyi Soner Yalçın’ın Samizdat’ında okudum. Meğer Orakoğlu, Soner Yalçın alındıktan sonra “Gözaltına alınacak 5-6 gazeteci daha var” demiş. Kimse de yalanlamamış. Nitekim 15 gün sonra bendeniz de dahil 9 gazeteci gözaltına alınmışız. Orakoğlu sadece sayıyı tutturamamış yani.
“İleri demokrasi” de katettiğimiz mesafeye bakar mısınız?.. Naklen fişleme teşebbüsü!..
Müyesser Yıldız Silivri

+++

Bir dizide geçen replik:
- Ben yapmadım!
-Öyleyse ispatla!
Günümüzdeki meşhur isimli davalara ne kadar da benziyor...
Tolga Unutmaz

Yazarın Diğer Yazıları