Başkent'in beklentisi
Yerel seçimlere yönelik “Balık” paketleri hazırlayan hükümetin yoksul vatandaşa balık vermektense balık tutmasını sağlayacak projesinin olmadığı bir kere daha anlaşıldı. Bana göre işin vahamet’ i söz konusu vatandaşların bir bölümünün balık tutmayı öğrenme çabasında olmayışıdır. Nasıl olsa geliyor alışkanlığına kapılanların günün birinde balık neslinin biteceğini bir başka deyimle hükümetin ve belediyelerin bunları ödeyecek para bulamayacaklarını hesapladıklarını sanmıyorum.
Yoksulluk yardımı, engelli yardımı gibi isimlerle maaşa bağlanan insanlarımızın evlerine iaşe paketi ve kömür dağıtımına devam eden AKP’de ise “Bunlar yardım alıp da oyları başkasına verirse” endişesi başlamış. Hükümet olmanın avantajıyla yerel seçimlere rakiplerinden önde başlayan AKP’deki bu telaşın ilk işareti adaylarını henüz açıklamamış olmaları. Türkiye’nin bir çok il ve ilçesini elinde bulunduran AKP’de art arda patlayan ve daha da patlayacak olan yolsuzluk belge ve iddiaları yüzünden tam anlamıyla “89 sendromu” başlamış durumda.
Ara rejimin ürünü ANAP’ın çözülme sürecinin başladığı 1989 yerel seçimlerini daha önce bu sütunda yazmıştım. Adı partisinin önüne geçen Bedrettin Dalan gibi isimlere rağmen belediye başkanlıklarını kaybeden ANAP, Özal sonrası Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz ile gerilerken iki dönem daha koalisyon hükümetlerinde iktidarlarını sürdürebilmişti. Ancak Tayip Erdoğan’ın AKP’si için bu iyimser sürecin yürümeyeceğini tabiri caizse geldikleri gibi gideceklerini düşünüyorum. Çünkü yeni diye yutturulan yüzlerin makyajları, parlatılmış cilaları dökülmeye başladı bile. Esen rüzgara göre eğilen siyaset güllerinin 15 - 20 yıllık dikenleri ellere batmakla kalmayıp resmen vatandaşı kanatıyor.
Özellikle Ankara’da Melih Gökçek’e karşı oluşan antipati dalga dalga bütün yurda dağılıyor. Doğalgaz sayaçlarından kazık yiyen Ankaral’ı su faturalarındaki ince hesabı geç de olsa fark etti. 30 günde bir okunması durumunda limit aşımını geçmeyen tüketicinin sayaçları 38 ile 45 günde okunup zamlı tarifeye dahil ediliyor. Asgari ücretli vatandaş, maaşının yarısını doğalgaz ve su faturasına yatırdığı için çok öfkeli. İlgili bakanlar ve başbakan Gökçek’in devlete ve Botaş’a borçları için Meclis’ten özel yasa çıkardıklarından doğalgaz zammının bununla ilgisi olmadığından dem vuruyorlarsa da sokaktaki vatandaş Gökçek’e ateş püskürüyor.
Melih bey sadece fatura mağdurlarının hedefinde değil. Geçtiğimiz günlerde ifade ettiğim gibi futbolseverlerin de öfkesinden nasibini alıyor. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’den sonra 1910 yılında kurulan MKE Ankaragücü’ndeki kargaşanın arkasında Gökçek’in olduğunu sağır sultan bile duymuş.
AKP’nin İzmir atağı için Ankaraspor’u İzmir’e hediye edebilirim açıklaması yapan Melih Gökçek’in oğullarının oyuncağı bu takımı kolay kolay gözden çıkarmayacağını bilenler bakın neler anlatıyor.
“Ankaraspor’a neredeyse 3 büyükler kadar para harcayan Gökçek, bedava otobüslerle belediye personelini bile tribüne çekemiyor. Oysa Ankaragücü borç batağında bile her maçı 15 - 20 bin seyirci ile oynar. Bu seyirci potansiyelini siyasi rantına dahil etmeyi planlayan Gökçek, borç yüzünden yönetime talip bulunmayan kulübün başına ödenmeyeceği biline biline borcu kabul edip oğullarından birini getirmeyi planlıyor. Bunu başardığı anda yerel seçimler öncesi Ankaraspor’u İzmir’e hediye ederek Tayyip Erdoğan’a jest yapacaktır. Böylece bir taş ile birden çok kuş vuracaktır”
Yukarıda tırnak içindeki paragraftaki fikirleri başkentte 7 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki ihtiyara kadar herkes konuşuyor. En koyu AKP’liden yıllardır Gökçek’in manevralarına kanıp oy verenler bile “Tayyip Gökçek’i aday yaparsa AKP’ye oy vermeyiz” diye bas bas bağırıyor.
Bakalım Erdoğan’ın ertelediği açıklamasında Gökçek ismi çıkacak mı? İnşallah dediğinizi duyar gibiyim.