Basireti bağlı iktidar ve DTK’nın şantajı
Terörist Öcalan, İmralı’da Kandil ile koordineli olarak paralel bir Kürt devlet yapılanması olan KCK’yı kurmuştu. KCK’ya yönelik operasyon yapılınca bu defa Öcalan, Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk’ün eş başkanlığına atadığı DTK’yı kurdu.
DTK, Diyarbakır’da yaptığı toplantıda, Türkiye’yi “siyasi, asker ve kültürel soykırım yapmakla” suçlayıp “Özerk Kürdistan” istedi. Bunun için de “Öz savunma gücü” dahil bir çok bölücü talep dile getirdi.
Bu DTK’nın “devletsiz devlet” ve şimdilik “sınırlara dokunmadan” ikinci bir millet inşa etme projesiydi. Bu proje bağlamında Öcalan ve DTK, zaman zaman Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve hükümetinin reflekslerini test etmeye başladı.
İktidar, seçime giden süreçte DTK’ya ve taleplerine güçlü sayılacak bir cevap vermedi. Bölücü DTK’lılar hakkında da gerekenler yapılmadı.
DTK’nın yeni şantajı
Öcalan, DTK’yı İmralı şartlarını iyileştirilmesi, kendisinin devletçe muhatap alınması ve bölge halkını verdiği işaret çerçevesinde örgütleyip provoke etmekle görevlendirildi.
DTK, bu malum misyonu bağlamında sık sık Öcalan’ın durumuna dikkat çekme toplantıları yapmaktadır.
Bu bağlamda Diyarbakır’da 698 sivil toplum örgütü temsilcisinin de aralarında bulunduğu 800 kişiyle DTK 4. Olağan Kongresi, sözde “Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne bir şans daha tanımak” için “çatışmasızlık” çağrısı yapmak üzere toplandı. Orada yapılan konuşmalar, toplantının “çatışmasızlık” çağrısı için değil de çatışmasızlığın şantaj olarak kullanılması için yapıldığını göstermektedir.
Nitekim toplantıda DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, barışçıl (!) adım atılacağı yönündeki umudunu yitirdiğini belirterek, “İmralı zindanında koşullar gelişmezse, demokratik bir sürecin gelişmesi zor” dedi.
Kandil’in pozisyonu!
İki hafta önce de Kandil’deki teröristler pozisyonlarını belirlemişlerdi. Bu bağlamda PKK’nın üst yapılanması KCK’nın, 12 Haziran’daki genel seçim öncesi Doğu ve Güney Doğu’yu karıştıracak kaos planları medyaya düşmüştü. Önce sözde Kürdistan’ın inşası için her alanda meclisler, komünler, kooperatifler ve akademiler üzerinden örgütlenilecek. İkinci aşama serhildan (kitlesel direnme). Ardından ‘devrimci halk savaşı’ için hazırlık yapılacak. Tüm bu baskılar, PKK’lı adayların Haziran 2011’de yapılacak genel seçimlerde başarılı olması için planlanmıştır.
Yapılmak istenen açıktır. O da İmralı canisinin daha önce de değindiğimiz şu sözlerinin içinde saklıdır. Bilindiği gibi İmralı’daki suçlu, Türkiye’ye neyi dayatacağını bir süre önce şu sözlerle ortaya koymuştu: “Demokratik kitle gösterileri de bir özsavunma biçimidir. Diyarbakır’da halk, Mısır’daki gibi günlerce sokaklardan ayrılmazsa, işte o zaman barış gelir. Diyarbakır’da milyonlarca kişiyi bir araya toplayacak güçleri de vardır. Bu yöntem de bir özsavunmadır. Tahrikçilik yapmıyorum” . Bu sözlerin ne anlama geldiği de açıktır.
Öcalan İmralı’dan, DTK Diyarbakır’dan, PKK Kandil’den dayatıyor. İktidar gaflet ötesi bir vurdumduymazlık içinde sessizce olanı biteni seyrediyor. İmralı’daki suçlu hapishaneden yaptıklarını, yapmayı düşündüklerini ve yapacaklarını söylüyor. Ülke adım adım çatışmaya sürükleniyor. İktidar hiçbir şey yokmuş pişkinliği içinde davranıyor. Başbakan Mısır’la, Filistin’le ilgilendiği kadar Türkiye ile ilgilenmiyor. Bölücü ve etnik fitne gemiyi azıyı almış, iktidar komutanları kafesleme operasyonlarıyla meşgul. Durum vahimdir vahim...