Başbuğ Alparslan Türkeş şunları söyledi;

“Birleşiniz affediniz, hoşgörünüz, seviniz, bir olunuz.”
“Ülkücü nesil geleceği temsil ediyor. Bunu solcu kesim bile kabul ediyor artık. Çünkü gerçekler artık bir bir ortaya çıkıyor. Vatanı, milleti için mücadele etmiş insanları vatan haini gibi göstermek asıl vatan hainliğidir. Şuna inanın ki, yetişen Ülkücü gençlik, Türkiye’nin geleceğidir. Bize düşen görev bu tertemiz gençliğe sahip çıkmaktır. Ben dahil hepimizin görevi budur.”
“Vatanım için yıllarca mücadele ettim, cefasını sürdüm. Sefasını sürdüm desem yalan olur. Çünkü biz devamlı mücadelenin içindeydik, bizi yıldırmadı cezaevleri, tabutluklar. Bizi yıldıran sadece anlaşılmamamız oldu. Ama ben inanıyorum ki, ülkemizin nüfusunun büyük bir bölümü Ülkücü kesimin amaçlarının ve devlet için verdikleri mücadelenin farkındalar, 5 bin şehit bunun kanıtıdır.”
“Ben mutluyum; bu gençliği görmekten, vatanına devletine, milletine sevdalı, bayrağına vurgun, her an için bir çakıl taşına bile kurşun yemeye hazır bu evlatlar bizim. Ben bugün varım yarın olmayabilirim. Bayrağımı düşürdüğüm zaman onu elimden alacak yere düşürmeyecek insanlar vardır.”
“Bütün dünyada bir fikir savaşı yapılıyor. Bir sürü doktrin çarpışıyor. Türkiye’de son zamanlarda kapitalistler ile komünistlerin fikri bir çatışmaya girdiklerini gördüm. Bu iki felsefe de ithal malı, ikisi de maddeci, ikisi de Türk milletine yabancıdır. Biz buna karşı yüzde 100 yerli, yüzde 100 milli, maneviyatçı bir doktrin ile ortaya çıktık. Bunun adına 9 ışık dedik. Biliyorsunuz 9 rakamı Türklerce daima kutlu sayılmış bir rakamdır. Biz prensiplerimizi ortaya koyarken buna da dikkat ettik ve yüzde 100 milli bir doktrini ortaya koyduk. Bütün dünyada yapılan bu fikir ve taktikler savaşında ancak kendi milli bünyemize uygun, ötekilerden daha yüksek ve daha ileri bir fikirle galip gelebilirdik. 9 ışık, bu maddeci fikirlerin daha ilerisindedir. Dünyanın en büyük silahı fikirdir. Fikirsiz hiçbir hareket başarı kazanamaz. Ben size bu silahı veriyorum. 9 ışık doktrinini anlamaya çalışınız. Onun etrafında demirden bir halka olarak yürüyünüz.”
“Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez.”
“9 ışık doktrini derin bir insan sevgisi ve insan haysiyetine saygı ile bağlı olma isteğini içerisinde taşır.”
“Türk milleti bölünmez kutsal bir bütündür. Hangi partiden olursa olsun veya partisiz bulunsun, her vatandaşın refahını, hürriyetini, şerefini korumayı ve sağlamayı bu milletin bir ferdi olarak namus borcu saymaktayız.”
“Türkiye’nin bugünkü sınırları dışında kalan diğer Türklerle ilgilenmek ve onların faydasına ve kurtuluş ve selameti için elden geleni yapmaya çalışmak her Türk milliyetçisinin kutlu bir vazifesidir. Milletler, yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce manevi fikir güçleri tarafından esaret altına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.”
“Mücadelemiz, her ne pahasına olursa olsun, siyasi kazanç mücadelesi değil, ahlak ve fazilet mücadelesidir. Bu mücadelenin karakteri yıkıcı değil, yapıcı olmaktır. Bu şerefli mücadeleye Türk milletini davet ederim.”
“Türk milliyetçiliği meşru savunma, yüksek insanlık duyguları ve Türk milletinin kendi tabii haklarının savunulması, korunması duygusu ve iradesinin, şuurunun bir ifadesidir.”
“Biz aziz milletimize, müreffeh, kuvvetli ve büyük bir Türkiye taahhüt ediyoruz; kendimizi millete adıyoruz ve Türklük yoluna başlarımızı koyuyoruz.”
“Türkiye’nin yükselişi ithal fikirle olmaz. Hiçbir yabancı, Türk’ün menfaatlerini Türk milletinin kendisi kadar düşünemez.”
“Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik hallinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.”
Siz, bu satırları okurken MHP’ nin tarihi kongresini de izliyor olacaksınız. Rahmetli Türkeş bugünleri görürcesine söylemiş. Ülkücülerin asla ve asla silinemez belleklerinde bu sözler kayıtlı. Bu yüzden tarihi kongrede “öze dönüş” gerçekleşecek. Lafı uzatmadan; Başbuğ Türkeş’in, Ahmet Tahtakılıç’dan görevi aldığı CKMP kongresinde yaptığı tarihi konuşmada Ziya Gökalp’ten okuduğu şu dörtlükle yazıya son noktayı koyalım;
Koşan elbet varır, düşen kalkar,
Kara tastan su damla damla akar
Birikir, sonra bir gümüş göl olur
Arayan hakkı en sonunda bulur.

Yazarın Diğer Yazıları