Başbakan vermeyi çok iyi biliyor!
Fransa’nın saygın gazetelerinden Le Monde’un yaptığı ankette, AB ülkesi Almanya ve Fransa’nın, İslam’ı ulusal kimliklerine bir tehdit olarak gördüklerini göstermiş. Araştırmaya katılanların Fransa’da %42 ve Almanya’nın yüzde 40’ının İslam’ı ulusal kimliklerine bir tehdit olarak gördüğü ortaya çıkmış. Almanların %75’i, Müslümanları “Topluma tam entegre olamamış” biçimde tanımlamış. Le Monde, anket sonuçlarını farklı dinlerin yan yana yaşamasının bir “Başarısızlık” olarak görüldüğünü belirtmiş.
Bu AB’nin gerçeğidir.
Türkler kimi tehdit görüyor?
ABD’de ekonomi çevrelerinin gazetesi Wall Street Journal’de yayınlanan, “Metropol” adlı stratejik ve sosyal araştırma merkezi tarafından yapılan araştırmada ilginç sonuçlar ortaya çıkmış. Bu araştırmanın sonuçları, “Türkiye’nin en büyük tehdidi; ’Sam Amcayla Sorun” başlığıyla yayınlanmış. Metropol tarafından aralık ayında 31 ilde yapılan araştırma sonuçlarına göre, ankete katılanların %43’ünün ABD’yi Türkiye’ye karşı en büyük tehdit olarak gördüğü, ikinci sırada yüzde 24 ile İsrail’in geldiği açıklanmış. Bu da Türkiye’nin gerçeğidir.
Fransız ırkçılığı ve Türkiye
Fransa’da ırkçı Front National partisinde liderliğe gelmesi beklenen Maria Le Pen’in görüşlerinin, babasınınkinden farklı olmadığı açıklanmış. Maria Le Pen’in görüşleri şöyle:
n Avrupa halklarının isteklerini görmezden gelerek Avrupa’ya ait olmayan Türkiye’ye AB kapılarını açamazsınız. Zaten Türkiye ile müzakereleri başlatmak büyük bir hataydı. Hükümeti radikal İslam’ı savunan Türkiye, Avrupa’nın laik kökenlerini de tehdit eder.
n Cuma namazları sırasında caddelere taşan cami cemaati, Paris’i işgal eden Nazi askerlerine benziyor.
Fransa’nın gerçeği de budur!
“Dostum Tayyip” ve “dostum Yorgo”
Başbakan Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu Kış Oyunları tesislerinin açılış töreni için Erzurum’da bir araya geliyorlar. Erdoğan bu törenler sırasında “Yunanistan’la, Ege Denizini barış ve dostluk denizine dönüştürmek için çaba harcadıklarını” söylüyor. Erdoğan, “Dostum Yorgo ile çok verimli görüşmeler yaptık.../... Ege’yi barış denizine tahvil etmek için yoğun gayret sarf ediyor, hamdolsun neticelerini de alıyoruz” .
Papandreu ise “Mayısta dostum Tayyip’le Atina’da olimpiyat ateşi defterini imzaladık. Amacımız bütün dünyaya dostluk mesajı iletmekti.../...Geçmişin ön yargılarını bir kenara bırakarak cesur girişimlerde bulunma kararı aldık. Birlikte önyargı duvarını yıkmak istiyoruz” diyor. Sabah bu mesajları veren iki lider, öğleden sonra birden bire kendilerini tekzip eder gibi üsluplarını değiştiriyor. Papandreu bunu şöyle açıklıyor: “8 Türk savaş uçağı Çarşamba günü Yunan adaları üzerinde uçtu” diyor. Ardından da Kıbrıs konusundaki “işgal sürdükçe Türkiye AB üyesi olamaz” diyor.
Erdoğan, “Türk-Yunan barışı için yapılmayanları yaptık. 1952’den beri hiçbir hükümet yetkilisi Patrikhaneye gitmemişti. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gitti. Yetimhaneyi verdik, Sümela için Trabzon’daki hassasiyetlere rağmen izin verdik. Ama buna karşılık Batı Trakya’da seçilmiş müftülerin de Yunanistan tarafından kabul görmesi lazım” dedi. Doğrusu Başbakan “hamd” ederek tavizi iyi veriyor.
Başbakan Erdoğan tam da AKP zihniyetini tarif ediyor: Bu zihniyet, milletten ve milli çıkardan taviz vermeyi bilir. Almayı değil karşılıksız vermeyi bilir. Cumhuriyetin birikimlerini yemeyi bilir. Üretmeyi değil satmayı, bir de gerçekleri toplumun gözünden saklamayı bilir!