Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "bayramlık yüzü"...

Geçtiğimiz hafta sonu 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 34. yıldönümünü büyük bir gurur ve coşkuyla kutladık. Anavatan Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan sekiz Bakanını da yanına alarak, müzakerelerin sürdüğü bu kritik dönemde, KKTC’ye geldiler. Bu ziyaret Rum tarafına ve tüm dünyaya Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs Türkünün yanında olduğunu göstermek açısından çok faydalı olmuştur.
Başbakan Tayyip Erdoğan KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile birlikte yaptıkları basın toplantısında, 20 Temmuz kutlama törenlerinde yaptığı konuşmada ve diğer temaslarında Kıbrıs Türkü ve KKTC için hayati denilebilecek noktalara değindi. Güzel laflar etti!! Biri KKTC olacak olan iki kurucu devletin eşitliğinden, iki egemen halkın eşit statüsünden, yeni bir ortaklık devletinin kurulmasından ve Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden bahsetti. Bu laflarla adeta kalplere su serpti. Temmuz’un kavurucu sıcağında bir çoğumuz adeta serinlendi, ferahladı...
AKP iktidarının Kıbrıs siyasetini iyice kavrayamayan biri olsam neredeyse ben de Başbakan’a inanacak ve ferahlayacaktım.
Ne var ki Başbakan Erdoğan, Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin açılışında yaptığı konuşmasında baklayı ağzından çıkardı, “Yeni Kıbrıs Türk Devleti kurulacaktır” diyerek bir çırpıda KKTC’yi gözden çıkardı ve ona neden inanmamamız gerektiğini bizzat kendisi açıklamış oldu. Bir konuşmasında KKTC’ye vurgu yapan,bir diğer konuşmasında ise “Yeni Türk Devleti” nden bahseden bir Başbakan... Bu ne biçim iştir bir türlü anlayamadık!!!
Bu olsa olsa, her şartta KKTC’nin varlığına inanan bizim gibilerin başına adeta kaynar su döküp bizi yıldırmaya ve çıldırtmaya çalışmaktan başka bir şey değildir...
Bu olsa olsa kavram karmaşası yaratarak emperyalizmin emellerine teslim olmaktan başka bir şey değildir.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs siyasetinin bizi uçuruma doğru sürüklediği ve son anda milliyetçi Rum fanatizminin Annan Planına hayır demesiyle kurtulduğumuz gerçeği unutulmamalıdır.
Annan Planı referandumu öncesinde Halkımıza EVET dedirtmek için: “Bu planın içinde devlet de var, KKTC de var, egemenlik de var, iki halkın eşitliği de var, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü de var, Türk askerinin adada kalması da var, self-determinasyon hakkımız da var... Plana evet derseniz Rumlar evet de hayır da dese, dünya ile bütünleşeceğiz, zengin olacağız, size yüzme havuzlu villalar verilecek, limanlarımıza uçakların gemilerin biri gelecek biri gidecek, KKTC tanınacak, ambargolar ve izolasyonlar kalkacak, dünya Rumları cezalandıracak...” diye yalanlar düzdükleri unutulmamalıdır.
Gümrük Birliği ek protokolünü imzalayıp Rum tarafını tanımayı taahhüt ettiklerini -KKTC’yi yok saydıklarını, Rum Loizodou’ya tazminat ödeyip- Anavatan Türkiye’nin adada işgalci olduğunu kabul ettikleri unutulmamalıdır.
AKP’nin Kıbrıs siyasetinde unutulmaması gereken birçok yanlış vardır. Bunlara başka bir yazımda ayrıca değineceğim.
Başbakan Erdoğan’ın “Kıbrıs’ta ne verdik; Milli davamızdan bir milim gerilemedik” gibi söylemleri veya Kıbrıs’ta geçtiğimiz hafta söyledikleri ne yazık ki doğru değildir ve bana hitap etmemektedir.
Üzülerek söylemek zorundayım ki, bu durumdan, yani canımdan çok sevdiğim Anavatanım Türkiye’nin Başbakanının söylediklerine güvenememekten ve ona tepki göstermekten dolayı da derinden üzüntü duymaktayım. Hayatımın hiçbir döneminde Anavatanımızın yetkilileri ile bu derecede ters fikirlere sahip olup, onları bu denli sert şekilde tenkit ettiğimiz bir süreç yaşamadık. AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002’den beri huzurumuz kalmadı. Bin bir meşakkatle kurduğumuz devletimiz KKTC’nin devamlı surette tehdit altında bırakılmasından, ikide bir Rum’a yama yapılacağımız plan ve tertiplerle karşı karşıya bırakılmaktan bıktık usandık. Yıllardır ölüp ölüp diriliyoruz. Bugün de bu durumdayız.
Yeni müzakere sürecinde tek egemenliğe, tek halka, tek vatandaşlığa, tek temsiliyete, tek yanlı BM kararlarına ve AB normlarına dayanan iki toplumlu, iki bölgeli Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti maskaralığıyla karşı karşıyayız...
Şimdi 20 Temmuz dolayısıyla KKTC ziyaretlerinde Başbakan Erdoğan’ın yapmış olduğu açıklamaların samimiyetine, doğruluğuna inanmamız bizden nasıl beklenebilinir? Annan Planı sonrasında “kandırıldık” diye dövünen Başbakana ne kadar güvenilebilinir? Bu şartlarda bu iktidarla geleceğe ümitle bakmamız mümkün müdür?
Bütün bunlara rağmen, adada Türklük mücadelesi veren Kahraman Türk Mukavemet Teşkilatı mensuplarının, Dr. Küçüklerin, Rauf Denktaşların Atatürk Devrimlerine bağlı çocukları olarak, onların taşıdığı ruhla ve imanla mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz... KKTC’nin kolay yutulur lokma olmadığını dosta düşmana göstereceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları