Barzani silah değil dostluk almalı!
Geçenlerde Washington Post gazetesi, Kürt bölgesine Bulgaristan’dan silah ve cephane dolu 3 uçak gemisiyle silah taşındığını yazmıştı. Bilindiği gibi bölgede Barzani ve ABD koruması altındaki yönetimin tek güvencesi bugün için ABD işgal kuvvetleridir. ABD’de yeni yılda işbaşı yapacak yönetimin bu işgal kuvvetlerini bölgeden çekeceğini açıklaması, Barzani’yi ilave tedbirler almaya sevk etmiştir. Silahlanma bu tedbirlerden yalnızca birisidir.
Barzani, uzun zamandır ABD sonrası bölgede meydana gelecek olağanüstü şartlara kendini hazırlamak durumunda olduğunu biliyor. Onun için de ABD işgali sayesinde elde edilen kazanımları korumak amacıyla elinden gelen her şeyi yapıyor. ABD’ye sırtını dayayarak Barzani, güneyde Araplara, kuzeyde Türkmenlere karşı elde ettiği kazanımları korumanın yolunun askeri yönden güçlü olmaktan geçtiğini düşünmektedir. Saddam döneminde ABD korumasının gevşemesiyle Kürtlerin içine düştüğü acıklı durumu Barzani bir daha yaşamak istemiyor. Şimdi cevabı verilmesi gereken soru şudur: Barzani şu veya bu biçimde elde ettiği silahlar ve peşmergelerle bölgedeki varlığını sürdürme imkânına sahip midir? Bu soruya mevcut şartların buna imkân vermediği cevabı verilebilir.
Barzani, Türkmenlere karşı takındığı olumsuz tavırla, Kerkük üzerinde hâkimiyet iddiasında bulunarak ve PKK’yı bölgesinde besleyerek Türkiye’nin güvenini sarsmıştır. İşgal güçlerinin partnerliğini yaparak, PJAK’ı besleyerek ve özellikle Şii Araplara karşı takındığı tavırla da İran’ın desteğini kaybetmiştir. Suriye’yle olan ilişkilerinin de olumlu olduğu söylenemez. Bu durumda Barzani’nin yalnızca silah ve askeri güçle bölgedeki etkinliğini sürdürmesi mümkün değildir. Kürtlerin dostluğa ve barışa olan ihtiyacı bölgedeki her halktan daha fazladır. Buna rağmen ABD’nin korumasına güvenerek bütün komşularıyla uzunca bir süre düşmanca bir politika izlemek Barzani için akılcı yol değildir. Nihayet ABD şu veya bu biçimde bölgedeki gücünü azaltma kararı almıştır. Barzani’nin bu durumun üreteceği sonuçları iyi okuyarak bölgede kalıcı barış için harekete geçecek yerde silahlanma yolunu seçtiği anlaşılmaktadır.
Bölgede sınır genişletmek!
Bu durumu Washington Post gazetesi, Barzani’nin (Türkmenler ve) Araplar aleyhine sınırlarını genişletme hazırlığı olarak nitelendirmiştir. Yapılan yorumlarda, Kürtlerin ülkenin güneyindeki etkisini artırmaya çalıştığı bir zamanda ve Bağdat yönetimi ile Kürtler arasında silahlı çatışma çıkmasından endişelenildiği bir dönemde alınan silahlardan Amerikalı yetkililerin bile endişelendiği ifade edilmiştir.
Böyle bir durumun kaçınılmaz bir biçimde Irak’taki iç savaşı tetikleyeceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır. ABD’nin bölgedeki gücünü azaltmasıyla birlikte ABD’ye duyulan bütün nefretin Kürtlere yönelme ihtimali yüksektir. Bu durumda Barzani’nin sınırlarını genişletme bir yana mevcudu muhafaza etmekte de sıkıntıyla karşılaşacağında hiç kuşku yoktur.
Bu yüzden ABD, bölgeden ayrılmadan önce Türkiye ile Erbil arasında iyi ilişkilerin kurulması için elinden gelen her türlü baskıyı ve yönlendirmeyi yapmaktadır. Türkiye’deki iktidar, ABD’nin baskısıyla Barzani’nin PKK’yla olan organik bağına rağmen Erbil’dekilerle doğrudan ve dolaylı olarak görüşmektedir. Anlaşılan mevcut şartlarda bölgedeki Kürt varlığı büyük ölçüde Erbil’in Türkiye’yle iyi ilişkiler kurmasına bağlıdır. Bunun yolu da Barzani’nin “Kerkük’ü Kürtlerin hayat alanı” ilan eden anlayışı terk etmesiyle yakından ilişkilidir.