Barışa ihanet etmek!
Türkiye’de yaşanan son gelişmeler, sorunların çözülmek değil içinden çıkılmaz hale getirildiğinin kanıtları niteliğindedir. “25 yıldır çözülemeyen sorunu, bedeli ne olursa olsun çözeceğiz” iddiasıyla ortaya çıkan bir iktidarın elinde her şeyden önce çözüme ilişkin bir proje olmalıydı. Bu kadar iddialı konuşabilmek için taraflarla sağlanmış mutabakatlar bulunmalıydı. Sorun olarak görülen tarafın çözüm için ortaya koyduğu bir irade beyanı bulunmalıydı. Bunlardan hiç birisinin olmadığı bir yerde tek yanlı tavırlar, temenni niteliğinde sözler ya da iyi niyetli yaklaşımlar sorun çözmeye yetmez. Kaldı ki iktidarın “Kürt Sorunu” dediği sorunu çözmek bir yana çözüm projesinin adını bile üç ayda dört defa değiştirmesi, ne kadar hazırlıksız olduğunu gösterir.
Büyük beklentiler yaratıldı!
Konu hakkında hiçbir hazırlığı olmadığı anlaşılan iktidarın “çözdük, çözüyoruz” diyerek her kesimde büyük beklentiler yaratması da son derece tehlikeli olmuştur. O kadar ki İmralı’daki hükümlü bile sonsuz umutlar içinde yol haritası hazırlamıştır. İmralı yetmedi Kandil’den öneri üstüne öneri geldi. Sonunda iktidarın ayağı Türkiye gerçeğine takıldı ve yapabileceklerinin de bir sınırı olduğunu fark etti. Yaratılan bu beklentiler bir anda hayal kırıklığına yol açtı. Hayal kırıklığı da çatışma ve gösterilere dönüştü. Teröristler sonunda sokakları savaş alanına çevirdiler. Şehirlerdeki sivil faşistler molotoflarla insanları diri diri yaktılar.
İstihbarat zaafı!
Bu arada bölgede teröristlerle ilgili istihbaratı sağlayan MİT mensupları (Özellikle Erzincan’da) malum soruşturma bağlamında göz altına alındılar. Muhtemelen bu istihbarat zaafiyetinden yararlanan PKK’lı güruh bölgeye sızarak kurdukları pusuda yedi Mehmetçik’i şehit ettiler. Bir süre sonra da terörizmin siyasi karargahı olan DTP kapatıldı.
DTP’den arda kalan milletvekilleri “sine-i millet” sayıklamasıyla bir süre daha oyalanacaklardır. Eski DTP milletvekilleri TBMM tarafından istifalarının kabul edilmeyeceğini bildikleri için de derhal istifalarını açıklamış bulunmaktadır. Önümüzdeki günlerde DTP/PKK/İmralı üçlüsünün koordinatörlüğünde terörün her çeşidinin deneneceğini söylemek yanlış olmaz. Tahripçi ve tahrikçi milisler devlete diz çöktürmenin her yolunu deneyeceklerdir. Provokasyon, saldırı, gerilim ve kışkırtmalar birbirinin ardı sıra gelecektir.
Tahriklere kapılmak!
Ülkenin barışına bizzat iktidarın kendisi ihanet etmiştir. İktidar, ne PKK’lılar Habur’dan girerken ne de “Açılım Açılım” diye tuttururken olabilecekleri önceden ön görebilmiştir. Temenni, telkin ve iyi niyetli sözlerle durumu idare edebileceğini sanmıştır ve yanılmıştır. Bu yüzden ülke son zamanların en tehlikeli dönemecine girmiştir. Manzara şöyledir: İnsanlar otobüslerde evine giderken molotoflarla yakılıyor. Kahvede otururken diri diri yakılma tehlikesi geçiriyor. Kimi insanlar linçle karşı karşıya kalıyor. Arabalar yakılıyor, evler taşlanıyor ve camlar kırılıyor. Tabancalı, baltalı ve sopalı insanlar faşist göstericilerin peşinden koşuyor. Memleketin her yanından tüyler ürpertici olay görüntüleri geliyor. Durum vahimdir. Bu durumdan ancak tahrikçi ve tahripçi halk düşmanlarının oyununa gelmemek suretiyle kurtulmak mümkün olabilir. Türk halkı, her şart altında tahrikçilerin oyuna gelmeyerek bu oyunu bozmalıdır.