Barcelona’dan sonra Yunan teknisyenlere sponsor oldu
Barcelona’dan sonra Yunan teknisyenlere sponsor oldu
4 bin 500 lira alan Halidun’u işten atan THY, 12 bin liraya Christian’ı transfer etti!
Yaklaşık on gün önce bu sütunlarda “sedef hastalığına yakalanmış kol” fotoğrafı yayınlamıştım...
O kol, THY’de 13 yıl boyunca uçak teknisyeni olarak çalışan Halidun Ekmekçi’ye aitti...
AKP, 29 Mayıs’ta “korsan taksi” yle ilgili yasal düzenlemeye bir son dakika operasyonuyla “THY’de grev yasağı”nı ekleyince, tüm THY çalışanlarıyla birlikte Halidun da tepki göstermişti...
Sonuçta 38’i THY Teknik’te çalışan 288 arkadaşıyla birlikte THY yönetimi tarafından işten atılmıştı.
Sonra da strese bağlı sedef hastalığına yakalanmıştı...
***
Halidun ve arkadaşlarını “grev yasağına karşı çıktıkları için” işten atan THY yönetimi, özellikle uçakların bakımını yapan THY Teknik’te büyük bir personel açığı yaşamaya başladı.
Peki; bu soruna nasıl çare bulundu biliyor musunuz?
Yunanistan’dan ve Romanya’dan sekiz uçak teknisyeni “ithal” edildi!
Yani; 13 yıllık deneyime ve iyi eğitime sahip Halidun ve arkadaşları; haklarını aradıkları için açlığa terk edildi; Yunanistan’dan ve Romanya’dan deneyimleri, eğitimleri ve yeterlilikleri belirsiz olan Nikola, Christian ve arkadaşları geldi.
Geldiler ama ne geliş:
Ortalama saat ücretler, 40 dolar!
Sekiz saat çalışsalar günde 320 dolar...
Yirmi iki gün çalışsalar; ayda 7 bin 040 dolar...
Çevirin Türk Lirası’na:
Ayda 12 bin 700 lira!
Üstelik konaklama, ulaşım ve yemek giderleri şirketten...
Yani; ayda yaklaşık 20 bin lira!
***
Halidun ise ikramiyeler dâhil olmak üzere ayda 4 bin 500 liraya çalışıyordu...
Maliyeti SSK primi ve vergiler dâhil en fazla 6 bin liraydı...
Ama sendikalıydı; grev yasağına karşı çıkıyordu;
Christian ise sözleşmeli... Sendika derdi falan yok! Başını sallayıp maaşını kapacak!
***
Özetlemek gerekirse Türkiye’nin “milli havayolu” unvanını taşıyan THY nasıl Barcelona’nın sponsoru olduysa...
Şimdi krizdeki Yunan ve Romen teknisyenlerine sponsor (!) oldu!
Üstelik bunu, Türk işçileri beş kuruş tazminat vermeden kapı önüne koyarak yaptı!
Demek ki neymiş?
Yunanlılar bizim düşmanımız falan değil, dostumuzmuş...
Asıl düşman, sendikalı grevli çalışma hakkı peşinde koşan işçilermiş...
***
THY yönetimden bu yazı için açıklama bekliyorum:
Eğer beni yalanlayamıyorlarsa; uyguladıkları bu “işçi düşmanı” politika nedeniyle kendilerini protesto ediyor ve şiddetle kınıyorum.
Mustafa Mutlu / Vatan
Sonu böyle biteceği baştan belliydi
İlk günlerin heyecanı bitti, kamuoyu unuttu gitti.. Deniz Feneri dosyası kapandı..
Almanların asıl failler dediği kişiler dolandırıcılık suçundan yargılanmayacak..
Mahkeme bu iddiayı reddetti..
Almanya’da toplanan Türkiye’ye aktarılan 14.5 milyon euro’nun ne olduğu, nereye gittiği ortaya çıkmayacak..
O paraları şirketlerine aktardıkları iddiası havada kalacak..
Dolandırıcılık yoksa nereye gittiği kime ne?
Peki Almanya’daki derneğin Türkiye uzantıları yargılanmayacak mı?
Yargılanacak.. Eften püften suçlamalarla.. Mesela hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanmaktan.. Haa o da mahkeme bulunursa..
İddianame yazılalı üç ay oldu hâlâ bakacak mahkeme bulunamıyor..
Mehmet Tezkan / Milliyet
“AKP’nin yıkılışını göreceğimi umuyorum”
Bu satırları ancak “Benim ne böyle bir beklentim,
ne de hayalim var” açıklamasıyla yayınlayabildi
“1950 yılında CHP’nin tek parti diktatörlüğüne son veren ve Demokrat Parti’yi iktidara getiren seçimlerde bizim aile çevresi dahil insanların sevinçlerini hatırlıyorum.
Bu sevincin ardından hayal kırıklığı geldi. İnsanlar önce sessizliğe büründü...
Ardından DP iktidarına karşı homurdanmaya başladı.
Henüz 4 yaşındaydım...”
***
“27 Mayıs DP iktidarına son verdi.
İnsanlar diktatörlük sona erdi diye sokaklara fırladı.
Ama bir yıl sonra başlayan Yassıada duruşmaları ve ardından gelen idamlar, insanlarda tepkiye yol açtı.
1965 seçimlerini, DP’nin devamı olan Adalet Partisi kazandı.
Henüz 14 yaşındaydım...”
***
“12 Mart Muhtırası, başlangıçta olumlu karşılandı.
Sol bile bir ’reform dönemi’nin başlayacağı umutlarına kapıldı.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan asıldı.
Daha gençtim... 26 yaşındaydım...”
***
“1973 yılında Ecevit seçim yoluyla iktidara gelince, insanlar umutlandı. Fakat kısa süre sonra bu umutlar da hızla sönmeye başladı. Sağ-sol çatışması, silahlı çatışmaya döndü.
Sokaktaki insan, her an öldürülebileceği korkusuna kapıldı.
27 yaşına gelmiştim...”
***
“12 Eylül askeri darbesi, sağcı olsun, solcu olsun, halk kitleleri tarafından başlangıçta olumlu karşılandı. İnsanlar bu darbe sayesinde hayatlarının kurtulduğuna inandı.
Ama 12 Eylül buldozer gibi halkın üzerine yürüdü. 34 yaşındaydım...”
***
“12 Eylül sonrası halk, Turgut Özal’ın ANAP’ına akın edip onu iktidara getirdi.
Bir kere daha sevinç...
Sonra hüsran geldi. 37 yaşındaydım... Kırkıma dayanmıştım...”
***
“Doğru Yol iktidara geldi, hızla yıprandı. 28 Şubat müdahalesi oldu.
İnsanlar hem çürümüş parlamenter iktidarlardan, hem darbelerden, hem de askerlerin vesayetinden illallah demişlerdi.
Bu amaçla AKP’yi iktidara getirdiler.
Artık 56 yaşındaydım.”
***
“AKP başlangıçta epey destek aldı.
Dinci seçmen arkasındaydı, orta sağ oylar arkasındaydı. Kürt hareketi, Kürt sorununa çözüm getireceği umudu içindeydi. Özgürlükçü aydınlar AKP’nin vesayet rejimine son vereceği umuduyla seviniyorlardı.
Ulusalcılar dışındaki sol bile ihtiyatlı bir hayırhah tutum içindeydi. Yaşım da ilerlemişti. 60 yaşındaydım...”
***
“Heyhat...
AKP iktidarı hızla kendi hukukunu (hukuksuzluğunu) gerçekleştirdi. Parlamentodaki mutlak çoğunluğu sayesinde olağanüstü mahkemeler yoluyla, olağanüstü bir yargılama rejimi oturttu. Polis sizi bir gün içeriye alabilir, hakkınızda düzmece deliller düzenleyebilir ve mahkemeler tutukluluk adı altında sizi belirsiz sürelerle fiili bir mahkûmiyete tabi tutabilir.
AKP başlangıçta epey desteğe sahipti.
Bugün İslamcı kesimden bile homurdanmalar başladı.
Bugün 66 yaşındayım ve AKP’nin yıkılışını göreceğimi umuyorum.”
***
Aman ha... Bu sözlerin bana ait olmadığını anladınız değil mi...
Kolayca anlamış olmalısınız.
Sözleri, Vikipedia’nın “Türk Anarşist yazarı” olarak tanımladığı Gün Zileli’nin, “Yeni Harman” dergisinin son sayısındaki yazısından aldım.
(...)
Ayrıca ne böyle bir beklentim, ne de hayalim var...
Ertuğrul Özkök / Hürriyet
MHP’de artçı sarsıntılar
MHP İstanbul İl Kongresi’nde yaşanan depremin ardından “artçı sarsıntılar” sürüyor. “MHP’de Deprem” başlıklı yazımın ardından, önceki akşam Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın aradı ve “Yazdıklarınızın tamamı yanlış” dedi. “Neden” diye sordum, “Çünkü” diye cevap verdi:
- Yapılan itiraz üzerine, İl Başkanı seçilen Abdurrahman Başkan’ın listesindeki 147 delegenin blok olarak seçilmiş sayıldığına karar verildi.
Araştırdım, muhaliflere sordum, hiç birinin bilgisi yoktu. Birkaç saat sonra haber geldi.
Yapılan “iptal” başvurusu üzerine Kağıthane İlçe Seçim Kurulu’nca şu kararın verildiği bildirildi: “Kongrenin iptali isteminin reddine, en çok oy alan adayın listesinin kabulüne...”
Sandıktan çıkan sonuç bir anda değişti! Bu sürpriz karar, MHP Genel Merkezi’nin can simidi oldu. Haberi alan Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da telefon açıp, yazdıklarımı yalanlamaya çalıştı.
***
Oysa, henüz her şey bitmedi. Hukuki süreç devam ediyor. Gelişme üzerine, Bahçeli muhalifleri hemen bir itiraz dilekçesi hazırladılar. Kararın “Son derece yanlış ve dayanaktan yoksun olduğunu” belirterek İl Seçim Kurulu’na başvurdular. İtirazın altına da hukuki gerekçelerle diğer illerde yapılan MHP kongrelerinde alınan “emsal sonuçları” eklediler.
Parti içi muhalefet, Kağıthane İlçe Seçim Kurulu’nca verilen bu kararın kesinlikle bozulacağını düşünüyor.
Çünkü, MHP Tüzüğü’nün 67. Maddesi’nde aynen şu hüküm var: “Seçimlerde birden fazla listede isimleri bulunan adayların aldıkları oy, tüm listelerden aldıkları oyların sayılıp toplanması suretiyle tespit edilir.” Üstelik, CHP’nin son Büyük Kurultayı’nda da böyle yapıldı, bugüne kadar gerçekleşen MHP’nin bütün kongrelerinde de!
MHP’deki Bahçeli muhalifleri, sandıktan çıkan sonucu değiştiren bu kararı, gerekirse Yüksek Seçim Kurulu’na kadar taşımaya kararlılar.
***
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, yalanlamaya çalıştı, ama...
Muhaliflere bakılırsa, İstanbul İl Kongresi’nde sandıktan çıkan sonuçları eksik bile yazmışım! Kağıthane İlçe Seçim Kurulu kararından önce seçilmiş sayılan 58 kişi muhalif adayların listelerinden geldi.
Burada bir tartışma yok. Diğer seçilen 61 kişinin adı ise, bütün listelerde var. Muhalifler, bu 61 kişinin de kendileri ile birlikte hareket ettiğini iddia ediyorlar:
- Bizim hanemize yazdığın 107 rakamı, aslında 119’dur.
Kim ne derse desin... Kim aksini iddia etmeye çalışırsa çalışsın... Yaşananlar ortada:
MHP’de yaklaşan Büyük Kongre öncesi kıran kırana bir çekişme yaşanıyor. Parti içi muhalefet oldukça etkili bir mücadele veriyor. Sandıktan çıkan sonuçları hazmedemeyenler, yargıya koşuyor. MHP Genel Merkezi’nin, medyada çıkan kongre değerlendirmeleri ile ilgili olarak son derece sert açıklamalar yapması da depremin şiddetini ve sıkıntının küçümsenmeyecek boyutlarda olduğunu gösteriyor!
Emin Pazarcı / Takvim
Terörü alkışlıyorlar
Dünkü (önceki günkü) gazetelerin birinci sayfalarına yeniden bakın; acı bir gerçeği göreceksiniz:
Ağız ve kalem birliği etmişler; terörü alkışlıyorlar.
Konu; Şam’da; Ulusal Güvenlik Binası’nda patlatılan bomba...
Sabah Gazetesi bu haberi büyük bir müjde gibi vermiş: “Altı Oyuldu”
Aynı tavır; Zaman Gazetesi’nde de gözümüze çarpıyor: “Esed Yönetiminin Kalbine Bomba”
Yandaş gazetelerden Star: “Kalbinden Vuruldu”
Yeni Şafak da bir müjde veriyor: “Bu Bomba Esed’i Bitirir”
Gizli yandaş Taraf da aynı havada: “Esed’i Beyninden Vurdular”
Buna benzer başlıklar ortada durur gibi yapan gazetelerde de var.
Lakin; iktidar yanlısı gazeteler; bu büyük terör eylemini açıkça alkışlıyorlar; yüceltiyorlar.
Soru şu: Suriye hükümetine karşı yapılan bu saldırı alkışı hak ediyor ise Türk hükümetine karşı patlatılan PKK bombaları neden kötü oluyor?
(...)
Devlet adamlarını bombayla havaya uçuranlara verilen bu medya desteği; belki de yarın öbür gün masanın üstüne konulacak. Bizim devleti yönetenlere yapılan bir PKK saldırısı da “Bakın Suriye’de devletin ileri gelenleri terör saldırısı ile havaya uçuruluyorken siz buna arka çıktınız. Oradaki doğru ise size karşı yapılanlar da doğrudur.” biçiminde meşru gösterilecektir.
(...)
Şam’da patlatılan bomba; Sünni İslam adına gözükse bile Amerikan çıkarlarını korumak için patlatılmıştır.
Umarımki bizim Sünni kardeşlerimiz; bu büyük gerçeğin farkına varırlar da sömürgeci Batı’ya hizmet edenleri alkışlamazlar.
Rıza Zelyut / Güneş
Ekrem Dumanlı’nın “ego”lu mesajından sonra Hüseyin Gülerce’den
“kibir” göndermesi geldi
Bizim nesil, son on yılda hayal bile etmediği bir yere geldi. Ama bir yandan da yaşlarımız, ikindi güneşinin batmaya doğru gidişini hatırlatıyor.
(...)
Mütedeyyin insanların, kendilerini muhafazakâr demokrat olarak tanımlayan insanların tevazudan uzak halleri beni çok yaralıyor. Kibire kayan duruşlar, tavırlar, servetlerle, makamlarla, konumlarla, ilimlerle atılan havalar, çalımlar yıkıyor, deviriyor beni. Hele hasetler, kıskançlıklar, gıybetler, dedikodular.. biz böyle mi olmalıydık? İçeride başka, dışarıda başka konuşmalar, az önce övdüğümüzü, arkasından yermeler, yere çalmalar yüreğimi daraltıyor. Okuduklarımıza, dinlediklerimize, seccadelerde akıttığımız gözyaşlarına ne oldu?
(...)
Tarih, aslını koruyamayanların, bozulup gidenlerin devrilmelerini anlatan hikâyelerle dolu.
Hüseyin Gülerce / Zaman