Bahçeli’den Erdoğan’a “Cilalı İbo”lu yanıt yolda
Yerel seçime gidiyoruz ama genel hatta küresel bir “savaş” ın sahnesi haline geldi Türkiye. Gerilimi, kavgayı, çatışmayı çoktan aştı; canımızdan can alıyor birileri, kanımızdan kan. “Savaş” kelimesini altını çize çize kullanıyorum bu yüzden. Tuzak tuzak içinde, tezgah tezgah içinde. Birileri “savaş” açtı bu millete; birliğine, dirliğine, geçmişine, geleceğine, onu “var” kılan ne varsa bütün değerlerine.
En çok birbirimize tutunmaya ihtiyacımız var bugünlerde, kenetlenmeye ve bu ülkenin “baş”ı, tutunacak yerlerimizi; elimizi, kolumuzu, kanadımızı, yüreklerimizi kırıyor bile isteye...
İşte o ayrıştırıcı, işte o insafa, vicdana teğet geçen dil var MHP liderinin de gündeminde. Afyon dönüşü, Ankara yolunda verdiğimiz molada Erdoğan’ın oynadığı ateşin düştüğü ocakları konuşuyoruz Devlet Bahçeli’yle. Tek çözüm yolu “düşman” dan kurtulmak ona göre:
“Başbakan gerilim stratejisi uyguluyor. Alevi-Sünni, inanan-inanmayan diye mezhep temelinde, etnik temelde, benden olan olmayan şeklinde insanları karşı karşıya getiriyor. ‘Düşman’ algısı yaratıyor. Toplumu böyle ayrıştırdığınızda, bu insanlar ne yapacak? Karşılıklı birbirini seyredecek değil ya; çatışacak...”
Bu gerilim 30 Mart’tan sonra da devam edecek Bahçeli’ye göre...
***
İl, ilçe, belde her konuşmasında istinasız biçimde altını çizdiği tek konu “sandık”. Bu seçimin mutlaka ve “güvenli” bir şekilde yapılabilmesi gerektiğini savunuyor MHP lideri. Her gittiği yerde “Ne olursa olsun, gerekiyorsa bir gün görev orucu tutun ama sandığa mutlaka, her koşulda sahip çıkın” talimatı veriyor parti teşkilatları ve tabanına:
“Bir sandıkta 11 oy alan A partisi, başına veya sonuna 1 ekleyiverse 111 oya çıkıyor. Düşünün siz 5 ay boyunca, sandıkta bir kalemde eklenen o 100 oyluk açığı kapatmak için ülkeyi karış karış dolaşıyorsunuz. Nereye gitsek gecenin ikisi, üçü, dördü iki yerin ışığı mutlaka yanıyor biri MHP İl veya ilçe teşkilatı, diğeri Ülkü Ocağı. Sabahlara kadar çalışmanız sandıkta buhar oluyor. Birkaç oyla belediye kazanıp-kaybedebiliyorsunuz yerel seçimde. Bir oy bile önemli...”
***
Endozenya’dan, 33 yıllık diktatörlüğün yerle yeksan oluşundan örnek veriyor; zulüm ile abad olmaya çalışanların, “tek adam”ların kaçınılmaz çöküşünü hızlandıran en önemli faktörün “yolsuzluk” olduğunu söylüyor Bahçeli. Bu nedenle 30 Mart Türkiye için çok kritik bir viraj. “Eğer” diyor;
“Bütün bu yolsuzluk, hırsızlık iddialarına rağmen sandıktan da sandık yolsuzluğuyla güçlü çıkarsa halkın öfkesinin önü alınamaz. Toplumlar en büyük öfke patlamasını ‘sen yedin ben yiyemedim’ duygusuna kapıldıklarında yaşar. Bakın Kaddafi sokakta linç edildi.”
***
Rüşvet hassasiyeti had safhada; “İktidara geldiğimizde çiçek ve kutlama kabul etmeyeceğiz” diyor gülerek;
“İlk işimiz hırsızlık ve yolsuzlukların hesabını soracağız. Bu milleti, devleti, hırsızlara zırh olması için çıkarılan gece yarısı yasalarından, torba yasalardan kurtaracağız. Yasadışı işlerine yasal kılıf oluşturdukları ne kadar yasa, madde varsa hepsini bir torba mı olur, çuval mı olur koyup, tek bir yasayla iptal edeceğiz.”
Peki ama “suç”larını örtbas için atılan bunca adımdan, devletin hallaç pamuğuna çevrilmesinden sonra geriye dönük bir hesaplaşma mümkün mü? Çoktan karartmamışlar mıdır “delilleri”?
“Devlette her şey kaydedilir; gün gelir bir toplu iğnenin bile hesabı sorulur. 1 lira vergi borcunuz olsun; torununuza kalır. Faiziyle ondan alınır...”
Sinemaya düşkünlüğü malum Bahçeli’nin. Bir Amerikan “soygun” filmini hatırlatıyor:
“Vietnam’dan dönüşte kahraman gibi karşılanan bir grup asker, para sıkıntısı çekiyor. Büyük bir bankayı soyuyorlar. Paraları gizlemek için en güvenli yolun sahte bir cenaze töreni düzenleyip; tabutla gömmek olduğuna karar veriyorlar. Paralar tabuta konuyor. Tören başlıyor. Ayini yöneten rahip konuşmasının sonunda ’Tanrı verdi, tanrı alır’ diyor ve paraları fırına sürüyor. İktidara geldiğimizde inşallah Başbakan’a o duaya ‘amin’ dedirteceğiz...”
***
Sık sık Erdoğan’ın “yavru muhalefet” yakıştırmasına muhatap olan MHP’nin lideri, önümüzdeki günlerde esprili bir dille yanıt vermeye hazırlanıyor Başbakan’a. Cilalı İbo serisinden, Erdoğan’ın içine düştüğü duruma uygun replikleri çıkarttırıyor. Bol “yavriii”li günler bekliyor bizi.
***
Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüp düşünmediği de soruluyor MHP liderine. “Şu an için öyle bir düşüncemiz yok” diyor. Peki ya Başbakan? O’nun adaylığı için ne düşünüyor? Bahçeli’ye göre Erdoğan değil Cumhurbaşkanı, aday dahi olamayacak:
“Biz en başında söyledik: Başbakan Çankaya yokuşunu çıkamayacak. Dizlerinin bağı çözülecek. Bu yükün altında ezilecek.”
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer için kullandığı “saksı” ifadesi ile Egemen Bağış’ın Berkin’in ölümüne tepki gösterenleri “nekrofili” ilan etmesine geliyor laf. “Kendi milletvekillerine de tuzluk diyorlar. Böyle terbiyesizlik olur mu!”
Bahçeli, Berkin için de, Burakcan için de, polis Ahmet için de “Hepsi bizim çocuğumuz” dedi demesine ama Okmeydanı’nda yaşananlarla ilgili uyarmayı da ihmal etmedi:
“Biz kurumsal olarak o olayın içinde değiliz. Muhatabı değiliz. Herkes kurt işareti yapabilir. MHPyi çatışmanın tarafı haline getirmek için çok uğraştılar. Bu tip ortamlarda birileri kurt işareti yaptırabilir. Basit bir hareket. Metalciler de yapıyor mesela benzerini.. Bush’un kızı da yaptı; o da mı ülkücü?”
Yol sohbetini paylaşınca Kayseri izlenimlerine yer kalmadı galiba... Olsun, bugün de Kayseri’deyiz, gördüklerimizi, duyduklarımızı okumak üzere yarın yine bekleriz...