Bağırsak düğümlenmesi
Komutanları gözaltına alarak Türkiye’nin bağırsaklarını temizlediğini iddia eden Bülent Arınç’a bağlı TRT’deki çürümenin son halkası: Arınç’ın danışmanı devlet televizyonunda Strateji Daire Başkanı oldu
Ülkenin her sınıftan, her gruptan; kimi işçi, kimi memur, kimi esnaf, kimi çiftçi çocuğu gençler üniversite bitirmişler, askerliklerini yapmışlar iş arıyorlar. Bulamıyorlar.
Bakan beyin yakını olursan.
“Bizdendir” kartını almışsan.
İş bulabiliyorsun.
Önce Bakan Bey’e danışman oluyorsun. Sonra devletin iyi maaş veren, işten atılma riski olmayan; halkı elektrik faturalarından “haraca bağlamış” kurumu TRT’ye atlıyorsun, kadron oraya geçiyor.
Çürümenin yeni halkasının haberi bana dün geldi, “kendime saklayacak değilim, yazayım sizin de haberiniz olsun” istedim. Bakan Bülent Arınç’ın “basın danışmanı Erkan Durdu” da kapağı TRT’ye attı. TRT Strateji Daire Başkanı oldu.
Bakan Bülent Arınç Bey, TRT’den sorumlu! Çürüme Bakan’a tur bindirdi.
Önce hemen tamamı iktidar yanlısı gazetelerde, dergilerde, TV kanallarında boğaz tokluğu üç otuz para maaşa çalışan bu insanlar, birkaç ay yandaş haber kovaladıktan sonra bakanların basın danışmanı oluyorlar, sonra da TRT’ye atlıyorlar.
Yaş, eğitim, sınav şartı aranmıyor.
Birkaç örnek vermeliyim:
Süleyman Erdal: Bakan Aydın’ın danışmanıydı.
Erkan Durdu: Bakan Arınç’ın danışmanıydı.
Rukiye Karçaaltın: Bakan Çubukçu’nun danışmanıydı.
Birol Uzunay: Bayındırlık Bakanı danışmanıydı.
Çetin Tüzün: AKP Milletvekili danışmanıydı.
Ertan Ömeroğlu: Eğitim Bakanlığı özel kalemiydi.
Ahmet Turan Ayhan: Kültür Bakanı Danışmanıydı.
Sibel Tokgöz: Maliye Bakanı danışmanıydı.
Mualla Kumrulu: Çorum Valisi özel kalemiydi.
Ali Güney: ASKİ danışmanıydı.
Volkan Metin: TOKİ’de uzmandı.
Yalçın Salay: Başbakanlık özel kalemiydi.
Liste böyle uzayıp gidiyor.
Hepsi TRT’de “Strateji Uzmanı” oldular. Ayda 3 bin 5 yüz lira maaş alıyorlar.
TRT, halkı haraca bağlamış, elektirik faturalarından TRT’ye para kesiliyor.
Merak edersiniz.
Strateji uzmanı nedir? Ne iş görür? TRT Personel Yönetmeliği’nde yazılı “Hizmet Tanımı”na baktım: “... Dış faktörleri incelemek... Kurum içi kapasite araştırması yapmak... Tatmin düzeyini analiz etmek... Geleceğe ilişkin vizyon ve misyon oluşturmak... Stratejik amaçlar ve hedefler saptamak... Performans ölçümüne ilişkin...” diye uzayıp giden bir tarif koymuşlar ki bilen bilir, bu tarifler; hiçbir işe yaramayan sadece maaş almaya gelen iktidar torpillileri için yazılır.
Çürüme Bakan’a tur bindirdi.
* Necati Doğru / Sözcü
+++++
Tarafsız gazeteciliğin sararan gülleri
Türkiye Değişim Hareketi (TDH) lideri ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül “akıllı ve erdemli bir seçim yapmıştır”!
Sarıgül, “özverili ve mantıklı davranmıştır”.
“Umutsuzluğa değil, umuda kapı araladığı için ”helal olsun“ diyorum”
Sarıgül “doğru karar verdi.”
Neden?
“Türkiye Değişim Hareketi’ni partileştirmediği için!”
“Solu bölmediği ve CHP çatısı altında toparlanma eğilimine katkı sağladığı için!”
“AKP’nin ekmeğine yağ sürmediği için!”
Kim diyor bunları?
Kendisine “müteşekkir(!)” olan CHP’liler mi?
Sol seçmen mi?
Sarıgül’ün “bir meçhule sürüklenmekten kurtulan” ekip arkadaşları mı?
Hiçbiri değil...
Yukarıdakileri söyleyenler “gazeteci”ler.
Hem de öyle alelade isimler değil, medyada kayda değer bir yerde bulunanlar;
Güngör Mengi mesela... Yalçın Doğan, Ahmet Hakan, Fikret Bila...
Demek ki yeni bir eşik daha geçiliyor gazetecilikte; ki eşikten atlamanın her zaman “iyi” bir şey olmadığını,“ileri”yi işaret etmediğini göstermesi bakımından önemli buluyorum.
Bu arada bir şeye delalaet midir bilmem ama rüyada eşik “nikah”a yorulur!
Ayrıca Türk kültür tarihinin çeşitli dönemlerinde oluşmuş inanışlarda “uğursuzluk” sembollerinden biridir eşik. Kazma kürekle geçersen o evden ölü çıkacağına inanılır örneğin... Gazetecinin kazması küreği de kalemi! Bu eşikten de çıka çıka gazeteciliğin mevtası çıkacak gibi geldi bana!
Malum, gazeteci dediğin en azından siyasi partiler arasında taraf olmaz çünkü... Durum tespiti yapar; ’CHP’yi şöyle etkileyecek, AKP’yi böyle’ diye analizini yapar en fazla... Ama ne demek “doğru”? Kime göre doğru? CHP için doğru olan bir durum kamuoyu içinde doğru mudur bakalım? Aynı şekilde MHP’ye fayda sağlayan veya AKP’nin menfaatine olan bir gelişme için, ’toplum yararınadır’ denebilir mi? Gazeteci, bir siyasi hareketin çıkarları doğrultusunda, doğrular ve yanlışlar dayatabilir mi topluma? Dikkat edin “bana göre doğru” bile değil, tümden “doğru” deniliyor.
Doğru olanın seçime CHP’yi güçlendirerek girmek olduğunu peşinen beyan edenlerin; AKP’ye, MHP’ye, DP’ye yönelik eleştirileri hükmünü kaybetmiş olmuyor mu böylece? Ve farkında olmadan su taşımayı denedikleri değirmeni kurutmuyorlar mı?
Herşey bir yana, bu tavır üç gün sonra “seçimi AKP kazanmalı” kampanyasına başlayacak olanları da meşrulaştırmıyor mu?
Kim kime hangi hakla ’yandaş’ diyebilir bundan sonra!
+++++
Kolbastı mı oynayacaklardı!
Başbakan parti grubunda medyayı eleştiriyor. Cümlelere dikkat:
“Şehit evine girip oradaki ayılıp bayılmaları göstermek terör örgütüne mi hizmet eder, ülkeye mi?”
“Medya bilerek terör örgütüne yandaşlık yapmaktadır. Bu kadar ağır konuşuyorum. Teröre yataklık ediliyor... ”
Basın özgürlüğüne saygısız... Şehit evindeki acılı insanlara karşı saygısız bir üslup nasıl olur?
İşte böyle...
Deyime dikkat buyurun:
“Şehit evinde ayılıp bayılmalar?”
Demek Kolbastı oynayacaklardı...
Medyanın hatası yok mu?
Var...
Hem de çok var.
Ama bu hataları düzeltmenin yolu bu mu?
Hükümetin medya meslek örgütleriyle, gazete genel yayın yönetmenleriyle temas kuracak organları yok mu?
Hükümet bu yoldan tavsiyelerini bildirir.
TRT bu tür haberlerin veriliş tarzı konusunda açık oturum düzenleyebilir.
Medya çeşitli yollarla bu tür konuları düşünmeye sevk edilebilir.
Medya dediğiniz AKP’nin emir eri mi ki emirle, talimatla, bağırıp çağırmayla hareket etsin.
* Melih Aşık / Milliyet
+++++
Vallahi anlamadım. Mavi Marmara’da ölenler için yapılan gösterileri yayınlarken televizyonlar, Gazze için ayılıp bayılanları, gözyaşı dökenleri ekranlara taşırken kızıp suçlayan yoktu bizi. Gazze için ayılıp bayılmak serbest de kendi evlatlarımız için mi yasak!
* Fatih Altalyı / Habertürk
+++++
Çömelmek bağımlılık yaratmış olmalı
Bu belgelenen ilk çömelmesi değil. Daha önce de Afganistanlı Gulbeddin Hikmetyar isimli bir şeyh efendinin ayak ucunda çömelmiş, ellerini öpmüş, ona saygılarını ve bağlılığını sunmuştu.
Kimdi bu Gulbeddin?
Hizbullah ve El Kaide kurulmadan önce onların akıl hocalığını yapan, onlara yol açan, din adamı kılıklı bir terörist!
Bir yanda Hizb-ül İslami isimli örgütün kurucusu öbür yanda ABD’nin maşası...
Tayyip bu adamın önünde nerede ve ne zaman çömelmişti? Nereden tanışıyorlardı?
Aralarındaki ilişki şeyh-mürist ilişkisi miydi, yoksa başka bir şey miydi?
Herifin önünde niçin, hangi nedenle çömelmişti?
Bunları bilemiyoruz.
Belki bu yazıyı okuyunca kendisi açıklar!
Bildiğimiz ve gördüğümüz tek şey, Gulbeddin’in önünde çoraplarıyla çömelmiş olduğu!
Gulbeddin’in önünde saygıdan, Irak sınırında korkudan çömelen bu şahıs, şimdi Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetiyor!
Allah Türk Milletine sabır versin.
* Emin Çölaşan / Sözcü
+++++
Meslektaş olmaktan utanç duyuyorum
Tartışma kültürü olmayan adamla tartışmaya çalışmanın boşa kürek çekmek olduğunu bilecek yaştayım. Bir kez hakkında tazminat davası açtım ve 5 bin TL kazandım. Bu kuralı bugün bozacağım... Çünkü dün İlhan Selçuk’un ardından yazdığı yazıyı okuyunca, insan olarak utandım. Daha önce de başta rahmetli Ercan Arıklı olmak üzere, bir çok kişinin ölümünün ardından akla hayale sığmaz yazılar yazdı. İlhan Selçuk’a saldırmak için de ölmesini bekledi! Dünkü cenaze törenine katılanları peşin peşin “faşist” ilan etti. Neymiş; İlhan Selçuk, sadece kendi hayatını değil; ona inanan, ona güvenen, etkilediği yüzlerce çocuğu da bir vehme kurban etmiş... Bu adamla aynı mesleğin mensubu olmaktan utanç duyuyorum!
* Mustafa Mutlu / Vatan
+++++
Nasıl bir yüzü var anlayamadık ki...
Hikmet Çetinkaya’dan dinliyorum. Hasan Cemal Cumhuriyet Ankara Temsilcisi iken, her gün İlhan Abi’ye telefon ediyor: “Abi ben ne zaman genel yönetmen olacağım, abi ne olur beni genel yönetmen yap”. Günde beş, on telefon. İlhan Selçuk nihayet Hasan’ı genel yönetmen yapıyor. Ancak, dokuz yıl sonraları araları açılıyor. Cemal yıllar sonra anılarını anlattığı kitapta, İlhan Abi’ye söylemediğini bırakmıyor. “Sen faşistsin, sen demokrat değilsin” naralarıyla, saldırılarının arkası kesilmiyor. Aynı lafları günlük yazılarına da taşıyor. Hastanede yattığı sırada, Hasan, araya döneklerden birini sokarak, Hikmet Çetinkaya’ya haber gönderiyor, İlhan Abi’yi hastanede ziyaret etmek istediğini aktarıyor. İlhan Abi müthiş: “Gelsin kerata, ben onun kulağını çekerim, olup biter”.
* Yalçın Doğan / Hürriyet
+++++
Taş atan özentiler
Diğer “büyük sorun” da eşikte...
O da, kendiliğinden hareketlenen, eylem koyan, bağımsız çocukluk-gençlik arası çağdakiler.
Bunlar PKK’nın ve bu örgütün düzdeki milis ağının kontrolü dışındalar.
Hiçbir yerden talimat almıyorlar.
Taş atarak başladılar...
Macera ve özenti psikolojisi giderek daha ciddi oluşumlara dönüşmekte.
Bağımsız eylemler Türkiye’yi ciddi sokak çatışmalarına sürükleyebilir.
Her eylem karşı eylemcilerini üretir.
Türkiye, Kuzey Akdeniz kuşağında iç savaş geçirmemiş tek ülke.
* Güneri Cıvaoğlu / Milliyet
+++++
MİNİ YORUM
Dahiyane öneri
ABD Afganistan’da ölen askerlerini sessiz sedasız, kimselere haber vermeden gömüyormuş, biz de öyle yapaymışız... Obama’nın tabutlara selam duran resmi neydi öyleyse!.. Ki öyleyse de, Amerikan yönetimi açısından dünyanın bir ucunda ne işlerinin olduğunu izah etmekten daha kolay olmalı gizle(n)mek... Türk askeri başkasının vatanına tecavüz eden işgalci mi ki bayrağa sarılı tabutlarını gizleyelim, milletiyle helalleşmesini engelleyelim...