AYM'nin iktidarla dansı!
Anayasa Mahkemesi; siyasetin, medyanın, güç odaklarının ve iktidarın baskısı altında anayasa değişikliğiyle ilgili kararını nihayet verdi. Kararda siyaset, “yetki gaspı”, yasal sınırları aşma, yöntemsizlik, üslupsuzluk, tutarsızlık, oportünizm, eyyamcılık ne aranırsa o vardı. Bu kararda yalnızca olmayan bir şey vardı ki o da hukuk. Anayasa Mahkemesi belki de tarihinin en siyasi kararını vermiş bulunmaktadır.
Karar açıklanır açıklanmaz AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın Anayasa değişikliği TBMM’de görüşülürken yaptığı açıklamaları akla geldi. Haşim Kılıç o açıklamasında şunları söylemişti: “Korkum, bu yargı reformu ve Anayasa değişikliğinin de bize geleceği yönünde. O nedenle, bir değişiklik yapılacaksa tüm hassasiyetleri dikkate alan bir geniş uzlaşma ortamı gerekiyor. Türkiye’de her mesele çözüm için bir yol bulunması için Anayasa Mahkemesi’ne getiriliyor. Ama artık siyasetin kendi içinde karşılıklı samimiyetle sorunlarını çözmeyi ve Türkiye için bir şey yapmayı öğrenmesi lazım”.
Siyasetin yapmadığını AYM yaptı!
İktidar partisi, Haşim Kılıç’ın ikazına rağmen, uzlaşma yerine çoğunluğa dayalı olarak hazırladığı Anayasa değişiklik metnini TBMM’den geçirmeyi uygun gördü. Doğal olarak muhalefetteki partiler de buna karşı çıktılar. 111 muhalif milletvekili, değişikliği Anayasa Mahkemesine götürdü. Anayasa Mahkemesi adeta iktidar partisinin aramadığı siyasi uzlaşmayı verdiği kararla kendisine göre sağlamış oldu. Yüce Mahkeme’nin, “ne şiş yansın ne kebap” türünden verdiği kararla Anayasa’da değişiklik öngören metin ne kabul edilmiş ne de reddedilmiş oldu. Siyasilerin yapamadığını bir anlamda Anayasa Mahkemesi yaptı. Böylece Anayasa Mahkemesi “Ana Muhalefet Mahkemesi” olarak suçlanmaktan bir anlamda kurtulmuş oldu. Anayasa Mahkemesi’nin tarafsızlık kaygısının böyle bir kararı ürettiği söylenebilir.
Şekil ya da esas!
Değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelere yönelik bir düzenleme kuşkusuz hem şekil hem de esas yönünden Anayasaya aykırıdır. Ancak gerçekten yapılan düzenlemenin değiştirilemez maddelere aykırı olması halinde bu doğru görülebilir. Açıklamalardan anlaşıldığına göre, Anayasa Mahkemesi HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısıyla ilgili düzenlemeyi Anayasanın değiştirilemez hükümlerinden “hukuk devleti” ilkesine aykırı görmüş. Bu nedenle şekilden girmiş ve esası irdelemiş. Anayasa Mahkemesi’ne göre “Hukuk devleti” ilkesini ihlal eden şey, Anayasa Mahkemesi’ne seçilecek üyelerin tek bir siyasal gücün takdirine bırakılması değildir. Seçilecek kişilerden bazılarının hukukçu olmamalarıdır.
Diğer yandan Anayasa Mahkemesi bir maddenin fıkrasını iptal ediyor ancak kendisini geçerli sayıyor. Açıkçası Anayasa Mahkemesi hukuk devletine aykırıymış gibi ya da iptal ediyormuş gibi yaparak, Anayasa’da değişiklik öngören maddelerin tümünü onaylamış bulunmaktadır. Anayasa değişikliği bu haliyle referanduma gidecek ve son sözü de halk söylemiş olacak.
Ancak ortaya garip bir durum çıkmıştır. AYM’nin verdiği karara ve yorumlama biçimine bakılırsa bizzat kendisi anayasal bir sorun haline getirmiş olmaktadır. Çünkü Anayasa Mahkemesi, kendisine verilen yetkileri aşma hakkını kendinde görmektedir. Hukuk devletini yalnızca bir yöntem sorunu olarak ele almaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin bakış açısıyla her şeyi Anayasanın değiştirilemez hükümleriyle ilişkilendirmek mümkündür. Şurası unutulmamalıdır ki hukuk siyasallaşırsa, her şey tartışılır hale gelir. Türkiye’de yaşanan da budur.