Aykut’un suçu ne?
Birbiriyle benzemez yüzlerce insanı attıkları o çuvalda; çocukluğunu, gençliğini bildiğim, ailesini tanıdığım masum, bıçkın bir delikanlıdan daha önce de bahsetmiştim. İstanbul’da yaşadığım yıllarda Üsküdar’dan komşumdu, öğrencimdi. Milliyetçi-ülkücü gençlerle yaptığım sohbetler esnasında tanıdım. Orada Üsküdar’da birkaç kez karşılaştığım Danıştay katili Alparslan Aslan’ı da tanıdığımı daha ilk yakalandığında yazmıştım. Ama Alparslan Aslan’ı ilk gördüğüm anda sevmemiş, O’nun çevresindeki ülkücü gençlere “Bu çocuk agresif, kendini kanıtlamaya çalışan tip, bundan uzak durun” demiştim. Nitekim ülkücüler onu dışladı... Bir müddet sonra Nizam-ı Alemci olduğunu duymuştum. Oradan da dışlandı. Gidip bir şeyhin müridi olup cin çıkarmakla görünemez olacağını zanneden meczup haline dönüştü. Av. Mehmet Taşdelen’i gençlik yıllarından tanırım. Babası cennet mekan Abdullah Hoca, Aziz Mahmut Hüdai Camii’nin müezzini, fıkıh ve kelam dersleri ile gerçek anlamda İslam düşüncesindeki gençlerin önderiydi. Cemaat ve tarikat anlayışına karşı olduğu gibi 12 Eylül darbesinin hemen ardından mimberde Kenan Evren’i eleştirebilme yürekliliğini sergileyen bir Allah dostuydu... Bu vesile ile eleştirileriyle beraber takdirlerine mazhar olduğum Taşdelen Hoca’yı rahmetle anıyorum. Hoca; mahallenin çocuklarını ihmal etmez, kimine burs, kimilerine yiyecek bulabilmek için çırpınır, oğullarını (Pof. Dr. Musa ve Av. Mehmet Taşdelen) seferber ederdi. Aykut Metin Şükre de söz konusu binlerce gençten biriydi. Dedim ya bıçkın delikanlı lisede takıldı okumadı. Saygıdan, töreden geri adım atmadı. Nitekim, mahallede bir kaç defa çay içtiği Av. Alparslan Aslan, Aykut’tan silah istemiş. Talepde bulunan bir avukat, hukukçu... Terörle falan işi olmayan referans sahibi biri...
Tanıdıkları vasıtasıyla bulmuş, bu uğraşları sırasında telefon, yol masrafı vs. gibi giderlerini ekleyip, makul miktarda komisyon dahi almayı aklına getirmemiş. Türkiye’nin dört bir yanında buna benzer binlerce tecrübesiz delikanlı vardı. Hipnoz seanslarından geçtiği iddia edilen Alparslan Aslan Danıştay’da cinayeti işledikten sonra silahı Aykut’tan aldığını söylemiş. Nitekim Aykut hiç inkar etmemiş... “Ne bileyim, belki de kız kaçıracaktı, kıyak yaptım” diyerek olayla ilgisi olmadığını belirtmiş. 26.6.2006’da silah temin etmekten tutuklanmış. 20 ay sonra beraat edip 14.02.2008’de tahliye olmuş. Üsküdar 5. Asliye Ceza Mahkemesi silah temin etmekten 2 yıl hapis verdiği halde itiraz etmiş. 12.02.2011’de tutuksuz yargılandığı mahkemeye gelince tutuklanmış. Bütün bunlar olup biterken, Osman Yıldırım, Salih Kunter ve Süleyman Eser’in yapmış oldukları iftira ve karalama kampanyalarına iştirak etmediği gibi bildiklerini dosdoğru mahkeme huzurunda anlatmıştır. Duruşmalar devam ederken Savcıların “Osmanımı”, O.Yıldırım’ın “bu davanın içerisine askerleri sokarsak, Sauna Çetesi ve Atabeyler Davasındaki gibi terör örgütünden ceza almayız” söylemlerini ve teklifleri dile getirmiştir. Nitekim, Osman Yıldırım, Aykut’un bu ifadelerine karşı çıkamadı. Ama Aykut, Şeyh Salih Kunter’in Alparslan Aslan’la ilişkilerini ve ona verdiği bombaları da dile getirdi. Aykut ile beraber Danıştay’da yargılananlara Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi A.Aslan’a ve Osman Yıldırım’a 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, Süleyman Esen’e 10 yıl 9 ay, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır’a da 2 kez müebbet, Tekin İrşi’ye 10 yıl 9 ay, Aykut Metin Şükre, Salih Kunter ve Ayhan Parlak’a beraat kararı verirken, Silivri’deki özel yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi Osman Yıldırım’a Danıştay cinayetinden beraat, Cumhuriyet’in bombalamasından 8 yıl 9 ay, Süleyman Esen’e beraat Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır’a 21 yıl, Tekin İrşi’ye 9 yıl 2 ay ile tahliye, Aykut Metin Şükre’ye 12 yıl 6 ay, Salih Kunter ve Ayhan Parlak’a beraat kararı verdi. Osman Yıldırım şimdi dışarıda villa almış kendine. Aykut içeride... Biri Ankara’nın diğeri Silivri’nin kararı. Hangisi adil?