Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Aydın olamayanlara kara bir mektup

“Mektup gittiği yerin rengidir.
Bu mektubu ruhlarında aydınlığın hüküm sürmediği aydınlara yazıyorum. O yüzden kara bir mektuptur bu; utanç ve suçlama doludur. Yas ve melankoliye batmıştır.
Vicdanlarını ve hakikate olan ödenmez borçlarını ideolojik konumlanmalarına feda eden yahut vicdanlarında hakikatin akmadığı, saklanan karanlık varlıklara, kara aydınlara sesleniyorum: Aydın olamayanlara! En yakınımdakilerden en uzaktakilere arkadaş, dost, tanıdık ve yabancı ayırt etmeksizin haykırıyorum.
Ergenekon Davası’nda insanları yargılanmadan suçlu ilan eden iktidara yakın medya ve uzantıları ve bunun da ötesine geçerek yılları aşan tutukluluk halleri veya muhalif düşünceleri sindirme teknikleri karşısında özel hayat ihlalleri ve en sert şekilde gösterilen hukuksuzluğun çirkin yüzleri karşısında sessiz kalan ya da seslerini bazı şartların ve kendilerince çekirdekteki tespitlerin kuyruğuna zoraki bağlayan aydınlara bir borcumuz var: “Aydın olamadıklarını suratlarına haykırma borcu.”
Aydın olamadınız, çünkü hakikate gerçekten sevdalı değilsiniz siz.
Hakikatin çiçekleri olmak yerine oradan buraya taşınan gerçekliğin polenleri oldunuz.
Aydın olamadınız, çünkü hangi düşünceden olursa olsun bireylerin üstüne çöken hukuksuzluğu lanetlemediniz.
İnsanların yargılaması yapılmadan suçlu ilan edilmelerine karşı durmadınız. Tarihte görülmemiş bir ucu açık iddianameler dizisinden bir utanç duymadınız, bu utancınızı paylaşmadınız.
Neredeyse şenlikler vererek kutladığınız tutuklamalar karşısındaki dikkatinizi, dava sürecinde yaşanan onlarca tahliye karşısında gösteremediniz.
Aydın olamadınız, çünkü hakikatin ve vicdanın sesini duyduğunuz her yerde kendinizi modern dünyanın gündelik zevklerine ya da birlikte olmaların sahte gölgelerine attınız.
Sizin derdiniz hak, hukuk ya da özgürlük değil, sizin derdiniz benliklerinizde hakikatsizlik yüzünden oluşmuş delikleri beslemek ama hiç hatırlamadınız sizin delikleriniz uçsuz bucaksızdır ve hiçbir onaylanma gücü, tasdik eylemi sizi tatmin edemez.
Aydın olamadınız, çünkü kendiniz için olduğunda hakikate, başkaları için olduğunda çokluğa ve bulanıklığa sarıldınız. Duyarlılıklarınızı ve duyargalarınızı yalnızca kendinize yakın olanlar için cömert tuttunuz.
Aydın olamadınız, çünkü yüksekteki mağaralarınızda kendi aranızda fısıldaşarak dile getirdiğiniz bazı gerçekleri basın ile kamu önünde ideolojik menfaatleriniz ya da yaptığınız güç ittifakları gereği dile
getirmediniz.
Sizler, gücün, iktidarın ve baskın söyleme alanlarının kölelerisiniz.
Aydın olamadınız, çünkü sizler, akıldaki değil, ayakkabının altındaki gerçeksiniz, sizler hakikat
cücelerisiniz.
Aydın olamadınız, çünkü tembelliğiniz de duyarsızlığınız gibi sonsuzdur ve kendi dilinizin düşünümüne ait eserleri ortaya çıkaramayan sizlerin tek tesellisi oradan buradan edindiğiniz söylem kırıntılarıdır. Ama bugün sizi yücelten zaman, yarın tarihin bataklığında sivrisinekler arasına bırakmasını da bilir.
Aydın olamadınız, çünkü sizin yanınızda aydınlığımızı unutuyoruz
Sizlere ancak kara bir mektup yazabiliyoruz
Aydın olamadınız, çünkü hakikatin mektubunu sahipsiz bıraktınız...”
Yukarıdaki satırlar henüz 25 yaşında bir delikanlıya ait. Bir yıl önce kardeşinin tutukluluğuna isyan ederek aydınları göreve çağırmak için kaleme almış.Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin savunmaları arasında buldum bu mektubu..Bir kaç gün sonra belli olacak olan milletvekili aday listelerine girmeyi bekleyen ya da giren adaya aydın olmanın, milletin vekili olmanın sorumluluklarını hatırlatmak için okuyucularımızla paylaşmak istedim. Bir taraftan Volkan Çelebi’ye teşekkür ederken diğer taraftan ateşten gömlek giyecek olan vekillere ve bir türlü gerçek anlamda aydın olamayanlara bu mektubu ulaştırmayı borç saydım. Bakın güzel yurduma bahar geldi, hakikatin çiçekleri olamıyorsanız da polen olup uçuşmayın...

Yazarın Diğer Yazıları