ATC, ATAA ve TADF
Bu hafta iki yazım arasında Washington’da önemli olması gereken bir toplantı yapılıyor. Önemli olması gereken dedim, zira artık işgal altında talimatla iş yapan bir ülke ve yöneticileri için buradan verilecek sinyaller önemli değil, buradaki başkent işlerini nasıl olsa emirle yaptırıyor. Bakın Barzani de memnun olmuş Ankara ile ilişkilerin düzelmesinden.
Türk Amerikan Konseyi yıllık toplantılarını yapıyor. Bu grup ben ABD’ye geldiğim 1980 yılında Türkiye’nin Amerikalı dostları adı altında bir grup Türkiye’de görev yapmış dışişleri ve askerleri tarafından kurulmuştu. Daha sonra bu grup Türkiye’den ve Amerika’dan iş adamlarının katılması ile bir çıkar grubuna dönüştü. Bu toplantılarda Türkiye’ye satılacak silahlar veya teknoloji pazarlandı.
AKP iktidarları sırasında bu toplantıların bir önemi de Bush yönetiminden yetkililerin Türk kamuoyuna duyurarak AKP iktidarına vermek istedikleri mesajlar içinde bu toplantıları kullanması oldu. Aklımda kalan bunlardan en önemlisi NEOCON grubunun önemli isimlerinden zamanın ABD Savunma Bakanlığı müsteşarı Wolfowitz, bu toplantılarda o zamanlar Başbakan olan Abdullah Gül hükümetine üstü kapalı olarak hakaret içinde bu platformu seçmişti.
Türkiye’de ABD egemenliği altına tam olarak girmiş hükümetler dönemi yokken, yani ampul iktidarları öncesi bu toplantılar daha bir görkemli ve daha bir şaşaalı idi. Herhalde kandırmak için o yıllarda hem şirketler hem de aracılar keselerinin ağzını açmıştı. Daha sonraki yıllarda bu toplantılar oldukça sönük geçti.
Bu yılki toplantıda bence önemli bir konuşmacı var. O da ABD Dışişleri Bakanı Rice. Bu yetkililerin konuşmaları dikkatle izlenmek zorunda, özellikle satır aralarında verilmek istenen diplomatik mesajlar önemli. Unutmayın, Türkiye’de Atatürk’ün kurduğu laik demokrasinin en tehlikeli bir dönemden geçtiği bu arada Bush yönetiminin AKP’nin kapatılma davasına nasıl yaklaşacağı da Rice’ın konuşması içinde yer alacak. Belki ilk görünüşte hiçbir şey anlaşılamayacak ama aralarda bir şeyler olduğunu göreceğiz.
Şu anda bu toplantılara AKP üç bakanı ile katılıyor. Toplantılarda askerler de var. Bu gruplar arasındaki mesaj akışı da önemli. Kara Kuvvetleri Komutanı Başbuğ’un sivrilmesi ve ABD Genelkurmay Başkanı Pace ile dostluğu da bu toplantılarda ortaya çıkmıştı ne tesadüfse. Başına torba geçirilmiş bir ordunun, kendisine torba geçirenle dostluk arayışı da ne kadar tuhaf. Ben hâlâ hazmedemedim.
Bu toplantıların dışında Amerika’da yaşayan Türklerin Derneği Türk Amerikan Dernekleri Asamblesinin de (ATAA) bazı sıkıntıları var. Bu asamble küçüle küçüle etkisiz bir hale gelen veya getirilen grubun içindeki kavga da artık saklanamaz boyutlarda. Ben bu kavgayı da anlayabilmiş değilim. Mücadele eden her iki grup da kendisine göre hatalı. Ancak Türkiye’nin sırtı duvara dayanmışken bu iki grubun birbiri ile dövüşmesi bence Türk toplumuna hizmetten çıkıp, şahsi mücadeleye dönmüş durumda.
Birbirlerini dava etmeler bu hukuki mücadelelerin boyutlarını ve maliyetini cebinde beş kuruşu olmayan bir asamblenin mahkeme kapılarında harcaması Türk toplumuna hizmet midir? Bu durumda her iki grup da suçlu. Neyi paylaşamıyorsunuz. Yaptığınız kavga kusura bakmayın ama Türk toplumunun kavgası olmaktan çıktı. Şimdilerde bu kavgayı Türkiye’nin düşmanları göbek atarak izliyor. Sizlerin de internet sitelerindeki Ermeni ve PKK karşıtı e-mailleşmeniz yalnızca kendi vicdanınızı rahatlatmaktan öte bir işe yaramıyor bilesiniz.
Bu arada Erdoğan’dan daha fazla AKP’li olan Egemen Bağış’ın Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun da mali sıkıntı içinde olduğunu duyuyoruz. Bu durumdan kârlı çıkan ise hükümet desteğindeki tarikat dernekleri.
Acı ile seyretmekten öte elimizden bir şey
gelmiyor.