Atatürk'ün sansürlenen mektubu...
"Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir! Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen gerçek, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. Siz buna razı mısınız?
Sert tepkilerle dolu bir mektup yazıyor Atatürk, Türk Tarih Kurumu'na gönderiyor Yalova'dan, o mektupta bu satırlar da var.
Kendisine sunulan tarih müsveddeleri içinde yer alan "İslam Tarihi" ve "İslam Tarihinde Türklerin Yeri" adlı bölümleri bilime ve gerçeklere aykırı, korkakça ve yüzyıllar boyunca yapıldığı biçimde saptırıcı bulmuş Atatürk.
O bölümleri yazan kişinin adı: Zakir Kadiri. El-Ezher mezunu. Yusuf Akçura'nun hemşehrisi, Kazanlı bir Türk.
Atatürk'ün mektubunda Kadiri hakkında sert ifadeler kullanılıyor:
"Camii Ezher kaçkınını bulan sizsiniz. Eseri diye Ankara'dan ayrıldığım son günde önüme koyduğunuz örümcek yazılı paçavraları okuduğum zaman derhal itirazımı serdetmiştim. Bunu nazarı dikkate alacağınızı vaat etmiştiniz! İncelemenizden geçtikten sonra bana verilen yazılar o kadar sersem ve cahil ve Camii Ezher kaçkını bu adamın mahsulü olduğunu gördüm..."
"İlim alanında vesveseli olmak, Mısır'ın Camii Ezher mezunlarına inanmaktan daha iyidir."
Atatürk, Kadiri'nin metinlerinde, "Çıplak ve çıfıt Araplığın" yüceltildiğini, İslam'dan önceki evrensel Türk uygarlığının belgelerinin Araplar tarafından yok edildiği gerçeğinin dillendirilmediği, Arap ordularında bulunan Türk kölelerin övünç nedeni gibi değerlendirildiğini de belirtiyor. Osmanlı sultanlarının halifelik unvanını almasını ise "maskaralık" olarak değerlendiriyor.
Atatürk'ün bu mektubu, Tarih Kurumu'nun belgeleri arasına konuyor, yazımın başına aldığım satırların "Siz buna razı mısınız?" bölümü kırpılıp Tarih Kurumu binasının giriş holüne yazılıyor. Mektup sansürleniyor sonraki yıllarda ve Atatürk'ün "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir..." diye başlayan sözü hangi tarihte, hangi sebep ve bağlamda söylediği unutturuluyor...
Sebep, o mektupta kullanılan bazı ifadeler... Atatürk'ün sakıncalı görmediği o ifadeleri Türk Tarih Kurumu'nun ileri gelenleri sakıncalı buluyorlar. Kim onlar? Uluğ İğdemir, Ekrem Akurgal, Enver Ziya Karal...
Ve yıllar sonra, Atilla Oral adlı yazar, çöpten çıkarılıp müzayedeye sunulan o mektubu satın alıyor ve "Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu" (Demkar Yayınları) adıyla kitaplaştırıyor ve o mektuba sansürsüz olarak koyuyor bu kitaba.
Bu kitabı okuyunuz mutlaka, okuyunuz çünkü o sansürcü kafalar bugün de var, Atatürk'ün gerçek yönlerini yine gizlemeye uğraşıyorlar. Atatürk çok ve farklı kaynaklardan okunarak yeniden keşfedilir, doğru anlaşılır, yalnızca Nutuk okuyarak Atatürk öğrenilmez, Atatürk'e dair en az 50 adet kitabınız olmalı.
Atatürk'ten bugüne ve bu yazıya pek uyan iki özdeyişle bitirelim, çok ihtiyacımız var onlara:
"Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara talih ve hayatlarını emanet eden insanlardan mürekkep bir kütleye, medeni bir millet nazariyle bakılabilir mi?"
"Kabul ediyorum ki; insan imansız yaşayamaz; ama gene inanıyorum ki, Türkler tarihleri boyunca kutsal sayılan bütün inançlara saygı göstermişlerdir. Onun dini, özellikle şu veya bu din değildir, bütün dini inançlar onun için değerlidir."