Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Atatürk ve travma meselesi!

Son zamanlarda Atatürk, Cumhuriyet ve devrimlerle ilgili olarak yapılan yıkıcı değerlendirmelerin yoğunluğu dikkat çekmektedir. Bu değerlendirmelerin çoğunun arkasında siyasetçi, akademisyen ve bilge görüntülü kişilerin olması da üzerinde durulması gereken başka bir husustur. Buna karşın değerlendirmeler tam anlamıyla bir çapsızlık ve basitlik örneği niteliğindedir.
Bu bağlamda Cumhuriyete ve onun kurucusuna yönelik olarak yapılan eleştirilerin masumane bir eda içinde ortaya konulmuş, bilimsel bir tespit ya da analiz olmadığı açıktır. Yapılmak istenen şey, bilinçli bir biçimde Atatürk’ü ve Cumhuriyetin temel niteliklerini tartışılır hale getirmektir.
Ancak Atatürk ve Cumhuriyetle ile ilgili olarak birbirini tamamlayacak bir biçimde tedavüle sürülen bayatlamış iddialar daha başka amaçlarla da yüklüdür. “Dinci” ve “Laikçi” diye toplumu ayrıştırarak karşıt hale getirenlerin açtığı son tartışmalar, bu mahfillerin hedeflerini büyüttüğünü göstermektedir.
Bugün Türkiye’nin bütün temel kurumları tartışılır hale getirilmiştir. Her kurum adeta kendisini bıçak sırtında görmektedir. Her Allah’ın günü bir kurum ya da şahıs hakkında çoğu uyduruk olan rapor, fotoğraf ve belgeler yayınlanmaktadır. Telekulak iddiaları, çete suçlamaları, darbe imalarıyla ülkenin DNA’sı diye nitelenecek kurumlar töhmet altına alınmıştır. Bu kurumlar kendilerini savunmaktan görevlerini yapamayacak hale gelmişlerdir.

“Lütfen bizim partiyi kapatın!”
Gerilimi gidermek ve karşıtlıkları uzlaştırmakla görevli olanlarsa işi Atatürk Devrimlerini günah keçisi ilan etmeye kadar götürmüşlerdir. Dengir Mir Beyefendi buyurmuş: “Atatürk devrimleri, Türk toplumunu travmatize etti!”, “Bir gece içinde kıyafetler, dilleri değişti, dinlerini alt üst etti”. Gerçek, Bay Dengir’in söylediklerinde saklı değildir. Gerçek şudur: Atatürk devrimleri zıvanadan çıkmış devletin, ekonomin, dinin ve kültürün asıl mecraına oturtulmasını sağlamıştır. Travmayı da Türk milleti değil daha çok dinden beslenenler, İngiliz yanlısı Sait Molla gibiler, hilafeti din sanan gafiller yaşamıştır. Dil konusunda ise Dengir’in söyledikleri tamamen saptırmadır. Atatürk’ün yaptığı Dil Devrimi alfabeyi değiştirmiştir, dili değil!
Kaldı ki, bu sözler hakkında kapatılma davası bulunan bir partinin üst düzey yetkilisine aittir. Böyle bir ortamda Dengir’in bu tür sözleri etmesi tesadüf olamaz. Bu sözler bütün iç ve dış desteklere rağmen AKP elitinin ülkeyi yönetmekten ümidini kestiğini göstermektedir. Nitekim son üç yıldır ülkede tansiyon düşürülemiyor, iktidar-muhalefet arasındaki gerilim giderilemiyor, toplumsal barış da sağlanamıyor. Kısacası ülke yönetilemiyor. Son zamanlarda iktidar yetkililerinin durup dururken bu tür her anlama çekilebilecek marjinal söz etmeleri amaçlıdır. Bu sözlerle Dengir ve taifesi gerçekte “lütfen bizim partiyi kapatın” demeye getirmektedir.

Türk Milletine travma yaşatanlar!
Türk halkının yaşadığı tarihi travmayı zemininin dışına taşımak da doğru değildir. Türkler gerçek “travma”yı Viyana önlerinden Polatlı önlerine kadar çekilince yaşadılar. Türklerin Viyana’dan Polatlı’ya gerilemeleri yalnızca askeri geri çekiliş değildir. Türkler bu geri çekilişte yalnız kılık, kıyafet, din, namus, cami ve onurlarını değil bağımsızlıklarını da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardı. Toprakları üzerindeki bağımsızlığını, egemenliğini ve bütün varlığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya gelen Türk halkını bu travmadan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının verdiği Kurtuluş Savaşı kurtarmıştır. Türk milletine gerçek travmayı, İmparatorluk topraklarının kaybının ardından Vahdettin’in İngiliz zırhlısına binmesi, Çerkez Ethem’in Yunan’a sığınması, Şeyh Sait’in isyanı, PKK’nın terörü ve onun gibi davranan siyasetçilerin tavırları tattırmıştır.
Kısacası ülkeyi yönetmede başarısız olanlar kendi neden oldukları travmaları saklamak için geçmişi günah keçisi ilan ederler. Bunun anlamı bugünkü sorunlara dünkü cevapları vermektir. Derslerine iyi çalışmayanlar hep böyle yaparlar.

Yazarın Diğer Yazıları