Deniz Kızı Eftalya, küçücük yaşında, İstanbul Boğazı’nda, vapurda şarkı söylüyordu:
“Dizlerine kapansam kana kana ağlasam
O güzel saçlarını ben çözüp ben bağlasam
Başka bir zevk istemem yanında sabahlasam
O güzel saçlarını ben çözüp ben bağlasam”
Şarkı bittiğinde, sandallardakiler o muhteşem sesi, coşkuyla alkışladı…
1904 yılıydı, o nağmeler gökyüzünde süzülürken insanlar keyifliydi…
Gerçek adı Atanasia Yeorgiadu’ydu.
Henüz 13 yaşındaydı.
Babası Yorgo Efendi, bir subaydı, müziğe çok düşkündü..
Eftalya, Galata’da babasının misafirlerine saz çaldığı zamanlarda sesini sevdirdi.
Türk müziğinin önemli bestecilerinden kemancı Sadi Işılay ile evliliğinden sonra hayatı değişti.
O evlilik sayesinde, 1923’te başlayan mübadelede, Yunanistan’a gönderilmekten kurtuldu.
Zorlu yılları eşi Sadi Bey ile birlikte Fransa’da geçirdi.
İlk plaklarını 1923-26 yılları arasında Paris’te Pathé firması için doldurdu.
Aynı dönem Avrupa ve Orta Doğu''da konserler verdi.
Yeniden İstanbul’a döndüklerinde tarih 1927 yılıydı…
1929 yılı yazının, mehtaplı bir gecesiydi…
Atatürk de Deniz Kızı Eftalya’nın sesine hayrandı…
O akşam Dolmabahçe Sarayı’nın denize bakan balkonunda Atatürk özel dostlarına ziyafet verecekti. Konuklar henüz gelmemişti. Hafız Yaşar Okur Yaverler Odası’nda bekliyordu. Görevlilerden birinin sesi duyuldu:
- Yaşar Bey, Atatürk sizi istiyor.
Hemen kalktı, üst kattaki salona çıktı.
Atatürk paşalarla bilardo oynuyordu. Bilardoyu severdi.
Yaşar Bey’i görünce ıstakayı bırakıp koltuğa oturdu.
- Yaşar Bey, bu akşam Safiye Ayla ile Deniz Kızı Eftalya gelecek, ikisinin de haberleri olmadan sınavdan geçireceğiz. Ses, usul ve üslup bakımından.
Seni de baş ayırtman atadım. Güzel bir program hazırla.
Saat sekiz de konuklar gelmeye başladı.
Sazendeler arasında Selahattin Pınar ve Nobar Tekyay da vardı…
Atatürk salona girdiğinde davetliler selamlarını verip sofraya buyur edildi.
Hafız Yaşar Okur’a karşısına oturmasını istedi ve programı istedi:
- Nihavent faslından hazırlamış olduğum program hazırladım Paşa’m.
Gözlüğünü takıp inceledi, “Çok güzel, hemen başlayabilirsiniz”, diyerek sazendeye işaret etti.
Kısa sürede, Atatürk ve konukları müziğin ritmine ayak uydurdu, notalar havada uçuşurken mehtap onlara eşlik ediyordu. Ancak arkası dönük olduğu için Atatürk o nefis manzarayı göremiyordu. O sırada aniden Nuri Conker’in espri yüklü sesi duyuldu:
- Efendim, efendim arkanıza bakınız. “Mustafa Kemal” doğuyor...
Atatürk birden başını çevirdi, sonra ellerini çırparak Nuri Conker’in sözlerini alkışladı…
O sırada Safiye Ayla ile Deniz Kızı Eftalya balkonda gözüktü.
Birlikte gelip Atatürk’ün elini öptüler.
Atatürk iki sanatçıyı sağ ve sol yanına oturttu, hal hatır sordu…
Nihavent faslı bitince Safiye Ayla ayağa kalktı. Sınavdan geçirileceğinden habersizdi..
Bimen Derkasparyan (Şen)’ın segâh makamında bestelediği şarkıyı okumaya başladı:
“Sun da içsin yâr elinden âşıkın peymaneyi,
Bir kadehte mest ü bitap ettin dil-i divaneyi…”
Safiye Ayla’nın sesi boğazın sularının üzerinden karşı kıyıya yayıldı…
Atatürk, şarkıyı çok beğendi, uzun uzun alkışladı.
Sıra, Deniz Kızı Eftalya’ya gelmişti.
Eşi Sadi Işılay’da yanındaydı.
Kendisine kemanıyla eşlik edecekti.
Deniz Kızı, Hamamizade İsmail Dede’nin ünlü bestesini seçmişti:
“Ey gonca dehen har-ü elem canıma geçti
Tîr-i sitemin her biri bir bir yanıma geçti
Şimdi hele ey sabr ü tehamül sana ya hû
Bu mihnet ü gam çak-i girîbânıma geçti.."
Şarkı bitti, Atatürk Deniz Kızı Eftalya’yı da alkışladı, ardından Selahattin Pınar’dan tambur taksimi rica etti.
Tambur sustu.
Hafız Yaşar Okur’a seslendi:
"Yaşar Bey , bir gazel okuyunuz,” dedi.
Hafız Yaşar, Atatürk’ün sevdiği gazellerden birini okumaya başladı:
“Cânımı cânan istemiş, minnet cânıma,
Can nedir ki vermiyem cânânıma…”
Gazel bitince, Atatürk sofradan kalkıp salona geçti.
Nuri Conker, Salih Bozok ve Cevat Abbas da yanındaydı.
Az sonra, görevli Hafız Yaşar’ın da salona çağrıldığını söyledi. Sofradakiler olup bitenden habersiz olduğundan merak içinde kalmıştı.
Hafız Yaşar da salona gelince Atatürk hemen sordu:
"Söyle bakalım Yaşar Bey, iki sanatkârı da dinledin. Hükmün nedir?"
Nuri Conker müdahale etti:
"Hayır, Paşam, böyle olmaz; mademki sınavdır herkes düşüncesini oy pusulalarıyla bildirsin. Oylarımızı verelim, kim çok oy alırsa o kazansın."
Nuri Conker, Atatürk’ün çocukluk arkadaşıydı. Kendisine sadece Nuri Conker, Kemal diyebiliyordu. Atatürk, onun şakalarını her zaman güleryüzüyle karşılardı…
- Peki, Nuri, dedi; senin dediğin olsun.
Bir kağıt beşe bölündü. Oy pusulalarına herkes tercihini yazdı. Hafız Yaşar oyunu Safiye Ayla’dan yana kullanmıştı. Pusulaları tek tek açan Hafız Yaşar kazananı belirledi.
- Beş, Safiye Ayla...
Safiye müsabakayı kazanmıştı. Atatürk ile Hafız Yaşar’ın oyu Safiye Ayla’ydı. O sıra Nuri Conker’in sesi yine duyuldu:
- Paşam, bir yanlışlık oldu. En isabetli oyu veren sizsiniz. Biz de sizi izliyoruz.
O düşüncesi bir dalkavukluk değildi. Nuri Conker’e döndü:
- Peki, dedi; bir kere de yetkili ağzın düşüncesini dinleyelim.
Sonra Hafız Yaşar’a dönerek, “Buyurun Yaşar Bey, düşüncenizi söyleyiniz.” dedi.
- Efendim, Safiye; sesini istediği gibi uzatabilmesi, nağmelerinin hüznü, usul ve üslup bakımlarından gerçekten ustadır. Bu nedenle Safiye, arkadaşına göre çok daha üstündür.
Atatürk, “Haklısın Yaşar Bey”, diye cevap verdi.
Safiye Ayla o yıllarda 12 yaşındaydı. Böylece, döneminin en çok değer gören 38 yaşındaki Deniz Kızı Eftalya’yı yenmiş oldu.
Deniz Kızı Eftalya gayrimüslim sanatçı olmasından ötürü uzun yıllar tepki çekmemek için, doldurduğu 30 kadar plakta kendi adı yerine takma Türk isimleri kullanmıştı.
Atatürk''ün huzuruna çıkıp söylediği şarkılar beğenildikten sonra 1930 yılından sonra doldurduğu plaklarda adını gizlemedi…
Şirket-i Hayriye eski bir gelenek olan boğazda müziği tekrar canlandırmak istedi. Projenin adı, “Boğaziçi Mehtap Âlemleri”ydi. O konserlerin ilki 4 Ağustos 1936 günü Denizkızı Eftalya ile yapıldı.
Biletler 37.5 liraydı. Şirket 2 vapur tahsis etmişti ama ilgi çok büyük olunca vapur sayısı 10’a çıkarıldı…
Türkiye, önderleri Atatürk ile hızla çağdaşlaşıyordu…
Yurttaşlar özgür ve bağımsızdı
Deniz Kızı Eftalya’nın o geceki konseri Akşam Gazetesi’nde şöyle duyuruldu:
“… Gece saat üçe doğru Büyükdere’ye geldik..Büyükdereliler kafileyi dehşetli merasimle karşıladılar. 10 tane büyük çelenk şeklinde ateşler yakmışlar. Alev halinde çelenklerin yanında kız, erkek mayolu sporcu gençler... Vapur sahile yaklaşır yaklaşmaz bu mayolu gençler alevden büyük çelenklerin arasından geçip kendilerini denize attılar, yüze yüze vapurlara koştular…”
Deniz Kızı Eftalya, 15 Mart 1939 günü aramızdan ayrıldı…
Kaynak:
Niyazi Ahmet Banoğlu, Atatürk’ün İstanbul’daki Günleri
Yaşar Okur,“Atatürk’e Dair Bilinmeyen Hatıralar: 2”