Astığın astık kestiğin kestik
Çok kızgınım hem de çok. Hele şu Ermeni soykırımı tasarısı öncesi İstanbul, Ankara ve öteki kentlerde olanları okuyup seyrederken, bu insanların kanında ne dolaşıyor diye merak ettim durdum. Aynı topraklarda büyüdük, aynı gıdayı aldık, aynı atalardan geldiğimiz söylendi ve hâlâ bizlerle onlar arasında ne fark var anlayabilmiş değilim.
Onları hiçbir zaman bir şehit cenazesinde göremezsiniz. Ama Hırant’ın cenazesinde, PKK’lıların mezarında, dergâhında onlarca yolu tepip hazır olurlar. Onlar ne eğitim sorunlarında taraf ne de ülkenin aydınlık kafasında bir ampul olurlar. Onları ASALA veya PKK tarafından katledilen vatandaş ve görevlilerin cenaze töreninde de görmeniz mümkün değildir. İşçi hakları ağızlarında sakızdır ama TEKEL işçilerinde olduğu gibi hiçbir işçi grevi ve gösterisinde yokturlar. Onları, bir fukaranın, köylünün sofrasında, düğününde de bulamazsınız. Onlar yatlarda, Bodrum’da en lüks kulüplerdedir. 30 Ağustos, 29 Ekim, 23 Nisan veya 19 Mayıs kutlamalarında da onlar yoktur. Onlar Atatürk’ü sevmezler. İşlerine gelince Osmanlı, gelmeyince Amerikalı veya Avrupalıdırlar. Ülkemin kurucusu Atama, doğrudan çamur atamadıkları için dolaylı çamur atarlar. Onu övmek için hakkında film yaptıklarını söyler, aşk hayatını, içkisini, sigarasını göze sokar gibi kullanırlar. Onun kurduğunu hâlâ anlayamayıp içlerine sindiremedikleri için kendilerine ikinci Cumhuriyetçi der ve bir sultanı, padişahı, diktatörü desteklerler.
Onlar her zaman Türkiye aleyhine konferanslarda, gösterilerde ön saftadırlar. Böylece ülke dışında kendilerine yer yaparlar, para kazanırlar ödüller alırlar. Her devirde Devlet görevlileri ile iş adamları arasında köprü olur komisyon alırlar. Ülkede birçok insan işsizlikten kıvranırken, onlara birkaç yerden bağlanan maaşları kesekâğıdı ile verilir. Yetkililerin uçakları ile seyahat edip caka satarlar. Yabancılar, kendi adlarına hareket eden bu grubu ödüllendirir. Türkiye’ye kazık atmak isteyen yabancılar, uygulamak istedikleri politikaları önce onlara söyleterek halkın tepkisini yoklarlar. Onlar artık Türkiye Cumhuriyeti’nin değil, ABD’nin AB’nin vatandaşlarıdır.
Onları Washington’da Büyükelçilik, New York’ta, Chicago’da, Los Angeles’te konsolosluk önünde, Ermeni saldırılarına karşı koyan Türkler arasında göremezsiniz. Olsalar da Türklerin tarafında değil Ermenilerin tarafında olurlar. Onlar Ermeni, onlar Hırant’tır. Türkiye’de; İstanbul’da Haydarpaşa’da, Taksim’de toplanırlar. Çanakkale’de, Yemen’de Balkanlar’da yedi düvele karşı savaşan onların dedeleri değildir. Onların dedeleri ataları değildir, İstiklal Savaşında kan döken.
Evet, Sayın Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama geçen yıl olduğu gibi yayınladığı bildiride Ermeni soykırımı dedi ama İngilizce değil, Ermenice. Yani adam sülalemize İngilizce sövse, Türkçe değildir diye alınmayacağız. Neredeyse sevinçten göbek atacaksınız İngilizce soykırımı demedi diye. Geçen yıl da aynı lafları etti, ben geçen yıl da anlayamamıştım, bu yıl da. Önemli olan hangi dilde katil ilan edildiğimiz mi?
Tükürük kadar Ermenistan, Avrupa’nın en büyük ülkesi Türkiye ile misket oynuyor. Çok başarılı dış politikamız ve dahî bir Dışişleri Bakanımız olduğu için mi? Hayır, akılcı bir politika izlemekten aciz, başımızda Osmanlının son dönemlerini yaşayan bir iktidar olduğu için.
O iktidarın başındaki kişi 23 Nisan da adet yerini bulsun diye yerine oturttuğu çocuğa, şimdi “astığın astık, kestiğin kestik” diyebiliyor. Tam padişah veya sultan edası ile. İçindekiler farkında olmadan dökülebiliyor. Yandaş basınımızda çıt yok. Hani demokratik açılım, hani daha fazla özgürlükler nasıl böyle laf edebiliyorsun diyemiyor. Zira onlar aynı pervane böcekleri gibi ışık etrafında dönüp dolanıyorlar.
Evet, onlar bizden farklılar ve farklı olacaklar. Onlar bizden hep farklıydılar ve vardılar. Her zaman olduğu gibi uygun ortamı beklediler. Onlar ülke işgal edildiği zaman da işgalcilerin yanında, padişah ülkeyi sattığı zaman da padişahın yanındaydılar. Evet, onlar aynı vücutta bağışıklık sistemi zayıfladığı zaman ortaya çıkan hastalıklar gibiler.