Aslıyüce ile Aslımıza ve Yüceliğimize
Türk Kurultayları... İlkinde çok heyecanlanmıştık, demirperde erimiş, yüz yıllık bir özlem bitmişti, kucaklaşıyorduk kardeşlerimizle... Türk Dünyası gerçeğini Türkiye’nin gündemine sokan Başbuğ Türkeş, bunun şeref ve övüncü ile mutlu, bu yeni durumun getirdiği özel ve büyük sorumluluğun idraki ile kaygılı idi.
Başbuğ’un uçmağa varmasından sonra, tavsadı bu kurultaylar sıradanlaştı, kavga ve çekişme konusu edildi. Türk Ülküsünün kıdemlileri, bilinçlileri ve gönülden bağlıları dışındakilerin ilgisi başka yerlere çekildi. Bunun altında başka oyunlar vardı elbette.
Erdoğan Aslıyüce’yi bilen bilir, adı ve soyadı gibi bir adamdır. Ömrünü Türk ülküsüne adamıştır. Yaptıkları ve yazdıkları alkışa ve övgüye layıktır. Aslıyüce önemli bir hizmeti daha yerine getirmiş, bu Türk Kurultaylarını kitaplaştırmış (Yesevi Yayıncılık). Dağınık, unutulmuş bilgiler bu kitapla bütünleştiği gibi, belleklerimiz de yenileniyor, yenilenen bilgilerle güncel bilgiler buluşuyor, bu olgu, çözümleme ve öngörüde bulunabilme kolaylığı sağlıyor. Türk Dünyası ile ciddi olarak ilgilenen herkes için zorunlu bir başucu kaynağıdır bu yapıt.
Peki neler var bu kitapta, biliyorum biraz önbilgi ve ipucu bekliyorsunuz. Hemen veriyorum:
- 1997’de Türkeş’siz Kurultay’da, Türkeş’in hazırlayıp okuyamadığı konuşma metnini değerli dostum Rıza Müftüoğlu okumuştu. O konuşmanın en önemli yerlerini sunayım, yeniden hatırlayın, hatırlamakta çok yararlar var (Türkeş’in postunda oturanlar da hatırlasınlar): “1940’lı yıllarda başlattığım Türkçülük mücadelemde büyük çileler çektim. Tabutluklarda ve cezaevlerinde bana çektirilen zulümler sırasında, o yıllarda esaret altında inim inim inleyen milyonlarca Türk’ün acılarının birer zerresini, Allah’ın bana uyarmak maksadıyla göndermesi anlamını taşıdığına inanıyorum. Ve yine ben inanıyorum ki Allah bana Türk Dünyasının temel sorunu olan bağımsızlığı için mücadele etme, uyarma görevini vermişti”.
- Rahmetli Rauf Denktaş da bu kurultayın sürekli katılımcılarındandı. Onun dediklerini da aktaralım: “Türklüğü yücelten yollarda ilerleyeceğiz”, “Bağımsızlık ana sütü gibi elzemdir”.
- Rahmetli Elçibey gelememiş Azerbaycan’daki ağır günler sebebiyle, mesajı okunmuş. Ne güzel şeyler demiş bu büyük Türkçü ve Atatürkçü: “Kurultayınızın büyük önderimiz yüce Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinde yapılması da özel ve değerli bir mana ifade etmektedir. (...) İçten inanıyorum ki, Ali Bey Hüseyinzade, Ziya Gökalp, İsmail Bey Gaspıralı, Mehmet Emin Resulzade, Zeki Velidi Togan, Nihal Atsız ve 20. yüzyılın Türk fikir adamlarının gittiği yoldan gidecek ve onların arzularını hayata geçireceğiz.”
- Bu kurultayların toplanması ve sürdürülmesinde büyük emeği olan Süleyman Demirel... Bakın neler demiş: “Sular ırmağa, ırmaklar denize doğru akar, dağa doğru değil. Kökü, dini, dili, tarihi, kültürü bir bu ulu ağacın bir araya gelmesi, dünya barışına da katkıda bulunacaktır.”
- Türk Ortodoks Patriği müteveffa Turgut Erenerol’un dediklerini Müslüman Türkler de diyebilse: “Din faktör değildir, din hiçbir zaman öne çıkmayacaktır. Milliyetimiz mühimdir. Zaten laik bir devlet içinde yaşadığımıza göre, bizim düşüncelerimiz ve hislerimiz bu yöndedir. O bakımdan Türk Birliği muhakkak kesinleşecektir.”
- Doğu Türkistanlı Şirzat Doğru’nun şu sözünden sonra noktayı koyalım: “Turan’da Türk oynar ateş gibi.”