Aslında şahit çoktu!..
Bu hafta “büyük iftiranın yüzüncü yılı anısına” kaleme alınmış bir öyküyle başlıyoruz “Sizden Gelenler” in paylaşımına.
Dr. Suna Taşdemir Dündar’ın, “Ermenilerin Van İsyanı” ndan yola çıkarak kaleme aldığı ve 24 Nisan 1915 günü, Ahmet’in Anuş’u “çeteci babasından” kaçırıp, güvende olacağı dayısının yanına götürürken yaşadıklarını, Anuş’un sırf onların ihanetine ortak olmayıp bir de üzerine canını bir Türk’e emanet etti diye öz abisi tarafından katlini “toprak”, “ay”, “güneş” ve “dağ” ın gözünden anlatan hikayeyi bu sayfaya sığdırmak mümkün değildi. Dolayısıyla sadece “final” i yani “dağ” ın şahitliğini aktaracağım; ama siz aynı adla yayınladığım hikayenin tamamını bulursanız, okumadan geçmeyin:
“İnsanlar beni çoğunlukla engel olarak görürler. (...) Oysa ben engel olmak istemem kimseye, hele aşıklara, asla! (...) O gece yani 24.Nisan.1915 gecesi de açtım koynumu o çifte.
Çok hoş görünüyorlardı. Güneş battıktan sonra hava ayaza çalar, soğuk, kesiverir nefesleri. Yavaş yavaş yürüyorlardı. Korkuyorlardı besbelli, dalgınlardı. Dalgın olmasalar peşlerindeki serserileri fark ederlerdi belki.
Yamaçlarıma geldikleri andan itibaren peşlerindeydiler. Ama ne kız bunu fark etti ne oğlan. (...) İlerde dar geçit adını verdikleri bir yere gitmek için çalışıyorlardı. Oğlan kıza söylerken duydum,
-Dar geçide bir varsak, sonrası kolay, orada Rüstem Ağa’nın yeğeni bekliyor olacak bizi.
-Bana bir şeyler yapmazlar değil mi?
-Sen Anuş olmayacaksın ki, sen benim bacım Elif’sin, Ermeni zulmünden kaçıyoruz, unutma.
-Tamam, ben Elif’im.
-Dar geçite kadar gelin sonra bize emanetsiniz dedi Hasan, (...) bir Erzincan’a varsak, oradan trenle İstanbul’a gitmek kolay olacak.
(...) Dar geçide az bir yolları kalmıştı. O sırada uğursuz bir rüzgâr esti, ay ışığı kesildi. Silahlar patladı. Ben gördüm. Çete lideri dahil 8 kişiydiler. Çete lideri geldi, genç oğlanın cesedini tekmeledi. Kızın kemerinin içinden keseyi aldı. O sırada bir yağmur başladı. Cesetleri orada bırakıp dönüş yoluna geçtiler.
Çete lideri sinirliydi. Anladığım kadarıyla genç kız kardeşiymiş. Ona ve anasına küfürler yağdırıp duruyordu. Sonra tekrar silahlar patladı. Her yer kan gölüne döndü. Çetede hiç kimse sağ kalmadı.
(...) Kin, intikam, kan, revan, acı çeken, ağlayan, inleyen insanlar, anası öldürülen, kimsesiz kalan bebekler, tecavüze uğrayan gencecik körpe kızlar (...)Yüz yıl önce bunlar oldu da yüz yıl sonra farklı mı? Ne gezeeeer... (...) Gencecik askerleri avladılar ceylan gibi. Dayanamıyorum artık...”
Özgecan’lara...
Kurşun Kalem’in “Özgecan’lara” ithaf edilen 34. Sayısının “sunuş” metnini yollamış Mine Ömer.
Suç paltosunu her gün giyinen delibaltalar, taciz, şiddet, tecavüz ve cinayete devam ediyor... Ceset üstüne ceset; kadın yangını her yer... Bıçağın ucundaki kandan küf koktu hayat.
***
KİMİM BEN
Haftalardır sırasının gelmesini bekleyen bir şiirimiz de var “Sizden Gelenler” de bu hafta. Murat Apaçık’tan:
“Sordular,
Sen kimsin diye,
Yanıtladım.
Ben Türk’üm diye,
***
Sordular,
Türk kim diye,
Yanıtladım.
Barışta köylü,
Savaşta asker...”
Anayasayı “artık” ihlal etmeyin
Aytekin Ertuğrul, YSK’nın kimi yetkilerinin RTÜK’E devir girişimlerine karşı çıkıyor:
‘Bu güne kadar 1982 Anayasasının ihlal edilmeyen hemen hemen hiç maddesi kalmadı. Şimdi de Yüksek Seçim Kurulunun bir kısım yetkilerini RTÜK( Radyo Televizyon üst kurulu) vermek üzere torba yasa hazırlanmıştır. . Ancak bu yasaya TBMM geçit vermemelidir. Çünkü anayasayı ihlaldir.
Anayasa madde 79: Seçimler yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır.
Bu madde gayet sarih ve açıktır. YSK ( Yüksek Seçim Kurulundan) seçimle ilgili bir yönetim ve denetim görev ve yetkisini alıp RTÜK ’a veremezsiniz. Çünkü RTÜK bir yargı mercii değildir. AKP nin gözü dönmemiş milletvekillerine ve vicdanlarına sesleniyoruz. Bir kişinin arzu ve isteklerine uyarak Türkiye’mizi çok tahrip ettiniz. Hiç olmazsa ilk okul mezunu bir kimsenin dahi anlayabileceği bu kadar basit hukuk kuralını görmeksizin Anayasayı ihlal etmeyin. Bu oyuna gelmeyin. Ayrıca seçimlerle ,ilgili yasa değişiklikleri bu seçimde uygulanamaz. Ancak gelecek seçimlerde uygulanır.
CHP’ye çağrı
Onlar, hatta yüzlerce okurumuzdan kendi imzalarıyla, ayrı ayrı geldi aşağıdaki satırlar. Anlayacağınız üzere bir “kampanya” metni. Tabanı “seçime diğer partilerle gir” çağrısı yapıyor CHP’ye: “Ayrıntılarla vakit öldürecek lüksümüz yok, Belki olur diye beklemek lüksümüz yok, İnce hesaplar ile kendimizi aldatma lüksümüz yok, İktidar’ın hatalarını tekrarla bir yere varılmıyor, CHP kendi başına hiçbir şey yapamıyor, CHP birleşerek seçime girmeye direniyor, Bizim bunu kabûl edip susmamız, feci sonuca katkıdır, Tek yol CHP’nin diğer partilerle beraber seçime girmesidir, Bunu ısrarla, defaatle, istemek vatana olan borcumuzdur, Son fırsatı kaçırmamak bizim sorumluluğumuzdur, İş isten geçmeden, görevimizi şimdi yerine getirmeliyiz...”