Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Askerin işine karışmak...

Hani, haddini aşanlar için söylenen; “Çizmeden yukarı çıkmak” deyimini bilir misiniz? Bu deyimin ibretlik bir öyküsü vardır... Kimine göre M.Ö. Efes’te yaşayan ressam Apel’e, kimine göre de 19. yüzyıl Fransız ressamlarından Eugene Delacroix’e yakıştırılır. Öykü şöyle: Ressam, sergisindeki çizmeli bir ‘asker tablosunu’ dikkatle inceleyen, özellikle askerin çizmelerine gözünü diken izleyiciyi fark eder. Yanına yaklaşır ve “Resimden anlıyorsunuz herhalde” der. İzleyici “Ben çizmeciyim; çizme dikerim. Bu resimdeki çizmelerin kıvrımları olmamış” deyince, ressam hiç üşenmeden boyasını, fırçasını alıp anında çizmecinin dediği biçimde hatasını düzeltir. Bu kez izleyici “Pantolon ve belin de şöyle olması gerekir...” diye eleştirisini sürdürürken, ressam “Çizmeden yukarı çıkma; orada dur!” diyerek, çizmecinin sözünü keser.
Bu öykü bize şunu anlatıyor: Her sanat, her uzmanlık saygıya değerdir; ama herkes kendi uzmanlık alanında söz sahibi olmalıdır! Bunun tersi olursa ne olur? İnanın, yıkım adına çok şey olur!
Adolf Hitler’in üniforma giydiğine bakmayınız; o asker değil, gerçekte insan değirmeni, şarlatan bir politikacıdır. Ama askerlik başta olmak üzere her şeyden anlar. ‘Anlar’, çünkü o güç sahibidir! General Heinz Guderian ise asker ocağında doğmuş; deyim yerindeyse anadan doğma bir askerdir. O Nazi olmamış, ‘asker’ kalmış ender Alman generallerinden birisidir. Alman ordusuna ve dünyaya ‘panzer birlikleriyle’ tankların gerçek işlevini gösteren, zırhlı birlik anlayışını ortaya atan ve uygulayan müthiş bir insandır. (İliştiri: Güç sahibi aptal bir şarlatan karşısında, bilge bir askerin dik duruşunu anlamak için onun “Bir Askerin Anıları” adlı eserini her aydın okumalıdır.)
General Guderian 1941’de ordusuyla Moskova’nın dış mahallelerine kadar gelir. Moskova’nın askeri açıdan önemini Hitler’e anlatır ve alınmasına izin ister. Ama Hitler karşı çıkar. O, adına öfkelendiği Stalingrad’a kafayı takmıştır. Askere, askerliğin gereklerine saygı göstermez. Askerin işine karışır ve Alman ordusunun büyük bölümünü Stalingrad bataklığına gömer! Bu durum, sonun başlangıcı olur...
Yıl 1921. Temmuz ayının son günleri... Türk Ordusu Yunan Ordusu karşısında Kütahya-Eskişehir Savaşını yitirmiş, Sakarya’nın doğusuna çekilmiştir. Bu çekilme, gerçekte bir kurt kapanıdır. Bunu Yunan cephesindeki generaller askerlik sanatı gereği tahmin etmektedirler. Ancak Yunan hükümeti İngiliz efendilerine yaranmak için ısrarla saldırı peşindedir. Yunan Kralı’nın başkanlığında asker ve hükümet üyeleri Kütahya’da toplanır. Başbakan Gonaris Türklere derhal saldırılmasını, ordunun Ankara’ya ilerlemesini isteyince, Kurmay Başkanı General Rallis ayağa kalkıp “Sayın Başbakan, tavsiye ettiğiniz hareket çok tehlikelidir. Üslerimizden uzaklaşmış olacağız. Mustafa Kemal de böyle davranmamızı istiyor” diyerek askerlik sanatının gereklerini anlatır. Ancak yararı olmaz. Yunan Hükümeti’nin başı olan bu başbakan, iktidar gücüne dayanarak, bir cephe komutanı gibi davranır. Böylece, Sakarya Meydan Savaşı Yunan saldırısıyla başlar. Sonuç: 22 gün süren bu Türk destanında Yunanlılar ordularının üçte birini yitirirler... Savaş sonunda, Başbakan Gonaris ve danışmanları Atina’da idam edilirler. (Bkz: Garp Cephesi Kurmay Başkanı, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Asım Gündüz, Hatıralarım)
Tarih bize kimsenin ‘çizmeden yukarı çıkmamasını’ öğütlüyor.
Haftaya buluşmak dileğiyle esen kalın efendim.

Yazarın Diğer Yazıları