Askeri Mahkeme!...
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül süreçlerini yaşamış sıkı yönetim mahkemelerinde hakim, savcı, avukatlığı yanında sanık olarak yargılananlar ve gazeteci kimliğiyle bu duruşmaları yakından takip eden 100’e yakın isim bugünlerde kimin, nereye, niçin koyduğu belli olmayan belge iddialarıyla ilgili acıyla tebessüm ediyorlar.
Sivili askeriyle bütün hukukçular dünyanın her yerinde askeri suçların askeri mahkemelerde yargılandığının altını çizerken, Türkiye’deki askeri mahkemelerin başarılı çalışmalarıyla ilgili yüzlerce örnek de verdiler. Bunların en barizi şüphesiz eski Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın yargılanıp cezalandırılmasıydı. Kimileri askeri mahkemelerin kendi personelini adil yargılamayacağını, ast üst ilişkileri ve emir komuta zincirinden dem vuruyor olabilir. Oysa askeri mahkeme Oramiral İlhami Erdil’i yargılayıp cezalandırdığı gibi emeklilik haklarını geri almıştır. Sivil mahkemelerde yargılanıp ceza alan ve yurtdışında bulunan eski milletvekilleri halen milletvekili maaşı almaları adil midir? Oysa askeri mahkeme Oramiral İlhami Erdil’i yargılayıp cezalandırdığı gibi, mal varlığına el koyup, emeklilik haklarını bile geri almıştır. Yani Oramiral Erdil, şimdi emekli Orgeneral değil, rütbesiz erdir. 12 Eylül mahkemelerinde Hamdi Sevinç gibi birkaç kötü örnek olmasına rağmen, Askeri Yargıtay’da bozulan yüzlerce kararı da biliriz.
Ünlü MHP Ülkücü Kuruluşlar davasında Savcı Nurettin Soyer’in iddianamesini dün gibi hatırlarım. Merhum Alparslan Türkeş’in odasında bulunduğu iddia edilen evraklar üzerine akıl almaz iddianame hazırlamıştı. “Tarih sizi yargılayacak” diye Mamak duruşmalarında kükreyen Türkeş, söz konusu evrakların kendisine ait olmadığını, dönemin Pol-Der’li polisler tarafından odasına konduğunu söylemişti. Nitekim mahkeme iddia edilen belgeleri delil saymamıştı. Ama bugün havalarda uçuşan belgelerin kim tarafından niçin konup, neden basına sızdırıldığı da açığa çıkmıyor. Öte yandan malum davaya bakan hâkimlerden Necdet Ede, “Yargılanan kişilerin yargının yansız ve adil olduğuna inanması gerekir” sözleriyle “Baskı altındayım” diyerek davadan çekildi.
Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’u zannedildiği gibi sağlık sorunlarından değil, delil yetersizliğinden tahliye eden Necdet Ede “AİHM”nin bir kısım kararlarında geçtiği gibi mahkemenin adil bir yargılama yapmış olsa bile yargılamanın toplum üzerinde kimi ters tepkilere neden olması durumunda davadan çekilme koşulları oluşabilir” diyor.
Diğer taraftan askeri mahkeme Yarbay Mustafa Dönmez’in evinde bulunan mühimmatları ve çizdiği krokiyi tespit ederek 12 yıl hapis istemiyle dava açarken, ordudan atılmasını da talep ediyor, hem de kısa sürede. Ama adli tıp raporlarına göre “Damas” yani bunama hastalığına duçar olan ve cezai ehliyeti bulunmayan İbrahim Şahin ile ilgili kroki ve mühimmat iddiaları halen havada. Raporlara göre bir gün bile cezaevinde tutulması hukuken mümkün olmayan İbrahim Şahin, içeride ya da Mahkemede birilerine zarar verirse bunun hesabını kim verecek, o da meçhul.
Silivri’de yatmakta olan zanlılardan birisi ya da mahkemedeki avukatlardan biri “İbrahim Şahin bize her an zarar verebilir, can güvenliğimiz yok” diye bir dilekçe verse sonucun ne olacağını herkes merak ediyor.
Netice itibariyle malum davayla ilgili “Yargının yansız ve adil olmadığı” kanaati oluşturur. Askeri ve sivil yargının bir araya gelip davanın bir an önce sonuçlandırılması zorunlu hale gelmiştir. Çünkü bugün sıkıyönetim mahkemeleri aranır haldedir.
NOT: Değerli okurlar. Avrasya Televizyonu’nda bu akşam saat 20.00’de ki “Gereği Düşünüldü” programını sakın kaçırmayın. Arslan Bulut ile beraber İran’daki olayları, Kerkük’teki katliamı, imza iddialarını ve askeri mahkemeleri konuşacağız.