Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Asker görevini yapmıştır!

İngiltere bu dünyada, emperyalizmin gerçekten “usta öğreticisi”dir. Bu devletin dünya üzerindeki maddi ve psikolojik egemenliği 2. Dünya Savaşı sonuna kadar sürdü. Dünya adeta onundu; Çin’den, Hindistan’dan, Mısır’dan, Güney Amerika kıyılarına kadar borusu öterdi... Ta ki, ABD ile egemenlik paylaşım kararına vardığı 1945 San Fransisko Konferansı’na kadar. Günümüzün ABD’si de, AB’si de o yıllarda İngiltere idi! Bırakınız Kraliçe’yi ve Başbakanı’nı; valisi bile, bir acayip idi bu devletin. Hint Racaları, Hindistan Genel Valisi’nin konutuna bahçe kapısından başlayarak sürünerek girmek zorundaydı! Her emperyalist gibi kuralsız ve acımasızdı. İngiliz pamuklu kumaşlarının Hindistan’da pazar bulması için, Hint ipeklisi dokuyan Hintli ustaların ellerini bileklerinden kestiriyordu!
Şimdi size bir olay anlatacağım: 1934 yılının Temmuz ayı... İngiltere’nin Akdeniz filosu, Akdeniz’de (Aynen günümüz ABD’nin 6. Filosu gibi) dolanıp durmaktadır. Bu filo, Adalar Denizi’nde (Ege’de) Sisam Adası yakınına gelir. Birkaç İngiliz askeri tekneyle Kuşadası’nın Dipburun yöresindeki Kanapiçe Koyu kıyısına yaklaşır. Denizciler karaya çıkar. Tam o sırada Dipburun Karakol erleri “Dur! Teslim ol!” diye uyarır. İngiliz askerleri Mehmetçiğin bu uyarısını dinlemeyip, teknelerine doğru kaçarlarken, Balıkesirli Er Musa şaşmaz tüfeğinin tetiğini arka arkaya çeker. İngiliz subaylarından birisi ölü olarak denize düşer, diğerleri ise ağır biçimde yaralanır.
Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun Ankara’yı bilgilendirir. İngilizler öfkelidir: Dün kurulan zayıf bir devletin askeri, nasıl olur da İngiliz askerini öldürür! Bu olacak şey değildir. Türkiye toprağı ne demekmiş? Her İngiliz, izinsiz olarak her devletin toprağına ayak basabilir!
Bu öfke selinde görüşmeler başlar. İngilizler “Er Musa’nın kesinlikle cezalandırılmasını” isterler... Ve çok geçmeden daha büyük bir donanma ile Kuşadası kıyılarına yanaşmak için harekete geçerler.
Hükümet bu gelişmeleri, Bolu’yu ziyaret etmekte olan Atatürk’e 18 Temmuz akşamı telgrafla bildirir. Olayı öğrenen Atatürk ne yapar? Atatürk, ‘Atatürk gibi’ iş yapar! O an Cevat Abbas’a Ankara’ya iletilmek üzere “Türk askeri, kendisine düşen vazifeyi yapmıştır”der ve Bolu’dan ayrılır. Hükümet ise Kaymakam Dilaver Ergun’a bir takdirname ve para ödülü gönderir. Bu arada. Ege bölgesindeki birlikler kısmi seferberlik durumuna geçirilir. İzmir Müstahkem Mevki Komutanlığı birlikleri, Balıkesir’den 2. Kolordu ile Afyon’daki 1. Kolordu bölgeye doğru yola çıkar!
Karar kesindir: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten iktidar, “Er Musa için” dünyanın ‘kabadayısı’ İngiltere ile gerekirse savaşacaktır!
Bu kararlılık karşısında İngiliz elçisi, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ı ziyaret etmek zorunda kalır. Atatürk’ün Bakanı, Atatürk’ten aldığı talimat üzerine Elçi’yi hiç konuşturmadan, “İngiliz askerlerinin bağımsız bir devletin topraklarında ne işi vardır?” gibi seri sorularla bunaltır... Tehdit için gelen Elçi, sonunda özür diler ve sorun böylece kapanır. (Geniş bilgi için bkz: Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz, “Hatıralarım”, Prof. Dr. Enver Konukçu, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 54, Kasım 2002, Halit Çapın, “Kuşadası Olayı” 15-17 Temmuz, 1970 Milliyet Gazetesi)
Bu olayda asker de görevini yapmıştır; hükümet de!
Bu olay Atatürk Cumhuriyetinin gururudur!
Pekiyi...
Çuval olayı için tarih ne diyecek?
Hiç düşündünüz mü?
Haftaya buluşmak dileğiyle...

Yazarın Diğer Yazıları