Asiltürk’ün açıklamadığı isimleri ben söyleyeyim...

Necmettin Erbakan’ın yakın dava arkadaşı Oğuzhan Asiltürk’ü çok iyi tanırım. Asiltürk, dürüst politikacıdır, ketumdur, ağzından bırakın öyle sır falan almayı haberi bile zar zor alırsınız. Aktif politik hayatı boyunca basın önünde çok konuşmayı değil, hep az konuşmayı tercih etti. Siyasetçilerin tehlike anında sığındığı tatlı yalanlara(!) hiç başvurmadı. Asiltürk, inancını ve inandığını siyasette aynen yaşayan ender isimlerdendir.
Oğuzhan Asiltürk’ün 28 Şubat süreci ve Merve Kavakçı olayı ile ilgili bir televizyon programında yaptığı açıklamaları yazılı basında okudum. Asiltürk, önemli açıklamalar yaparken yine de frene basmayı tercih etmiş.
“Merve Kavakçı’nın yemin için TBMM’ye girmesi Erbakan ve benim bilgimin dışındaydı. Meclis’i yöneten Septioğlu ile anlaşmıştık. Kendisi, ’Başörtülü birinin yeminini engelletmem. Sizden isteğim tenha bir zamanda getirin’ dedi. Bizim arkadaşlara bunu söyledik. Hatta tahrik olmasınlar diye ben salona bile girmedim. Bir de baktık ki Merve Hanım salona girmiş, nasıl girmiş bilmiyorum. Ne Hoca’yı ne beni dinlediler, Kavakçı’yı salona AK Parti’yi kuracak isimler götürdü.”
Asiltürk’ün bu sözlerini görünce o günleri hatırladım. Tarihe not düşmek adına eksik kalanları da ben tamamlayayım;
Meclis Genel Kurulu’nda büyük kavgalar yaşandığı o günkü görüntüleri TV arşivlerinden çıkarıp bakarsanız kapatılan Fazilet Partisi’nin en ön sıralarında oturan milletvekili Nazlı Ilıcak’ın ne rol aldığını çıplak gözle iyi görürsünüz.
Olayın baş mimarı gibi gözüken Nazlı Ilıcak’ın perde arkasındaki isim ise Abdullah Gül’dü. Merve Kavakçı’nın Meclis’e başörtüsü ile girip girmemesi FP Başkanlık Divanı’nda tartışılmış, Erbakan buna pek de hevesli görünmemiş, “şimdi zamanı değil”  deyip bir ’ara formül’çalışmaları için kurmaylarına talimat vermişti. ’Ara formül’ de Oğuzhan Asiltürk’ün anlattığı gibi Septioğlu ile görüşülerek bulunmuştu. 2 Mayıs 1999’da Kavakçı’nın Meclis’e geldiğini ve Genel Kurul’a türbanı ile girmekte kararlı olduğunu duyunca, Erbakan, Abdullah Gül dâhil tüm yöneticilerini buna engel olması için uyarmıştı. FP’nin o zamanki ağır topları ararken, Gül-Ilıcak ikilisi Merve Kavakçı’yı gizlemişti. Nazlı Ilıcak, Abdullah Gül’ün talimatlarıyla hareket ediyordu. Kavakçı’yı bulamayan Erbakan’ın adamları liderlerine  “Tamam Merve Hanım Meclis’e gelmeyecek. Tüm tedbirleri aldık”  raporu verirken, bomba hem Genel Kurul salonuna hem de FP Genel Merkezi’ne ustaca bırakılmıştı. FP içindeki yenilikçi kanadın lideri Abdullah Gül de sessiz sedasız bir kenarda oturuvermişti.
Oğuzhan Asiltürk’ün  “Kavakçı’yı salona AK Parti’yi kuracak isimler götürdü” dediği isimlerden biri Abdullah Gül’dü.
Diğer isim, Tayyip Erdoğan mıydı?
Onunla ilgili, o günden kalan elimde somut bilgi yok veya ben de atlamış olabilirim. Ama yakın zamandan bildiğim bir şey var;
Tayyip Erdoğan; Merve Kavakçı’nın eltisi olan AKP Sakarya milletvekili Ayşenur İslam’ı bizzat kendi eliyle listeye yerleştirdi.


Hızlı Dinçer

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in yaz boz tahtasına çevirdiği eğitim sistemi yalnızca kamuoyunda değil, bakanlık içinde de sıkıntılara sebep oldu. Ömer Dinçer’i kendi getirdiği genel müdürler bile kapalı kapılar ardında eleştiriyor. Ankara haber merkezimizden muhabir arkadaşlar 4+4+4 sistemini araştırırken bakanlıkta bir genel müdürün aynen şu sözleri söylediği bilgisini getirdiler:
 “Sanırım bizim Bakan çok hızlı koşuyor. Dört nala gidiyor. Galiba biraz yavaşlamak lazım. Her şey çok hızlı gelişiyor. Bizim Bakan biraz fazla cesur. İnşallah sonumuz hayrolur.”
Ankara bürokrasisinde gelenektir; bir Bakan başka bir bakanlığa getirildiğinde yeni yerdekiler hemen eski yerdekileri arayıp bilgi sorarlar. Bu bilgi yeni bakanın çalışma stilinden tutun da, huyu suyu, hoşuna gidenler gitmeyenler ve hatta sevdiği ve sevmediği yemeklere kadar gider.

Ömer Dinçer, Çalışma Bakanlığı’ndan Milli Eğitim Bakanlığı’na giderken eski yerdeki bürokrat arkadaşımdan dinlemiştim:
 “Milli Eğitim Bakanlığı’ndan..... aradı ve ’Ömer Dinçer nasıldır’diye sordu. Ben de ona ’Allah size kolaylık versin. Biz şimdi Ömer Bey’in eksik bıraktıklarını ve dağıttıklarını nasıl toparlayacağız diye düşünüyoruz. Sizin de sonunuz farklı olmaz’dedim.”

Yazarın Diğer Yazıları