Asıl hedefi 'iç savaş olan' darbe girişimi...
Sevgili okuyucum; asker kökenli yazar Sayın Abdullah Ağar'ın, yaşadığımız darbeyle ilgili yazısından sizlere kısa bölümler sunacağım.
"Beyaz Saray'ın saldırıya uğradığı "Fantastik kurgu" kaos filmleriyle alay edercesine, yaşamak zorunda kaldığımız; akılları ve hayalleri zorlayan bir darbe girişimiyle karşı karşıyayız. Kendi silahlarımızı ele geçiren darbeciler, bu silahlarımızla halkımızın üzerine ateş açtı. Ele geçirdikleri savaş uçaklarımızla saldırı helikopterlerimizle, 'irademizi temsil eden' başta yüce Meclis olmak üzere, Cumhurbaşkanlığı'nı, Genelkurmay Başkanlığı'nı, MİT, Jandarma, Emniyet Karargâhları'nı bombaladılar. Tanklarla ağır silahlarla, diğer pek çok kalpgâhımıza silah zoruyla girmeye çalıştılar. Başta Genelkurmay Karargâhı olmak üzere bazılarına girdiler. Darbenin başarısı ve dış müdahale çağrısı adına zorunluluk taşıyan iletişim ve kitle etkileme merkezlerini ele geçirmeye çalıştılar, bazılarını ele geçirdiler.
Gitti geldi Türkiye!
Başarsalardı, Türkiye bambaşka bir geleceğe ve iç savaşa uyanacaktı.
Bitecektik!
Bütün kışlaların, nöbetçi heyetlerine teslim edilerek, asli komuta kadrolarının hafta sonu tatiline girdiği bir Cuma akşamında, 'nöbetçi heyetlerine ve kışlalardaki askerlere hükmedecek' rütbelerle ve organize olmuş darbe kadrolarıyla, baskın tarzında kanun dışı bir eyleme giriştiler. Baskın diyorum, çünkü beklenmedik anda, beklenmedik yerde ve beklenmedik zamanlarda yapılarak etki ve başarı üreten bu saldırı biçimi, bazı alanlarda ve dar zamanda hedefine ulaştı.
O anlarda, başta Genelkurmay Karargâhı olmak üzere, asıl emir-komutanın ortadan kalkması ve asıl emir komutaya ram olacak kitlelerin iradesi felce uğratıldı.
Milletin iradesi adına komutanın ağzından tecelli eden ve kıtayı yöneten irade, yani EMİR gerçeği, değişik seviyelerde yapılan maniplelerle darbecilerin niyet ve maksatları doğrultusunda ortaya çıksın istendi.
İşte buralarda ve bunlarda ve hâlâ detayını tam bilmediğimiz yaşananlar, yaşanacak sürecin sonucunu üretti. Darbenin etkinliğine ve niyetine dair kırılma da, tam buralarda yaşandı.
(...) Silahlı Kuvvetler içinde darbeye direnen ve kimi yerlerde çatışan askerler, darbecilerin hedeflerine ulaşmasının karşısındaki asli neden olmuştur. (...) Krizin kalbinde yaşanan ve darbecileri baskılayan-domaine eden bu direnç, kışla dışında darbeye karşı güçlü etki üreten polis unsurlarımızın kararlı tutumuyla birleşmiştir. Özellikle polislerimizin darbecilerin kullandığı silahlı unsurlara karşı takındığı -silah kullanmadan- ikna odaklı saf dışı edici tutum, krizin dışarıda tırmanmasının ve etki üretmesinin önündeki en büyük engel olmuştur. Halkın ise sokaklara dökülerek, geleceğine, devletine ve istikrarına sahip çıkan sağduyulu refleksi darbe girişimini darbeleyen asıl etkidir.
Darbeci yapının, emir komuta silsilesini felce uğratarak etkileyebildiği kıtalar ve ele geçirdiği silah sistemleriyle üretmeye çalıştığı başarı ise, halkın üzerine ateş açmasıyla tamamen sıfırlanmıştır. Gerekçe ve felsefeleri felce uğramıştır. Çünkü hiçbir darbe, halka rağmen ve halka ateş açarak başarıya ulaşamaz. Hele hele devletin iradesini temsil eden alanlara yapılan bombalama ve ağır silah atışları, darbe girişimin asıl niyetini ispat etmiştir. Darbe girişiminin gerçek niyeti ise; ülkeyi krize, derin karmaşaya ve iç savaşa sürüklemektir.
(...) PKK'nın kırsal ve kırsala dayalı 'sözde' Meskûn Mahal isyanını ilan etmesinden (Temmuz 2015) tam bir yıl sonra, böyle bir derin kaosla karşılaşmamız ise, büyük bir anlam taşıyor. Artık Türkiye'mizin üst üste maruz kaldığı darbelerle 'Iraklaştırılmaya' ve 'Suriyelileştirilmeye' çalışıldığını anlamamız gerekiyor. Panzehiri ise halk elinde tutuyor. Iraklı ve Suriyeli de bu panzehiri elinde tutuyordu; ama onlar şişeyi ellerinden düşürüp kırdılar!"
Sevgili okuyucum, Sayın Abdullah Ağar'ın "Asıl hedefi 'iç savaş' olan, dış istihbarat güdümlü bir darbe girişimidir" adlı yazısından sizlere kısa bir bölüm sundum.
Esen kalın efendim.