Artık her biri gazi... Kimini PKK yaraladı; kimini “yargı”

Nefise Aslan’ın operasyona giden askerlerle, lojmanda (tabii eğer şans yüzlerine güldüyse ve bir lojmana yerleşebildilerse) bekleyen -kimi taze gelin, kimi hamile, kimi hasta, kimi henüz geldikleri yeni şehirde tek başına- asker eşlerinin aşkını anlatan kitabı “Ödülü de Balyoz Oldu”dan bahsetmiştim.
Bu kez söz, Aslan’ın Balyoz Davası’ndan hükmen tutuklu eşi Emekli Kurmay Kıdemli Gazi Albay Hasan Basri Aslan’da.
Aslan’ın yaklaşan Gaziler Günü dolayısıyla (19 Eylül) kaleme aldığı mektubu sitem dolu:
“...Neden burada olduğumu bilmiyorum, bana 16 yıl vermek için delil dedikleri, imzasız bir listede adım olması, bu listenin de bir CD içinde bulunması. Bir bedel ödediğim belli, neyin bedelini ödediğimi ise takdirlerinize bırakıyorum.
... Yıllarımı terörle mücadeleye verdim, ülkemin birlik ve beraberliği için savaştım, hiçbir zaman mevki makam meraklısı olmadım, hayat kurtardım, bu uğurda çocuklarımın büyüdüğünü bile göremedim, şehit olan arkadaşlarımın ailelerinin yüzüne bakamadım ben döndüm onlar dönemedi diye.
Değerli Komutanlarım,
Sahip çıkmadığınız bizler, artık eminiz ki sizler de buna razı oldunuz; bizlerin arkasında durmadınız. Bizler ve ailelerimiz tarihe altın harflerle yazılırken soyadınızı taşıyan çocuklarınıza nasıl bir gelecek bıraktığınızı unutmayınız. Ben çocuklarıma onur ve gurur duydukları bir soyadı ve gelecek bırakıyorum. Şehit ve gazi arkadaşlarıma ihanet etmiyorum. Vicdanım rahat, ben suç işlemedim. Bu sıkıntıları çekmemize neden olan insanlara tek sözüm var; Sizleri ne Allah ne de tarih affedecek.
Vatan aşkıyla üzerime düşen görevleri yapmanın huzur ve rahatı içindeyim. En büyük tesellim; bize bunları yaşatanlar, benim duyduğum huzuru hiçbir zaman yaşayamazlar.
Bu vesile ile benimle aynı kaderi paylaşan değerli silah arkadaşlarımın da gaziler gününü kutlarım çünkü onlar da hukuk gazisi olarak taş duvarlar arkasında benimle aynı bedeli ödüyorlar...”

MASAK “yandaş mahalle”nin yalılarına da uğrayacak mı peki

Taraf, Mali Suçlar Araştırma Kurulu’nun, -tesadüf bu ya tam da Erdoğan ’niye yargılanmıyorlar’diye söylenmeye başladığında- “28 Şubat’ın sivil ayağıyla ilgili” incelemeyi tamamladığını duyurdu. Habere göre mal varlığı mercek altına alınanlar arasında TSK mensupları, iş adamları, bürokratlar, yargı mensuplarıyla birlikte 10 da gazeteci var. Yine habere göre Kurul incelemesinde bu gazetecilerin mal varlıklarındaki “rutin dışı artış”ları esas almış.
Her kim bu ülkenin bekası, bu milletin menfaatleri üzerinden yürütülen pazarlıklarla, ortaklıklarla haksız kazanç sağlamışsa haram olsun! Her kuruşun da hesabı sorulsun! Net...
Amaaa;
“Adil” olmak koşuluyla!
Birilerinin “Ege kıyılarındaki 1 milyon liralık yazlıklarına” bakıp “postmodern darbe günlerinde ihya edildikleri” sonucuna varanlar;
Düne kadar “bir hamama yakışan iki çıplak”tan başka bir şey olmayan başka birilerinin “Boğaz’a nazır 7 milyon dolarlık lüks ötesi malikaneleri” ni de “sivil darbecilerle iş tutmanın delili” varsayacaklar mı?
Yazdıkları gazetelerin tirajıyla orantısız biçimde ayda 100 bin liranın üzerinde geliri olduğu iddia edilen; Beykoz sırtlarındaki mütevazı evlerini TOKİ’ye taş çıkartacak hızla yalıya döndürenler de “rutin dışı kazançları”ndan dolayı “darbe iş birlikçisi” olmakla suçlanacak mı?

Aleviliğe bakış üzerinden “turnusol testi”

Bir türlü sırayı getirip de yazamadım “cami-cemevi diyaloğu”na dair ama Zaman’da yayınlanan iki yazı vesilesiyle, en azından birkaç soruyu not düşmek şart oldu.
Ali Bulaç, cami-cemevi projesini “Hocaefendi’nin sosyal barışa desteği” yle açıklamış dün. Ekrem Dumanlı da “Alevilik meselesine yaklaşım biçiminin toplumsal taleplere karşı takınılan tavır açısından turnusol kâğıdı gibi” olduğunu savunmuş ve “Kim demokrat kim faşist, kim özgürlükçü kim sömürücü katman katman ortaya çıkar” demiş.
Çıkar tabii.
Ne dersiniz Sayın Dumanlı;
TSK personelini, yüksek yargı mensuplarını “Alevi” diye fişleyen... Alevilik sanki bir suçmuş gibi devletin üst kademelerinde görev yapan Alevi bürokratları “jurnalleyen” ... PKK ile dirsek temasında gösteren... Bir ara “Aleviliği” neredeyse Ergenekonculuğun “delili” gibi sunan manşetler atan... Habere konu kişilerin “Aleviliklerini” vurgulayan ötekileştirici, ayrıştırıcı bir haber dili benimseyen “faşistleri” de gün yüzüne çıkarır bu “turnusol testi” değil mi?
Sahi; çok değil bir buçuk iki yıl önce “Alevi subaylar”, “Alevi hakimler” manşetlerini atan kimdi?
Ha bir de “sosyal barış hamileri” o gün neredeydi; neden “bu güzelim vatan toprağına kin ve nefret tohumları saçan” personellerine, talebelerine, müritlerine vs. müdahale etmedi?

Not;
- Ömrü boyunca vefada kusur etmeyip, çok erken ve vefanın zerresini göremeden vefat eden sevgili Kemal Çapraz’ı ölümünün beşinci yılında saygı ve özlemle anıyorum.
- Star yazarı Fehmi Koru’nun vefat eden babası Muzaffer Koru’ya Allah’tan rahmet, aile efradına başsağlığı diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları