Artık ekstralara çıkıyor

Bahçeli’den miting alanlarından sonra “kaset propagandası”yla oy
toplamak için ekran ekran gezmeye başlayan Erdoğan’a sert tepki geldi:

MHP seçim kampanyasından ziyade ciddi bir hukuk ve etik mücadelesi yürütüyor bu dönemde...
Haliyle seçim gezilerine günü birlik Ankara araları vermek durumunda kalıyor MHP lideri de...
Dün öyle bir gündü; Devlet Bahçeli “son gelişmeleri” değerlendirmek üzere günü MHP Genel Merkezi’nde geçirdi. Biz de fırsat bu fırsat deyip, önceki gece, Muğla-Denizli dönüşünde Bahçeli ile yaptığımız sohbeti derledik size...


BAŞBAKAN SAĞLIKLI DÜŞÜNEMİYOR
“Kaset” üzerinden yürütülen saldırı kampanyasıyla ilgili olarak başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’lilerin ağız değiştirmesini dikkatle takip ediyor Bahçeli. Ona göre iktidarın yapmaya çalıştığı “Sorumluluğunu başkasının üzerine doğru yüklemeye çalışmak” tan başka bir şey değil.
Tavırlarından AKP’nin “iktidar olarak konunun üzerine gitmek istemediği” sonucunu çıkaran MHP liderine göre, “Başbakan çok net ve berrak düşünemiyor. Bu aşamadan sonra hiçbir cümlesini doğru kabul etmek ve sağlıklı bir yorum olarak algılamak doğru değil. Yeni bir eş başkanlık görevini üstlenmişe benziyor. Siyasi Amaç Tuzak ve Tehdit İşleri Organize Suç Örgütün Eş Başkanıdır kendileri!”
“Sessiz kalıp sonucu beklemek yahut sonuç almak için ortaya güçlü bir siyasi irade koymak” imkanı varken Erdoğan’ın miting meydanlarından sonra bir ekran ekran gezip “bel altı” propaganda yapmasıyla ilgili olarak ilginç bir benzetmesi var Bahçeli’nin:
“ Ekstra programlara çıkıyor!”
Bahçeli, parti yöneticilerinin gizli kamera yöntemiyle görüntülenmesi ve bunların internet yoluyla ABD üzerinden servis edilmesi olayının perde arkasındaki isim olarak gösterdiği Faruk Bayındır’ın AKP’den ihraç sürencin başlatılmasının bir “kabul” den başka anlamı olmadığına inanıyor:
“Bu karar, MHP’nin, olayların başlangıç noktasını çok doğru tespit ettiği gösteriyor. Dolayısıyla biz bir hareket noktası belirlemiş olduk. İstifalarını almaları, kendi partilerinin bileceği bir iş. İstifa yerine, bizim gösterdiğimiz o noktadan hareketle sonuca gitmeleri gerekir.”


CUMHURBAŞKANI GÜL GEÇ KALDI
Acaba devletin zirvesinden gelen “Bu tip şantajlar hem çirkin hem çok tehlikelidir. Savcılar ve yargıyla ilgili kurumların olayı titizlikle takip etmesi ve bu tip işleri organize edenleri ortaya çıkarması gerekir” mesajı, sonuca gidileceği yönünde umutlandırmış mıdır Bahçeli’yi.
Cevabı olumsuz:
“Sayın Cumhurbaşkanının değerlendirmesi çok geç kalmış bir değerlendirme. Büyük bir tahribat yapıldıktan sonra sözün hiçbir anlamı yoktur. Bütün bunlara rağmen savcılar bu isteği yerine getirse iyi olur.”


TİB BAŞKANI İSTİFA ETSİN
Tam bu noktada TİB Başkanı Fethi Şimşek’in “İnternetin mantığı başka. Örneğin CNN’de bir yayının yayınlanacağı önceden haber verilmişse, mahkeme kararıyla tek kanaldan engelleme yapmak mümkün. Ancak İnternette bunu yapmak mümkün değil. Milyonlarca site var. Bu yayının hangi yer sağlayacağını kim bilebilir” sözlerini hatırlatıyorum MHP liderine:
“ Bu bürokratın bu aşamada söyleyecek hiçbir sözünün olmaması lazım. Eğer bir şey söylemek istiyorsa iki kelime kafidir. ” İstifa ediyorum “ demesi yeterlidir. ” oluyor tepkisi.


SİYASET HİÇ BU KADAR AHLAKSIZLAŞMADI
Son günlerde hemen her bültende servis edilen kasetlerle özel hayatlarının, konut dokunulmazlığının ihlali yoluyla mağdur edilen siyasilerin ifadelerine başvurulabileceği haber veriliyor. Bütün bu operasyonun ana hedefi olan MHP’nin Genel Başkanı’ndan böyle bir talepte bulunulmuş mu diye merak edenleri de aydınlatıyor Bahçeli:
“Şu ana kadar bilgi almak amacıyla bizi de dinlemediler. Bize herhangi bir müracaatları olmadı. Aşırı derecede bir ilgi duyduklarını da sanmıyorum.”
Recai Yıldırım ve Metin Çobanoğlu dışındaki “kaset mağdurları” nın istifalarının YSK’ya ulaşmamış olduğu yönündeki haberlerle ilgili olarak “Soruşturmada 26 gün gecikme oluyor da istifa dilekçesindeki iki günlük gecikmeyi mi çok görüyorlar” demekle yetiniyor Bahçeli.
Son tahlilde geriye 40 yılı aşan siyasi geçmişine dönen Bahçeli MHP, Ülkücü Hareket ve genel manada da siyaset “hayat tarzı” olmuş biri olarak konuşuyor:
“1967-1968’li yıllardan beri bu hareketin içindeyim. Hiçbir gün bile kopuşum olmadı. Hayat tarzım oldu bu benim. Geçmişte çok zor zamanlar oldu. Karşı görüştekiler arasında kavgalar yaşandı. İnsanlar birbirlerine kurşun sıktılar. Ama Türk siyasetinde hiçbir zaman, bu dönemdeki kadar ahlaksızca işler yapılmadı.”


Libya’daki ayaklanmacılarla temas kuran iktidara tarihi ikaz:

Birileri de Öcalan’la görüşmek isterse ne yapacaksınız

Kaset aşağı kaset yukarı da hayat gibi siyaset de kendi yatağında akmaya devam ediyor. Toplum tek bir noktaya dikkat kesilmeye şartlandırılmış olsa da, algılayış alanı dışında bırakılan “kör nokta” larda bütün görevlerini yerine getiriyor görevliler...
Gündem alt üst edilmeden önce, “Ortadoğu’nun yeniden tanzimi ve bunun Türkiye’ye olası etkileri” önemli analiz başlıklarından biriydi Bahçeli’nin... Okyanus ötesinden kaset yağdı böyle oldu deyip geçiştirmektense not düşmek istedim tarihin bir köşesine:
-Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın Libya’daki ayaklanmanın liderlerinden Mustafa Abdül Celil’i Türkiye’ye davet etmesi ve Dışişleri Bakanını da yanına alarak yaptıkları üçlü görüşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Bu çok yanlış bir uygulama. Eğer birileri de ısrarla Abdullah Öcalan’la görüşmek için isterse ne yapacak?


“Biz Devlet Bahçeli’yi böyle bilmezdik!..”

Öyle zannediyorum Ekim ayından bu yana, daha sık duyduğum bir cümle olmadı karış karış dolaştığımız Anadolu yollarında...
Bazen bir köy kahvesinde, bazen bir grup üniversitelinin sohbetinde, bazen de önceki akşam bir çay içimliğine uğradığımız kamyoncu lokantasında olduğu gibi, MHP Genel Başkanını “Büyük bir devlet adamı(!)” sanan esnafın arasında da duyduk bu “hayret” ifadesini!
“Büyük devlet adamı” nitelemesini, “ulaşılmaz, mesafesi aşılmaz” gibi bir anlam yükleyerek söylüyor sözün sahibi olan kamyon şoförü...
Hani “halka inmek” gibi garip bir tabir var ya; algıları o dayatmayla şekillenen bir toplumda, “devlet adamı” dediğin “yukarda” olmalı, sana “tepeden bakmalı” veya Tayyip Erdoğan’ın seçim afişlerinde verdiği pozdaki gibi “aşağıda” ne olup bittiğiyle yüzleşmemek için başını “havaya” çevirmeli ya...
Denizli’den dönerken Afyon yakınlarında arabasını yanaştırdığı kamyoncu lokantasının kapısından içeri girip, “bir çayınızı içmeye geldim” diyerek oturduğu masada bütün bu önyargıları yıktı MHP lideri... Hem jest ve mimikleri hem de kullandığı jargonla, yıllardır konumlandırıldığı alandan çıktı, “imaj” ının etrafındaki sınırları kaldırdı ve yerinin, dilinin, fikrinin halkla bir olduğunu gösterdi...
Ne yalan söyleyeyim kamyoncuların yüzündeki şaşkınlığı izlemek hayli keyifliydi...
Bahçeli nutuk çekmedi, oy istemedi. Hatta tam tersine kamyoncuların “ciddi bir seçmen potansiyeli” oluşturduklarını söylemeleri üzerine, “Ben oy isteyeme gelmedim, bu iş kaç kişi için ekmek kapısı sen onu söyle” diyerek, ömrü direksiyon başında geçen bu insanların dünyasına girmeyi denedi usulca...
“Peki açıldı mı o kapı Bahçeli’ye” derseniz; ben de, “iyisi mi okuyun siz karar verin” derim...


MAZOT YERİNE YAĞ KOYUYORUZ
Soruyor Bahçeli:
“Her gün aynı yollarda gidiyoruz, konvoyla yanınızdan geçiyoruz. Hep merak ediyorum acaba o direksiyonun başında ne düşünüyorsunuz, neler geçiyor aklınızdan!..”
-Borçlar geçiyor, ne geçecek başka!
“Altı kamyonum vardı bir tane kaldı” diyor içlerinden biri.
“Yeni bir Serkan’ın tavuğu vakası” diye geçiriyorum kafamdan. Düzce’nin beldelerinden birinde Bahçeli’nin sözünü keserek “200 koyunum vardı şimdi 20 tavuğum bile yok” diye feryat eden Serkan adlı genç adamın hali neyse, belli ki sırtında kamyonunun kasasındakiyle yarışır ağırlıkta yük taşıyan bu şoförünki de o işte!
Kaygıları, her gün düştükleri yolları andıran uzun kıvrımlı çizgiler oluşturmuş kamyon şoförlerinin yüzlerinde.
Daha görmüş geçirmişlerinden biri, vergi borcundan dolayı kamyonları satışa çıkarılan şoföre “Maliye işi başka, borcunu zamanında ödemediysen suç kimin, bak bizim kamyonlarımızı neden kimse satmıyor” diye itiraz edecek gibi oluyor bir an.
Dertli şoförün cevabı tokat gibi:
“Kazanabiliyor muyum ki, yatırayım borcumu!”
Kamyonculara bir dokunuyor bin ah işitiyor Devlet Bahçeli:
“2011 model kamyona mazot yerine yağ koyuyoruz!”
“Hala 10 yıl öncesinin nakliye bedeline çalışıyoruz!”
“Taksiciye, otobüsçüye vaatler sunan iktidar bizi yok sayıyor!”
“Uluslar arası destekli lojistik firmalarının karşısında ezildik!”
“Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu iktidarın talimatıyla hareket ediyor!”
“R ve K belgeleri için konan şartlar bizi bitirdi!”
“Yediemin otoparkları icra yoluyla satışa çıkarılan kamyonlarla dolu!”
AKP’nin seçim kampanyası kapsamında hazırlattığı televizyon reklamlarındaki “Bolu Dağı Tünelini bitirdik” vurgusuna atıf yapıyor bir tanesi:
“Bolu Dağı Tüneli güzel de, kamyonlar evin önünde yatıyor. Mazot koyacaksın ki, tünelden geçesin!”


ÇAY PARASI ALAN YERDE DURMAK YOK
“Kamyoncu lokantası” efsanesinin kaynağını merak eden Bahçeli soruyor;
“Gelip geçerken çoğunuzun burada durduğunu görüyorum. Neye göre belirliyorsunuz mola vereceğiniz yeri?”
“Neresi temiz, neresinin yemeği güzel, çayı güzel ona bakıyoruz. Bir de bizden çay parası alan yerde asla durmayız. 7 lira yemek 40 lira çay parası olur mu?”
Bahçeli’nin Ankara’ya dönüşünde şikayetlerini inceletme sözü verdiği sohbetin finalini Eyüp Mutlu adlı kamyon şoförü yapıyor:
“Sözünü tutmazsan, Başbakan olunca gereğini yapmazsan Ankara’ya geliriz!”
Bahçeli’nin “Tamam” diyor gülerek;
“Buyur gel Eyüp Ağa, Genel Merkez’e bekliyorum seni!”

Yazarın Diğer Yazıları