Arap devrimi Türkiye’de başladı
Libya ve Suriye yazılarını yazdıktan sonra bu işte bir tuhaflık olduğunu fark ettim. Birden uyandım. Hani sizlere daha önce BOP veya Büyük Orta Doğu projesinden bahsetmiş ve Arap dünyasında yaşanan olayların sonunda Türkiye’yi de vurabileceğini yazmıştım ya. Hepinizden özür dilerim hatalıyım. Zira bir şeyi, hem de en önemli şeyi yanlış değerlendirmişim. Fark ettim, BOP öteki ülkelerden önce Türkiye’de uygulamaya konmuş. Önce Türkiye’de başladı Arap devrimi. Bu değerlendirme bu işi hazırlayanlara ait. Daha sonra biz hazır olunca, teker teker İslam dünyasındaki Arap milliyetçisi olarak tanımlanan ülkeler tasfiye edildi. Ellerini ne Suudi Arabistan’a, ne Ürdün’e, ne de Kuveyt ve Arap emirliklerine sürdüler. Amaç kendilerine direnebilecek sistemleri yıkmaktı.
Sonra da bombalayarak yıktıkları ülkeleri imar için şirketleri kuyruğa girdi ve onları borçlandırarak yıktıklarını imar etti. Bir süredir ekonomik krizin geleceği belliydi. ABD’nin Federal Rezerv eski başkanı Greenspan borazanla felaket diye bağırıyordu. Kimse inanmadı, inanmak istemedi. Aynen şu anda krizin göbeğinde olan Türkiye’de teğet bile geçmeyecek diyen siyasiler gibi.
Bu kriz döneminde Hıristiyan dünyasına iş ve para akacak yeni kanallar gerekliydi. Bakın Irak imar edildi sözüm ona. Ama inanın Saddam dönemi Irak ve Bağdat bir uzay şehri gibi uygar ve modern kalır şimdilerdeki Irak’ın yanında. Libya da öyle. Şimdilerde kriz içindeki AB ülkeleri yıktıkları Libya’yı imar için hazırlık yapıyor.
Oysa Libya işinde ana müteahhit durumunda olan Türk inşaat şirketleri aynı Irak’ta olduğu gibi taşeron rolü alacak. Bu planı hazırlayanlar bahane olarak, demokrasi ve insan hakları ihlal ediliyor palavraları sıktı. Aklınıza geliyor olması lazım, şu anda Türkiye’de insan hakları ve özgürlükler ihlal edilmiyor mu?
Aslında bu değerlerin umurlarında olmadığı şeriatla idare edilen ülkeleri hedef almamalarından ve Afganistan’da şeriat sistemi isteyen Taliban ile el altından görüşmelerinden belli.
Kendilerine özellikle hedef olarak, halkı şahsiyetsizleştirilmiş ülkeleri seçtiler. Bunda da kullandıkları en önemli etken din faktörü. Bu konuları düşünürken çapariye en son yakalanan balık biz mi olacağız diye hep sorguladım. Çapariye yakalanan ilk ülke olduk.
Biz öteki ülkelere örnek teşkil edecektik. İşte bu nedenle ABD Başkanı Obama Türkiye’ye geldi. Meclis’te konuştu. İşe, Türkiye’de özellikle Atatürkçü ve milliyetçi grupların kafalarının ezilmesi ile başlandı. Bir kısım polis uzun süre Okyanus ötesinde tutularak eğitildi. Bir kısmı gazeteci ve yazar olarak hazırlanan gazetede çalıştırıldı. Türk basınının içinde bir grup satılmış kalem, zaten AB için hizmet veriyordu. Onlar da bu gruba katıldı.
Daha sonra hâkim ve savcılar, turistik gezi ayağına Okyanus ötesi gezilere götürüldü. BOP’un ilk hamlesi, AKP’nin kurdurulması oldu. İkinci aşama iktidarın elinin kuvvetlendirilmesi için en büyük tehdit silahlı kuvvetlerin eritilip itibarının yitirilmesiydi. Bu konularda dinleme teypleri, istihbarat bilgileri gibi ham madde dışarıdan getirildi, geldi, dinleme bantları Okyanus ötesinden servis edildi.
Sonra medya operasyonları başladı. Önce borazan medya oluşturmak için kesenin ağzı açıldı. Peş peşe gazete ve TV’ler alınıp yeşil basına dönüştürüldü. Gazeteciler, yazarlar, bilim adamları çeşitli bahanelerle uzun gözaltlarına alındı.
Daha sonra halk reaksiyonsuz duruma getirildi. Kömür, yiyecek paketleri ve iftar sofraları gibi sadakalar dağıtıldı. Tecrübe, dilenen halkın kolay manipüle edileceğini gösteriyordu. Mehmet Ali Erbil’in programında bir makine halısı için seyircinin takla atması, halkın istenen kıvama geldiğini gösterdi.
Halkın dilenme arzusu, siyasi parti mitinglerinde adi bez şapka için birbirini çiğnemeleri ile ölçüldü.
Evet, sevgili okurum, Arap devrimi aslında bizde bitti. Şimdilerde askeri sivili işgal edilmiş bir ülkede iki bayram kutlamaya hazırlanıyorsunuz. Kusura bakmayın ben zafer bayramınızı kutlayamıyorum. O Mustafa Kemal’in özgür askerleri için bayramdı. Hepinizin ramazan bayramı kutlu olsun.