"Arap Baharı", "Kürt Baharı" sonra da "İsrail Bayramı" mı?..

Barzani üzerinden yürütülen pazarlıklar”, “Barzani’nin hazırlıkları”, “Suriye-İran-Irak içinde ve sınırında olup bitenler” falan derken tam bir kafa ve zihin bulanıklığı yaşayabilirsiniz. Malum medyanın zaten görevi de bu;
Kafaları karıştırmak, açık gözleri görmez hale getirmek ve görülebileni de karartmak.
Bu tip operasyonlarda medya terör örgütlerinin yan kol unsuru gibi de çalışabilir.
İstihbarat ve güvenlik birimlerinin elinde olan şu bilgiye dikkat edin:
“Barzani’nin bağımsızlık ilanı için, terör örgütü, Nevruz’u da bahane ederek eylemlerini tüm Türkiye’de yaygınlaştıracak. Terör örgütü, bu amaçla önemli bir gücünü Tunceli’den Karadeniz’e kaydırdı. Eylemler Barzani’nin Kürt Devleti ilanına destek ve dikkatleri Güneydoğu’dan uzaklaştırmak için gerçekleştirilecek.”
Bu duyduklarımı kontrol edebilmek maksadıyla Ankara’da çok önemli bir pozisyonda bulunan istihbarat uzmanı ile konuştum. Aynen şunu söyledi:
“Karadeniz’de, Kastamonu’da Başbakan’a suikast bile düzenlediler. Dolayısıyla örgütün Karadeniz açılımı bitti demek, Karadeniz’de elemanı yok demek yanlış olur. Sınırlı sayıda, marjinal şekilde var. Ama örgütün Karadeniz’e açılma politikası bugün değil. 2010’dan bu yana söz konusu. Örgüt Karadeniz’e çıkma stratejisinden vazgeçmiş değil. Geçen seneden bu yana özellikle o bölgelere kaymak istiyordu. Çok başarılı olamadılar. Geçen sene denediler, bu sene yine deneyecekler.”
Ama bunlar; büyük planın ayrıntıları!...
Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın önceki günkü “Libya bölünüyor sıra Suriye’de mi?” yazısını defalarca okuyun.
Ben öyle yaptım.
Özdağ hocamız, 1982 yılında Dünya Siyonist Örgütü’nün yayın organında çıkan bir makaleden bahsetmiş. Bence çok kısa değinmiş.
“Nedir bunun esasları ve detayları?” diye merak ettim.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nün internet sitesinde 22 Eylül 2011’de “Arap Baharı’nın Rüzgarı Nereden Esiyor” başlığıyla kaleme almış Ümit Özdağ.
“Küçük Devletin Diğerlerini de Küçültme Üzerine Kurulu Stratejisi:
İsrail, Orta Doğu’da 2. Dünya Savaşı sonrasında coğrafi olarak minyatür diyebileceğimiz ölçülerde küçük bir devlet olarak kurulmuştur. Bu devlet adeta Arap denizinin içinde bir ada gibidir. Ve sürekli Arap dalgalarının altında kalarak yok olma endişesi ile yaşamaktadır.
1949’dan 2011’e kadar geçen süre içinde İsrail, işgaller ile ” denizden kazanarak “ sınırlarını önemli ölçüde genişletmiş ve nüfusunu artırmış olmak ile birlikte stratejik bir derinlik kazanamamıştır.
Bu nokta İsrail’i içinden çıkılmaz stratejik sorununu çözmek için çok radikal bir düşünceyi geliştirmeye yönlendirmiştir. İsrail’i çevreleyen Arap Denizi’ni düşman kamplara bölmek ve tehdit olmaktan çıkarmak. 1980’de Livia Rokach adlı İsrailli gazeteci ” Israel’s Sacred Terrorism “ adlı kitabında eski İsrail Başbakanı Moshe Shrarett’in anılarını anlatırken 1950’lerde Arap devletlerini parçala ve yönet yaklaşımının nasıl geliştiğini ve Lübnan’da nasıl uygulandığını anlatmaktadır.
Böl ve yönet görüşünü İsrail stratejik düşüncesinde daha keskin bir şekilde ifade eden çalışma 1982’de Dünya Siyonist Örgütü’nün yayın organı olan Kivunim (Yönler) dergisinin Şubat 1982’de yayınlanan 14. sayısında gazeteci ve eski bir İsrailli diplomat olan Oded Yinon tarafından ortaya konulmuştur. İbranice yayınlanan ” İsrail İçin 1980’ler Stratejisi “ başlıklı yazıda Yinon, İsrail için kalıcı güvenliği Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yabancı güçler tarafından sınırları ” geçici karttan evler “ olarak çizilen Müslüman Arap dünyasının sınırlarının yeniden çizilmesinde görmektedir.
Yinon, Türkiye ve İran’ın da etnik yapılarının istikrar sağlamaktan uzak olduğunu tartıştığı bütün Orta Doğu ülkelerinin etnik yapılarını incelediği bölümden sonra bu durumun İsrail için riskler ve sorunlar içermekle birlikte çok kapsamlı fırsatlar da ortaya çıkardığını savunmaktadır.
Yinon, Suriye’nin bugünkü sınırları içinde altı yeni devletin kurulmasının İsrail’in güvenliğini sağlayacağını ileri sürmektedir. Yinon’a göre bu bölünme şu şekilde olmalıdır: ’Suriye, etnik ve dini yapısına uygun olarak bugün Lübnan’da olduğu gibi çeşitli devletlere ayrışacaktır. Kıyıda bir Şii-Alevi devleti, Halep bölgesinde Sünni devleti, Şam’da buna düşman bir başka Sünni devleti, havran-Kuzey Ürdün-Golan bölgesinde de bir Dürzi devleti. Bu yapı barış ve güvenliğimizin garantisi olacaktır ve bu hedef erişebileceğimiz kadar yakındır.’
Yinon’a göre Irak, İsrail’in güvenliği için Suriye’den daha büyük bir tehdittir, çünkü daha güçlüdür ve onun parçalanması Suriye’nin parçalanmasından daha önemlidir. Yinon, Irak-İran savaşının Irak’ı parçalayacağına inanmıştır. İsrail’in güvenliği için Irak’ın üçe bölünmesi gerektiği görüşünü ortaya atmıştır. Yinon’a göre Irak’ın bölünmesi Osmanlı döneminde Basra, Bağdat, Musul idari bölünmesi esas alınarak, etnik ve mezhep temelleri üzerinde kuzeyde bir Kürt devleti, ortada bir Sünni ve güneyde Şii devleti olarak gerçekleşmelidir.
Yinon’un makalesine atıfta bulunan Ralph Schoenman, ’Siyonizmin Gizli Tarihi’adlı eserinde şöyle demektedir: Irak devletini parçalamak cebir işlemi çözmeye benzemez. İsrail, parçalanmanın ardından kurulacak uydu devletlerin sayılarını, nerede kurulacaklarını ve kimlerin üzerinde egemen olacaklarını kararlaştırmıştır.”
Müslüman kaftanlı İsrail muhiplerine bir hatırlatma yapayım. Arifeyi görürsünüz de bu milletin size bayramı göstereceğinden emin olmayın!..

Yazarın Diğer Yazıları