“Anlat oğlum Samet”; Putin ne dedi!
Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’ne konuşlandırılmış bir “telekulağa”, “köstebeğe”, “böceğe” sahip değilseniz Putin-Erdoğan görüşmesinin nasıl sonuçlandığına dair fikir edinebileceğiniz tek bir kaynak var elinizde:
Medya!
Rusya Devlet Başkanı Türkiye’ye geldi de ne oldu anlayabilmek için manşetler, köşe yazıları, haber analizler arasında uzun ve çetin bir yolculuğa çıkacak olan arkadaşlara şimdiden başarılar dilerim. Allah hepinize sabır versin.
Çünkü Putin;
Bugün’e göre “Esed rejiminin avukatı olmayız” dedi.
Habertürk’e göre “Şam rejiminin avukatı değiliz” dedi.
Vatan’a göre “Şam’ın avukatı değiliz” dedi.
***
Star’a göre “Dolmabahçe kararları”ndan çıkan sonuç Rusya’nın “Suriye rejiminin avukatı olmaması ve Suriye konusunda Türkiye ile pozisyonlarının benzemesi”ydi.
Oysa Güneş’e bakılırsa Putin “katil, cellat, cani, zalim, diktatör Esed(!)”i alaşağı etmek için çırpınan Erdoğan’ın aksine “Esad’sız olmaz” demişti!
***
Sabah “Türkiye ile Rusya’nın ilkelerinin örtüştüğünü”
savunuyordu.
Ve fakat Cumhuriyet “Esed ve Erdoğan’ın Patriot konusunda pozisyonlarını koruduğunu” duyurdu.
Patriotların; Erdoğan hâlâ yanında, Putin de hâlâ karşısında olduğuna göre nasıl olmuştu da bu “ilkeler örtüşmüştü” acaba?!
Bu aşamada her an yanar dönerli bir “Flaş... Flaş... Flaş...” anonsu belirebilir ekranlarınızda;
- Yetkililerden aldığımız son bilgilere göre “yoldan çıkmış bir çift ilke” den hâlâ haber alınamıyor sayın seyirciler!
Ha bu arada Taraf’ın ilk sayfasında Türkiye’nin davetiye çıkardığı Patriotların “kışkırtıcı bir zemin” yaratacağını savunan Putin’in buna “karşı” mesajı vardı:
“Piyeste silah varsa sonunda patlayacaktır!”
***
Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş’a kalırsa, Suriye’nin “elden çıkmaması” uğruna Akdeniz’de savaş gemileri bile yüzdüren Putin “aslında” Suriye’de değişimden yanaydı amaaaa naaapsındı “Esad kalmakta çok ısrarcı”ydı!
Yeni Şafak’ı okursanız “zirveden umut çıktı”!
Zaman’a göre ise “pozisyon birliği” filan hikaye, Rusya ile Türkiye “ihtilaflara rağmen” ilişkileri geliştirmekte kararlıydı!
***
Bu manşetleri atan, bu haberleri yazanların (keza televizyonda da durum aynı) hepsi aslında bir tek Putin’i izledi. Rus lider her birine ayrı ayrı özel demeçler verse neyse de, öyle de değil; hepsi aynı konuşmayı dinledi. Derin matruşka etkisi midir nedir; “İstanbul basını” nda Putin’in içinden başka başka Putin’ler, Rusya’nın içinden başka başka Rus politikaları türedi!
Moskova’dan geldi bir tane, İstanbul’a göründü bin tane!
Haliyle “idrak yoksunluğu” mu var diye düşünüyorsunuz siz tabii; dinlediklerini anlamıyorlar mı?
Yoo, aslında çoğu asgari zekaya sahip kimseler.
Körler mi? Sağırlar mı?
Yoo, duyuları da yerli yerinde maşallah.
“Engel”leri başka...
Büyük kanaat önderi hepsi, ama kanatlarını çoktan kırmışlar düşüncenin, düşünmenin. Ufukları baktıkları pencerenin açısı kadar! O pencerenin çerçevesini inşa edenlerin izin/imkan verdiği kadarını gösteriyorlar.
***
Velhasıl çaresiziz...
Kıymetini bilemedik, Alex aşkına neredeysen çık ortaya da “anlat oğlum Samet” Putin ne dedi Erdoğan’a!
PKK’lılarla da “aynılaştı” mı
Ali Bayramoğlu, Cengiz Çandar ile ilgili “kritik nokta” yı yazıyor:
“Üzerine çalıştığı ya da mesele edindiği konuyla adeta aynılaşır Cengiz. Anlamaya çalışırken, anlamaya çalıştığı aktörler gibi hissetmesi, o şekle bürünmesi bir kaçınılmazdır onun için...”
Kandil’deki PKK’lı teröristlerle, İmralı’daki -eline 40 bine yakın insanın kanı bulaşmış- cani ile aynı ağızdan konuşması bu yüzden mi?
Can Dündar, Bülent Arınç’ın CHP’nin Tandoğan’daki grup toplantısına itirazını hatırlattı:
“Anayasayı, içtüzüğü biliyorsanız, grup toplantısını Parlamento dışında yapamazsınız.”
Bülent Bey siz “iç tüzük” ten muaf mısınız? “Tandoğan’da olmaz” dediğinizi “Söğütözü’nde” AKP Genel Merkezi’nde nasıl oldurdunuz?
Rus üssüne izin verebilir misin?
Rusya’nın Orta Doğu’daki stratejisini izah için sıklıkla kullanılan bazı ifadeler var:
“Moskova Baas rejiminin arkasında...”
“Putin Esad’in kötü gün dostu...”
“Uluslararası ilişkiler” mefhumuna az biraz hakim olanlar herhalde nereleriyle güleceklerini şaşırıyorlardır bu yüksek stratejik tanımlamalara!
Suriye, Rusya açısından “rejim” midir gerçekten? Yahut “Esad” mıdır! Suriye’nin “yönetim biçimi” nin değişmesi, bu ülkeyi Rusya için “vazgeçilmez” olmaktan çıkarır mı mesela?
Ne “Baas” kafası, ne Esad’ın kara kaşı kara gözü;
Türkiye nasıl “gaz alımı”nda yağlı bir müşteri ise Suriye’de “silah alımı” nda aynı derecede yağlı bir müşteridir Rusya için! Daha önemlisi Suriye, Rusya’nın ABD’ye, NATO’ya ve İsrail’e karşı yegane “pazarlık” unsuru, tabiri caizse “kozu” dur! Öyle 11 değil, 11 bin tarım, ticaret, enerji bilmem ne anlaşması yapsan sonuç değişmez; ABD’ye karşı Rus üssüne cevaz verebilir misin?
Bu koşullarda Rusya, Tartus Limanı’ndaki askeri üssü var olduğu sürece Akdeniz’de vardır! Ve uğruna savaş gemileri yüzdürdüğü şey Esad aşkı değil “bölgesel/küresel çıkarı” nı koruma güdüsüdür..
“Çıkar” dedim evet; “uluslar arası ilişkiler” in yüzeyde, apaçık duran tek ve temel kriteri... Stratejik derinlikte boğulmamak için debelenirken gözden kaçıyor tabii!