Ankara'dan Hillary geçti!
Eski Başkan Bush’un ABD’nin bayraktarlığını yaptığı değerlere verdiği zararı El Kaide vermemiştir: “Önleyici vuruş” adlı orman yasası onun eseriydi. “İslami Faşizm”, “Haçlı Seferi”, “Ya bizdensiniz ya da teröristsiniz!” anlamına gelen sözleri de o etmişti. Guantanamo ve El Gurayp zulümlerinin mimarı da oydu. Uçaklarda uluslararası işkence ve sorgulama yöntemlerini icat eden de oydu. ABD gibi bir ülkenin başında tam sekiz yıl tek küresel gücün başkanı olarak kalmıştı. SSCB’nin bıraktığı boşluğu ahlaki/insani değerlerle dolduracak yerde o böyle yapmamıştı. Hedef ülkeleri işgal, istimlâk ve istila baş vurduğu yöntemler arasındaydı. En başarılı savunması kendisine fırlatılan bir çift ayakkabıya karşı gösterdiği olağanüstü performanstı. Sonunda gitti.
Barack Obama, ABD halkının yapabileceği en iyi seçimdi. Hillary Clinton ise Obama’nın en iyi tercihiydi. Onun Dışişleri Bakanı olarak yerlerde sürünen ABD imajı için en isabetli bir tercih olduğu söylenebilir. Nitekim Türkiye ziyaretinde Clinton, bunu göstermiştir.
Her kesime verilen mesaj!
Türkler çabuk unutur, sıcakkanlıdır ve hep bugünü yaşarlar. Bu nedenle de Hillary Clinton’ın Ankara’da bir günlük ziyaret sırasında takındığı tavır ve yaptığı konuşmalarla büyük takdir topladığını söylemek mümkündür. Çatık kaşlı, siyah, soğuk ve erkek duruşlu Rice’a karşı; güler yüzlü, sarışın, samimi, anaç görüntülü ve sıcak tavırlı Hillary, Türkiye’de beklendiği gibi daha çok sempati toplamıştır.
Bayan Clinton, Türkiye’deki herkese ve her kesime yeni Amerikan yönetiminin mesajını ulaştırmayı da başarmıştır. Ermeni “soykırım” iddiaları konusunda esnek, KKTC’ye uygulanan ambargo konusunda mantıklı, demokrasi ve laiklik konusunda tutarlı, basın özgürlüğü konusunda ise ince eleştiriler içeren mesajlarını bir çırpıda vermiştir. Programda olmamasına karşın Anıtkabir’i ziyareti, televizyon programı için zaman ayırması ve tevazu içindeki tavrıyla büyük ilgi ve sempati toplamıştır. Bir yandan ABD’nin Türkiye’nin AB’ye üye olmasını desteklediğini, diğer yandan da Başkan Obama’nın Türkiye’ye geleceğini açıklaması ziyaretini daha da anlamlı kılmıştır. Kuşkusuz ABD’deki yeni başkanın uluslararası ilişkilere yumuşak ve soğukkanlı yaklaşımına bakarak da ABD ile Türkiye arasında ilişkilerin sütliman olacağını sanmak yanlıştır. ABD ile Türkiye arasındaki tarihi, çok yönlü ve çok boyutlu ilişkiler vardır. Bu ilişkiler ne başkan tavırlarıyla bir anda ters yüz olabilir, ne de tam tersi sürekli bir bahar havası esintisine sebep olabilir. Başkanların ABD dış politikasının ve çıkarlarının bir parçası olduğunu unutmamak gerekir.
Sorunlarının efendisi olmak!
Bush’un Irak’ın kuzeyinde oluşturduğu yapının Obama döneminde giderek devletleştirilmesinin ABD dış politikasının öncelikleri arasında olacağından kuşku yoktur.
Ancak Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilere Obama döneminde dış sorunlar değil daha çok iç sorunlar damgasını vuracaktır. Ermeni soykırım iddiaları, demokrasi, insan hakları ihlalleri, “çoklu etnik yapı” tartışmaları, azınlık hakları ve Fener Patriği için ekümeniklik talepleri Obama döneminde de Türkiye’nin sık sık başını ağrıtacak konular arasında olacaktır. Türkiye, özellikle iç sorunlarının çözümüne AB ve ABD gibi hesabı/kitabı olan yapıları dahil etmemelidir. Türkiye önümüzdeki günlerde ya birikimlerini kullanarak sorunlarının efendisi ya da kullanmayarak sorunlarının rehinesi olacaktır. Sorunlarını denetleyebilen bir Türkiye’den Hillary ya da Rice’ın geçmesinin çok fazla önemi yoktur.