Ankara’da hakimler varmış...
Balyoz tertibinde dört yıldır süren hukuksuzluk sona erdi. İlk başladığı günden bu yana her birinin masum olduğuna Allah’ın varlığına inandığım gibi inandığım askerler evlerine dönebilecek. Bir de dönemeyenler var.. Ali Tatar, Murat Özenalp gibi toprağın altında kalanlar.. Ergenekon ve Balyoz tertibi, senaryonun yazıldığı Amerika’da bile Hukuk fakültelerinde ders olarak okutuluyor. Bu davada kullanılan sahte dijital veriler kriminal kuruluşlarınca örnek gösteriliyor. Ama canım memleketimde işin aslı halen anlaşılmamış olacak ki bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı yapan Hüseyin Çelik “bal gibi darbe planıydı” diyerek eğitim sisteminin canına nasıl da okuduğunu kanıtlamış oldu.
Tevazuyu bir kenara bırakırsak bu davayı açıldığı günden bu yana duruşmalar, hapishaneler, Yargıtay süreci ve Anayasa Mahkemesi’ne kadar kesintisiz izleyen tek gazeteciyim. Şimdi paralel polis, savcı, hakimlerden dem vuranlara ta başında “Bu özel yetki verdiğiniz mahkemeler hukuku katletmekle kalmayıp günün birinde sizin kapınızı da çalacaklar” uyarısında bulunduğum için, içim rahat. Şimdileri dinleme böcekleri, derin savcılardan şikayetçi olanlar o günlerde pek de kankaydılar. Başbakan “Ben bu davanın savcısıyım” diye meydan okuyordu. Başta Engin Alan olmak üzere “bedelini ödüyorlar” diyorlardı.
Savunma haklarının gasp edildiği Silivri’deki duruşmalar esnasında yargılanan sanıkların hemen hepsi, Almanya örneğini verip ünlü “Berlin’de yargıçlar var” sözüne atıfta bulunup “Siz nasıl olsa görevlisiniz, bu yanlış hesap yüksek yargıdan döner, Ankara’da yargıçların olduğuna inanıyoruz” mealinde konuşurken, Anayasa Mahkemesi’nden önce Yargıtay’da durumun düzeleceğine inanıyordu. Hatta bu konuda avukatlar da umutluydu. Demir parmaklıkların arkasından bile sağlıklı, doğru istihbarat alan Engin Paşa, “Evlat, Dokuzuncu Daire’nin nasıl bir araya getirildiğini biliyorum. Bunlar çoğunu onayacak ve bizi kolayına çıkarmayacak” demişti. Eh sonunda “Adalet Nöbeti” başlatan Av. Şule Nazlıoğlu Erol bile umutluydu Yargıtay’dan. Bizim Müyesser her zaman olduğu gibi haklı çıktı. Sözü fazla uzatmayalım. Anayasa Mahkemesi vesayet altına alınan hukukun halen geçerli olduğunu kanıtladı. Geçmiş yıllarda eleştirdiğim ancak son iki yıldır verilen kararlardaki adaletine güvendiğim Haşim Kılıç’ı tebrik ediyorum. Cumhurbaşkanı arayışlarının devam ettiği Türkiye’de Çankaya adaylığını hak ettiği kanaatimi de paylaşmalıyım.
Balyoz Davası bana göre yaşadığımız asrın en önemli vakasıdır. Bu konuda yüzlerce doktora tezi yazılacaktır. Sebep ve sonuçlarıyla ilgili analizlerden ciltler dolusu kitaplar çıkacaktır. Sadece Balyoz değil Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Odatv gibi davalarda yargılananlara en başında “başınızdan geçenleri, yaşadıklarınızı mutlaka yazın ve tarihe not düşün” temennisinde bulunmuştum. Sadece Balyoz’da 50’den fazla kitap çıktı. Silivri bir üniversite haline dönüştü. Bugünden itibaren özgürlüklerine kavuşacak olan dostlarıma “Sakın rehavete kapılmayın, biliyorum çok yoruldunuz ama yaşadıklarınızı yazmaya, kamuoyunu bilgilendirip tarihe not düşmeye devam edin” diyorum. En önemlisi kurulan kumpasın izlerini sürmekten asla vaz geçmemeleri olacak. Sahte dijital verileri hazırlayanların çoğunun kimliği belli. Polisi, savcısı, hakimi ne ise hepsinin peşi bırakılmamalı. Sadece kendilerine değil insanlığa karşı işlenen suçların yargı önüne çıkarılması için mücadele başlatılmalıdır.