Ankara ve İstanbul neyi öğretmiş olmalıydı?

Siyasî iktidarın bazı melekelerini kaybettiğini, kendilerini var eden gerçekleri unuttuğunu söyleyebiliriz… Haksızlıkların, adaletsizliklerin, ayrımcılığın oluşturduğu öfke, onları büyütmüş, büyükşehirlerin eteklerine tutunmaya çalışan nispeten daha yoksul kesimlerin büyük desteğiyle, önce büyükşehir belediyeleri, ardından da büyük iktidar ele geçirilmişti…

''Adaletsizliğin mağdur ettiği siyasî karakter'' önemli ölçüde karşılık bulmuş, uzun yıllar sürecek iktidarı sağlamıştı… ''Yargı önünde hakkı yenenlere sandık yoluyla telafi imkânı''nı halk esirgememişti… Seçmenin ''mağdurdan yana eğilim gösterme duygusu'' kendisini gösterdikçe mevcut iktidar bunun faydasını görmüştü…

Artık o hava yok… Son yıllarda iktidar, sanki o yollardan geçmemiş gibi davranıyor… Kendilerine yapılanları şimdi muhaliflere lâyık görüyor… Yargı, ''üç erkten biri'' gibi değil, ''muktedirlerin memuru'' pozisyonuna sürükleniyor ve güven kaybediyor… Bu durum da, dün kendilerini iktidara taşıyan ve orada tutan seçmen davranışlarını artık okuyamadıklarını veya umursamadıklarını gösteriyor…

***

Halbuki iktidarın önünde ders almaları gereken iki büyük örnek vardı… Birisi Ankara Büyükşehir, diğeri de İstanbul Büyükşehir seçimleriydi…

Bu seçimler, 17 yıldır girdiği bütün yerel-genel seçimlerle referandumları kazanan siyasî iktidarın tattığı ilk hezimetlerdi…

Bu seçimlere hangi duygu hâkim olmuştu da seçmen muhalefetten yana pozisyon almıştı? İncelemeye değerdi…

Meselâ Ankara''da… Son seçimlerde Mansur Yavaş''ın kazanmasında en büyük etken, ortaya koyulan projeler, vaatler, önceki dönemin enkazı vs. miydi, yoksa ''bir önceki seçimde haksızlığı uğradığı'' duygusu muydu?

Elbette hepsinin payı vardı ama en önemlisi, kampanyanın lokomotifi, 2014 seçimlerinde bir gece yarısı kap-kaça kurban giden seçimdi… Ankaralının vicdanında, seçimi aslında Mansur Yavaş''ın kazandığı, usulsüzlükle seçimin çalındığı kanaati dipdiri yaşıyordu… Sahada anketlerle desteklenen çalışmalarda, Mansur Yavaş''ı öne çıkaran faktörlerden ilkinin bu mağduriyet, diğerinin de ''Ankaralı aday'' olduğu anlaşılınca kampanya bu sosyal gerçeklik üzerine yoğunlaştırıldı ve sonuç verdi…

Neredeyse bütün kampanya tek bir sloganın etrafına örüldü: "Hak yerini bulacak…" İktidarın adayıyla orantısız bir güç ve haksız rekabet ortamında bile "Hak yerini bulacak" duygusu daha fazla karşılık gördü… Bu slogana hayat veren toplumsal psikoloji Türkiye Cumhuriyeti''nin başkentinin belediyesini muhalefete kazandırdı…

***

İktidar Ankara hezimetini doğru okuyamadığını İstanbul''da gösterdi… Kızgınlık, tahammülsüzlük ve hayal kırıklığı, akla galip geldi… Adeta akıl tutulmasıyla seçimler tekrara götürüldü… Ağır bir yenilgiye kendi elleriyle kapı aralandı…

Seçimlerin tekrar edilirken, belediye meclis üyeliği seçimlerinin tekrar edilmesi ayrı bir skandaldı… Önemli oranda seçmen bunu gördü ve yine haksızlık karşısında refleks gösteren yüzünü gösterdi… Öteden beri sandığı kutsayan bir gelenek, sandıkta çıkan iradeye karşı gösterdiği hazımsızlığın bedelini ağır ödedi…

Tıpkı Ankara''da kamu vicdanı, 2014''te yaşanan hukuksuzluğun hesabını nasıl ilk fırsatta yani 2019''da sorduysa, İstanbul''da da tekrarlanan seçimler, yine benzer duyguya ev sahipliği yaptı…

Siyasî iktidar, 20 yıl boyunca pek çok özelliğini kaybetmiş veya değerlerinin aşındırmış olabilir ama galiba en büyük fireyi burada verdi… Artık bu sosyolojiyi doğru okuyamıyor… Kendisini var ve sıkıca tutunmasını sağlayan sosyal gerekçeleri teker teker kaybediyor… Hukuksuzlukları ortadan kaldırmak yerine, partiyle devleti eşitlemeyi, partinin kaybının devletin kaybı demek olduğunu, beka korkusu yaymayı tercih ediyor… Tecrübeyi yok sayan bu siyaset, bakalım iktidarda kalmasına yetecek mi?

Yazarın Diğer Yazıları