Ankara mitingleri...
Fotoğraflardaki “fotoshop” uyanıklığının yanında kameraların ilginç numaralarını öğrendiğim için televizyon ekranlarındaki miting görüntülerine de güvenim kalmadı. “Cin olmadan adam çarpma” deyimi miting organizasyonlarını “ballı sektör” haline dönüştürenler için cuk oturuyor. Ayrı kameralardan gelen görüntüleri birleştirip 8-10 binlik kalabalığı 70-80’e çıkarmak, 25-30 bini 200-300 bin diye yutturmak gibi marifetleri olanlar iyi prim yapıyor. Bir seçim öncesi başka bir partiden yolunu bulanlar bu seçimde diğer partinin organizasyonunu çekirdekten gelmiş partili gibi inanarak yapıyorlar. Sonuçta ticaret deyip geçtiğimiz sektörün yönlendirmedeki başarısı karşısında söyleyebilecek fazla söz kalmıyor.
Cumartesi günü hiç üşenmeden önce CHP’nin Tandoğan mitingini izleyip, ardından AKP’nin Sincan’daki gösterisini izledim.
İçimde 15 Nisan 1978 Büyük Yürüyüş hasretiyle gittiğim Tandoğan’da CHP’liler SHP’li Murat Karayalçın için değil, 70’ini geçtiği halde günde iki ayrı mitingi aynı enerjiyle gerçekleştirip, meydanları hareketlendiren Baykal için gelmişlerdi.
Başkentin merkezindeki Tandoğan Meydanı’na gelenler toplu ulaşım araçları ve kendi imkânlarıyla alanı doldurdular. Elli binden fazla CHP’linin gönüllü geldiği Tandoğan’da Karayalçın için gelen SHP’lilerle aralarında ciddi mesafe olduğunu gözlemledim. CHP tabanından MHP adayı Mansur Yavaş’a sempati ise Karayalçın taraftarlarının öfkelenmesine sebep olmuş. 29 Mart’tan sonra CHP-SHP birleşmesinin çok zor olacağı meydana yansımış durumdaydı. İşin özeti Mansur Yavaş’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıyla kaybedecek olan Karayalçın’ın, seçim sonrası SHP’ye dönerken, CHP’ye de ağır suçlamalarda bulunacağını tahmin etmek zor değil.
Melih Gökçek’in en sıkıntılı olduğu yer Sincan’ı tercih ederek, Tayyip Erdoğan rüzgârından faydalanma düşüncesi tutmadı.
Belediyelerin resmi araçları, fabrika servisleri ve özel halk otobüslerinin mahallelerden ve cadde köşelerinden ücretsiz taşıdığı AKP’liler Sincan’daki küçük meydanı doldurmasına rağmen emniyet kayıtlarına göre 20 bini geçmedi.
Başbakan Erdoğan’ın Bahçeli ve Baykal’a yüklendiği konuşmasında işi sağlığa dayayıp hastane ve ilaç ihtiyaçlarının karşılanmasına getirdiği hitabı coşkuluydu. Ancak, meydanlarda halkla diyaloğu iyi olan Erdoğan’ın Ankara’yı kaybetmek üzere olduğu endişesi yüzüne bile yansımıştı.
Miting platformunun bulunduğu TIR’ın arkasında organizasyon ekibinde bulunanlar bile “Gökçek ısrarı yüzünden Ankara’yı riske soktuk” itirafında bulunuyordu. Sincan’da Başbakanı dinlemeye Kızılcahamam, Çubuk, Polatlı, Saray, Kazan, Akyurt, Ayaş, Nallıhan gibi taşra ilçelerinden otobüslerle gelenler vardı. Başkan adaylarına destek için meydana getirilenlerin yorgunluğu göze çarparken konuşmalarında büyükşehir hesapları yerine kendi konumları ağırlıktaydı.
Tayyip Erdoğan’ın “Melih Gökçek kardeşimi size emanet ediyorum” sözlerine tepki gösteren bir AKP yöneticisinin “Gökçek yüzünden anamızı ağlattın” tepkisi aslında meydanın özeti anlamını taşıyordu.
Sincan’da basın için ayrılan yerde muhabirlerin seçim nabzını tutarken “Ankara’yı kaybeden AKP’de çözülme süreci hızlanır” tespiti ile karşılaştım. Gökçek ile ilgili şehir efsaneleri öylesine artmış ki. Oğullarının Lincoln ciplerinden vurulma hikâyelerine, otoparklardan arazi rantlarına, su paraları, hafriyat dökümleri gibi yüzlerce yolsuzluk olayı başkentlinin ağzında sakız olmuş.
Sonuçta siz siz olun, televizyonlardaki miting görüntülerine fazla aldırış etmeyin. Millet AKP’ye ciddi bir ders verecek. Hem de muhalefet liderlerine rağmen...