Anayasa Mahkemesi'ne dikkat
Okyanus ötesinden verilen sipariş üzerine hazırlanan yeni Anayasa taslağı, toplumun bütün katmanlarınca tepki görünce buzdolabına kaldırılmıştı. Ancak “Değiştirilemezleri” değiştirme kararlılığında olanlar her alanda zemin yoklama işine devam ediyor. 6 yıldır AB ne dediyse AKP’nin ikiletmeden yerine getirdiği yasalar arasında neler yok ki! Demokratikleşme, insan hakları gibi süslü cümlelerin altında terör örgütlerine meydanı boş bırakan kanunların sonucunu görüyoruz. Güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlayan düzenlemelerin kimlere yeni düzen kurdurduğuna herkes tanık...
Bunlara rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ortadan kaldırmayı başaramayanlar, ulus devleti çözmenin yegane formülünün Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin değişmesinde gizli olduğunu belirterek, neye mal olursa olsun değiştirilemezleri değiştirmek için yeniden düğmeye bastılar.
Planı kamufle etmek amacıyla da uyanık bir formül bulup, mekan olarak üniversite platformunu seçtiler. Ne de olsa bilimin kaynağında her şey tartışılabilirdi. Kadayıfın üzerinde kaymak misali, bir de Alman Hukuk Vakfı’nı eklediler. Dost ve müttefik Almanya’nın hukuk konusundaki hassasiyetini sorgulamak kimin haddine dercesine sahnenin dekorunu tamamlayanlara oyunu alkışlayacak protokol seyircileri gerekiyordu.
Son derece sinsice hazırlanan söz konusu oyunda hedef Anayasa’nın değiştirilemez ilkelerini değiştirmek olduğuna göre oyunda Anayasa Mahkemesi’nin raportörü yol almalı, ilk sıradaki protokol koltuğunda alkışlamak için de Anayasa Mahkemesi Başkanı oturmalıydı.
Son yıllarda 6’ya 5 gibi oy miktarlarıyla aldıkları kararlar tartışılmaya açılan Anayasa Mahkemesi’nin iki tartışılan isminin Bilkent Üniversitesi’ndeki toplantıda olması, tesadüfün iğne deliği değildi. Anayasa’yı korumakla yükümlü başkan ve raportörün bu toplantıda bulunması hukuken suç değil de nedir?
Geçtiğimiz gün Avrasya TV’de başladığımız “Gereği Düşünüldü” programında Arslan Bulut ile bu konuyu enine boyuna değerlendirdik. Türk hukukçularının değerli görüşlerini aldık. Kamuoyundan ısrarla gizlenmeye çalışılan bu önemli haberin sadece Cumhuriyet ve Yeniçağ’da yayınlanması işin vehametini bir defa daha ortaya koydu.
Benim asıl garibime giden ise Anayasa’nın temel ilkeleri üzerine yemin eden milletvekillerinden ses çıkmayışı. CHP lideri Deniz Baykal’ın dışında muhalefetin de derin uykuda olduğu ülkemizde, Anayasa’yı korumakla görevli kurumlardan da şimdilik çıt çıkmıyor. Ne de olsa öksürdüklerinde post modern darbe yapmakla, muhtıra vermekle itham ediliyor.
Şimdi birileri çıkıp “İyi de, bunlar sadece tartışma. Adamlar görüşlerini özgürce ifade ediyor. Ortadan kaldırmakla ilgili eylemleri yok. Bırakın konuşsunlar” diyebilir. Adına demokratik hak denen bu düşünce yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı zaten. Senelerdir dilimizde tüy bitti. Psikolojik harekat deyip yırtınıp duruyoruz. Önce tartıştırırlar. Tepkileri alıp ona göre yeni taktikler geliştirirler. Ama hedeflerinden asla vazgeçmezler. Bugün değiştirilemezleri AB ve ABD ile beraber tartışmaya açanlar, yarın aynı müttefiklerin marifetiyle bunu uygulamaya koyduklarında iş işten geçmiş olur. Bunun yüzlerce canlı örneği vardır. Terörist başının paketlenip getirildiğinde idam edilmeyeceğine inanan, bu memlekette kaç kişi vardı? Ama daha yargılama aşamasında idam yasaları kaldırıldı, yerine savaş durumunda geçerli olmak üzere cümlesi eklenerek iade edildiğinde de verilen “asmama” sözü yerine getirilmiş olmadı mı? Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve Raportör Osman Can derhal istifa etmelidir. Etmemekte direnirlerse yetkili kurumlarca görevden alınmalıdır.