Anadolu’nun eski sakinleri kim?
Yüz yılı aşkın bir zamandır, “Anadolu’ya 1071 Malazgirt zaferiyle girdik” gibi eksik bilgiler, ülkemizde egemendi. Bu satırların yazarı 80’li yılların başında bu yanlışla çok, hem de pek çok uğraştı. 1048 yılında Tuğrul Bey zamanında Erzurum Hasankale önlerinde Selçuklu Beyi İbrahim Yinal’ın -Kutalmış Bey destekli- kazandığı zaferi, biz bıkmadan dile getirdik. Her ortamda tarihin bu katı gerçeğini dillendirdik. Sonunda, Bizans ve Gürcü ittifakına karşı kazandığımız o büyük zafer, 1990’lı yıllardan beri okul kitaplarına girdi. (İliştiri: Evet bunu başardık; fakat o yıllarda Trakya adının “Paşaeli” olmasına da çok uğraştık; ama başaramadık.)
Şunu demek istiyorum: Anadolu’nun kapıları Müslüman Türklere 1071 Malazgirt zaferiyle değil; ilk önce -Çağrı ve Tuğrul Bey’in 1017’de başlayan akınlarını saymazsak- 1048 yılında açıldı. Pekiyi... Anadolu, Müslüman olmayan Türkleri ne zaman kucakladı?
İşte -deyim yerindeyse- dananın kuyruğu bu sorunun yanıtında kopuyor! Bilim insanlarına göre; Türkler, İslamiyet’ten önce de binlerce yıldır Anadolu’daydı! Yine onlara göre; kazılarla ortaya çıkan arkeolojik buluntular Anadolu’nun ilk sakinlerinin Türkler olduğunu kanıtlıyor. Prof. Dr. Ekrem Memiş “Anadolu, Türklerin ikinci yurdu değildir. Anadolu, Türklerin anayurdudur. Anadolu’da bundan 8 bin yıl önce de Türk devletinin varlığı, belgelerle kendini gösteriyor” diyor.
Memiş, 2008 yılında basına yansıyan sözlerini şöyle sürdürüyor: “Elimizdeki metinler M.Ö. 2 bin 200’lere ait bir olayı anlatıyor. Akat Kralı Mezopotamya’dan gelmiş. Fırat nehrini geçmiş ve Anadolu’ya geçmiş. Anadolu’da o zaman küçük küçük şehir devletleri var. Bu küçük şehir devletlerinden 17’si Hatti Kralı Pampa’nın önderliğinde bir araya gelmişler ve Akat Kralı’na karşı vatanlarını korumak için mücadele etmişler. Bu 17 kraldan biri de çivi yazılı metnin 15. satırında geçen Türki Kralı İlşu-Nail’di. Burada geçen Türki kelimesinin Türk olduğuna şüphe yok. 2 bin yıl da buradan koyduğumuzda 4 bin 250 yıl önce Anadolu’da Türk kavmi olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor.”
Prof. Dr. Ekrem Memiş, bu Türk krallığının da Hurri isimli bir kavimden geldiğini belirterek, bu kavmin M.Ö. 3. binde yaşadığını ve dillerinin Türkçe ile aynı dil grubuna girdiğini belirtiyor. Çok geriye gidildiğinde kavmin soyunun -günümüzden geçerli olarak- 8 binlere dayandığını anlatıyor. Ayrıca, Hurrilerin Anadolu’nun doğu bölgelerinde yaşayan (bu yurdun) en eski sahiplerinden biri olduğunu belirtiyor. (İliştiri: Sayın Memiş’in tezi ilginç. Bilim insanlarının önerilerine hiçbir zaman uçuk-kaçık fikirler olarak bakmadım; ciddiye aldım. Çünkü -durağı uçmak olsun- değerli ağabeyim Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu da buna benzer sözler ederdi.)
Göktürk Devleti’nin ‘Türk adını taşıyan ilk devlet olduğu’ tezine de karşı çıkan Memiş, Hurrilerin devamı olan ve M.Ö. binlerde yaşayan Türki Krallığı’nın Türk adı taşıyan ilk devlet olduğunun altını çiziyor. Sonra da feryat edercesine sesleniyor. “Çocuklarımıza yanlış bilgiler veriyoruz. Biz buralara sonradan gelmedik. Hep vardık. Bu toprakların o tarihlerden bu yana bizim olduğu gerçeğini görmezlikten gelemeyiz. Ders müfredatlarına bunlar işlenmeli!”
Sayın Memiş, bu gerçekler ders kitaplarına işlenmeli diyor... Güzel diyor; ama burada bizim bir sorumuz var:
Kim işleyecek?
Sevgili okuyucularım; Bayburt’ta “Dede Korkut Uluslararası Kültür ve Sanat Şöleni” ni izlemekteyim. Bu görkemli etkinlikten gelecek hafta söz edeceğim.