“Amin...”
Toplum nabzı deyince iki adım geri çekilip, sahneyi taksi şoförlerine bırakacaksın. Hele bir de ehline rastladıysan “benim” diyen anket şirketine taş çıkartır tahmin ve yorumlarıyla.
Şans; sabah Kızılay’dan, MHP 11. Olağan Büyük Kurultayı’nın yapıldığı Arena Spor Salonu’na gitmek üzere bindiğim taksinin şoförü de “bu işlere” pek meraklı çıktı. Biner binmez, arkaya döndü, şöyle bir süzdü:
-Delege misin?
-Değilim.
-Kurultaya değil mi?
-Evet, gazeteciyim...
Tamaaaam, amcamız için aranan kan bulunmuştur. Başladı anlatmaya:
-İnşallah bu sefer olur yavrum....
-Ne olur amca?
-İnşallah bu sefer indirirler bu hırsızları!
Biraz damarına basayım diyorum:
-Sen “hırsız” diyorsun ama bu milletin oylarıyla geliyorlar başa!...
-Yok yavrum yok, bu sefer gelemeyecek. 10 kişiyle konuşuyorsam 9’u beddua ediyor artık. Kendi partilileri bile nefret ediyor... Sonra bunlar hep PKK’ya çalışıyorum kızım, bize bir şey yaptıkları yok ki!
***
Taksici amcanın “bu sefer devrilecekler” öngörüsünü doğrulayıcı bir işaret sayılır mı takdiri sizin ama sabahın çok erken saatlerinden itibaren iğne atsan yere düşmüyordu Arena’nın etrafında. “Tabanın sesine kulak verelim” diye protokol girişini kullanmayınca, salonu geçtim bahçeye zor attım kendimi. Tek kelimeyle izdiham; ama altını çizmeyi hak ediyor “dirilikleri” :
Kesinlikle “kuru kalabalık” değildi Arena’nın “kitle profili”.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin salona girdiği ana kadar geçen saatler boyunca, coşkunun bir an bile düşmemesinde şüphesiz sahne alan sanatçıların da büyük rolü oldu. Hakları teslim edelim;
Hem Türk Milliyetçilerinin duygularına tercüman olan sunumuyla Arif Nazım, hem de Atilla Yılmaz ve Mustafa Yıldızdoğan, salondaki atmosferin de etkisiyle adeta devleştiler sahnede.
Not düşmeden geçemeyeceğim, onca MHP organizasyonu takip ettim, hayatımda böyle bir “Başbuğlar Ölmez” korosu dinlemedim. Gözler yine nemli, tek ağızdan söylediler, başkaca çıt yok koca salonda. Bir de İstiklal Marşı’nda tekrarlandı aynı manzara, bozkurtlar havada; mahşer yerine döndü ortam bir anda.
***
Günün “bomba”sı, MHP’nin dün görücüye çıkardığı seçim şarkısıydı;
Türkiye Marşı!
Ses tanıdık ama kim?
“Kim” dedim; Kıraç’a yaptırmışlar.
Türk Milliyetçisi olduğunu hiçbir dönemde gizlemeyen ama siyasi parti organizasyonlarına her daim mesafeli duran ve bu mesafeyi, korumakta da hayli kararlı görünen Kıraç’ı nasıl ikna ettiklerini sordum. Bu işte parmağı olma ihtimali yüksek Eyüp Yıldız’ın dediğine göre “Vatan elden gidiyor” demeleri yetmiş.
Böyle günler bu günler; bu vatanın “öz evlatları”nın vatan, bayrak, devlet, millet deyince akan suları durdurduğu, “gerisi teferruat” deyip elini taşın altına koyduğu / koyması gereken günler.
Şu kadarını söyleyeyim, daha ilk çalındığında Arena’daki on binleri avucunun içine aldı Türkiye Marşı, herkes daha ilk dinleyişte ritim tutmaya, sözlere eşlik etmeye başladı.
Demek ki...
Olmuş.
şahane olmuş; sadece kendi tabanını, partililerini değil, aynı anda batıdan doğuya bu memleketin her karışında, “hain” olmayan, ülkesine az buçuk aidiyet duyan herkesi ayağa kaldırabilecek güçteki bu marşla, seçim müzikleri konusunda şeytanın bacağını kırmayı başarmış MHP.
“Ray ray ray ray ray ra ray ra ray...” diye istemsiz eşlik etmeye başladığınız bestesi de sözleri de güçlü, çok güçlü:
Al kana bezenmiş şanlı bayrağı / Düşürme yerlere ezme Türkiye!/ Zalime eğilme haksıza güvenme / Yurdunu haine verme Türkiye!
Türkiye, Türkiye yok senin eşin! / Türkiye, Türkiye sönmez ateşin!
Gençliğe verilen büyük emanete/ Sahip ol ülkene diril Türkiye/ Unutma atanı, verdiğin onca canı / Düşürme bayrağı, uyan Türkiye!
Türkiye Türkiye yok senin eşin! / Türkiye Türkiye sönmez ateşin!
Ve tam bitti sandığın anda yeniden yükseliyor sesi:
BU BAYRAK İNMEZ!
Ben “İlham Gencer mi?” dedim bir an ilk duyduğumda diyeyim, siz Kıraç’ın nasıl bir ruhla okuduğunu tahmin edin!
***
Sayı tahmin kabiliyetim yok ama 12 bin koltuk kapasiteli olduğu söylenen salon, ayaktakiler, zemindekilerle birlikte rahat üçe katlamıştı bunu, bir de içerideki kalabalığı katlayan “dışarıda kalanları” katın, hesaplayın işte toplam rakamı.
Yer yer gök bayrakların da dalgalandığı Arena’da, hakim renk, her MHP Kurultayında olduğu gibi kırmızı-beyazdı. 2 bin metrekarelik slogan baskısı yapılmış, üstlerinde MHP’nin seçim sloganları yazılı:
“Hainlere karşı bizimle yürü Türkiye”, “Haksızlığa ve adaletsizliğe karşı bizimle yürü Türkiye”, “Bin yıllık kardeşliği bozmak isteyenlere karşı bizimle yürü Türkiye”, “Tavizlere ve tahriklere karşı bizimle yürü Türkiye”, “Yasaklara karşı bizimle yürü Türkiye” ,“Yolsuzluğa ve yoksulluğa karşı bizimle yürü Türkiye”, “Çözülmeye ve yıkıma karşı bizimle yürü Türkiye”.
Salona giremeyenler için 6 LED ekran konulmuş Arena’nın bahçesine. Yine dışarıdakiler için yaklaşık 6 bin metrekarelik alana yayılan çadırlar ve 70 kadar mobil tuvalet kurulmuştu.
Yine bir işaret mi bilemem ama uluslar arası ilgi de önceki kurultaylarına göre çok daha yüksekti bu kurultayda MHP’ye. Bulgaristan, Irak, Japonya, Mısır, Yunanistan, Fas, Benin, Norveç, Belarus, Moldova, Hindistan, Danimarka, Karadağ, Avustralya, ABD, Almanya,Libya, Kolombiya, Rusya, İngiltere, Sırbistan, Malezya, KKTC, Kosova, Çin, İsveç, Fransa, Makedonya, Filipinler, Afganstan, Hırvatistan, Kazakistan, Azerbaycan heyetleri kurultayı dikkatle izledi.
Rumeli’den Halk ve Özgürlükler Hareketi, Irak Türkmen Cephesi, Kırcaali ve Kırgızistan milletvekilleri, Türk Milli Birlik Hareketi, Gürcistan Borçalı bölgesi temsilcileri ve Raşid Dostum’un oğlu da kurultayda MHP’nin özel misafirleriydi.
Türkiye’deki siyasi partilerin temsilcileri anons edilirken salonun verdiği tepki dikkate değerdi:
AKP Genel Sekreteri Haluk İpek’i yuhlayan salon, CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç’a, Demokrat Parti, DSP, Vatan Partisi, Anadolu Partisi, BTP temsilcilerine kayıtsız kalırken, BBP ve Saadet Partililere yoğun alkış aldı.
***
Açılışı Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin tarafından yapılan, Basın ve Propaganda’dan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın yönettiği MHP 11. Olağan Büyük Kurultayı’na Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı’na mensup gençlerden oluşan kortej eşliğinde giren MHP lideri Devlet Bahçeli yerine geçmeden önce salonu turlayarak, bozkurtla tribünleri selamladı.
MHP lideri Nevruz’u kutlayarak başladığı ve “kucaklaşma” ile “kararlılık” vurgusu yaptığı konuşmasını yine Nevruz’a, Türk’ün Ergenekon’dan çıkışına atıfla “bir Asena ve biz bozkurtla” iki gençle birlikte demir döverek tamamladı.
Bahçeli’nin konuşmasının iki yerinde tezahurat çığa dönüştü. Biri Erdoğan için sıraladığı “Mısır’da İhvancı, Erbil’de peşmergeci, İmralı’da peşkirci, Brüksel’de AB’ci, ABD’de BOP’çu, tarihte mandacı, Erivan’da diasporacı, Moskova’da Şangay’cı, Kıbrıs’ta Rum’cu, Kandil’de işbirlikçi, Ankara’da 36 etnik tetikçi aynı kişidir. Erdoğan her şey olmuştur, her şeye gönül vermiştir; ama bir tek Türk olamamış, bir tek Türklüğü içine sindirememiştir” ifadesi diğeri de kısa süre önce Ege Üniversitesi’nde PKK’lılarca katledilen Fırat Çakıroğlu’nu andığı yerdi. Bahçeli Fırat’ın adını telaffuz ettiği andan itibaren susmadı salon. “Bu kanın hesabı çok ağır bir şekilde sorulacaktır” dediğinde hem öfke, hem hüzün doruğa ulaştı.
Konuşmanın çarpıcı başlıklarından biri de “kumpas”a dairdi. Bahçeli TSK’ya dönük darbe iddiaları ve sahte delillerle yapılan yargılamaları sert bir dille eleştirerek, partisinin son günlerde dahil edildiği polemiğe de son noktayı koydu.
MHP liderinin Namık Kemal’den Orhan Şaik Gökyay’a sayısız vatan şairinden alıntılarla süslediği, partisinin milliyetçilik anlayışını izah ettiği ve Kurtuluş Savaşı’na atıflarla dolu konuşması, gelenek olduğu üzere yine Dedem Korkut’tan esinlerek ettiği duayla sonlandı. Bahçeli’nin duasına “Amin” derken herkes ayaktaydı:
“Hak Teala;
Milletimizi korusun, devletimizi güçlü kılsın.
Ülkücünün alnını açık, talihini güzel etsin.
İmandan ayırmasın, derlesin, toplasın.
Günahlarımızı adı güzel Muhammet Mustafa yüzü suyu hürmetine bağışlasın”
AMİN!