Amerikan propagandası öyle mi!
Doğu Türkistan''da yaşananları hâlâ gerçek görmeyip onu Amerikan propagandası olarak niteleyenlere ve inananlara tekrar gelsin:
Nazi kamplarında olan biteni uzunca yıllar dünya tam olarak öğrenemedi… İlk defa bir Rus gazeteci, bu kamplardaki vahşete şahit olup dünyaya duyurmaya başlayınca, Alman karşıtı cephe bile bunun gerçek değil ''Sovyet propagandası'' olduğuna inandı…
İçerik ve boyut elbette farklı olsa da, Çin Komünist Partisi, Doğu Türkistan''da Uygurlara zulmediyor… Ve tuhaftır, farklı kesimlerde, bu iddiaların Çin''e karşı bir ''Amerikan propagandası'' olduğu, ''rahat durmayan Uygurların Amerikan provokasyonuna alet oldukları'' iftira ediliyor… ''Eğitim, cihatçılarla mücadele, Amerikan propagandası vs.'' denilerek, zulme sözde meşruiyet kazandırılıyor…
Milyonlarca Yahudi, Çingene ve muhalife Nazi kamplarında zulmedilmesi ve bu zulmün soykırımla sonuçlanması nasıl ki ''Sovyet propagandası'' değil idiyse, bugün Doğu Türkistan''da yaşananlar da ''Amerikan propagandası'' değil, gerçek baskı ve zulmün ta kendisi…
***
İkinci Dünya Savaşı''ndan sonra Avrupa''da yaşanan en büyük göç, Bulgaristan Türklerinin göçüydü… Bulgaristan Komünist Partisi, Doğu Avrupa''da komünizm çökerken, son ve en büyük zalimliğini Türklere yaptı…
1980''lerde, Jivkov yönetimindeki Bulgaristan Komünist Partisi, Türklere karşı büyük bir asimilasyon hareketinin ikinci etabını başlattı… Türkçe isimler Bulgarca isimlerle değiştiriliyor, Türk dili yasaklanıyor, mezar taşları bile bu asimilasyondan nasibini alıyor, gözaltılar, ağır işkenceler ve sonunda kamplar devreye giriyordu…
İkinci Dünya Savaşı''nda Almanların yanında yer alan faşist rejimin Nazilerle birlikte tarih olması ve yerini Sovyet destekli Vatan Cephesi''nin alması Türkler açısından çok şey değiştirmeyecekti… İktidar, kısa bir süre sonra Bulgar Komünist Partisi''ne geçti ve Türk kimliğinin ''sosyalist devletin bütünlüğü''ne zarar verebileceği hesaplanarak ''asimilasyon'' politikası hayata geçirildi…
Eğitim, kılık kıyafet ve dinî hayata kadar her alanda müdahale ve baskı başladı… Türkiye sınır kapısını açtı ve 1950''lerden 1978''e kadar yaklaşık 300 bin Türk, Türkiye''ye göç etti…
Böylelikle Bulgar Komünist Partisi''nin istediği oluyordu, çünkü sayıları daha da azalan Türklerin asimilasyonu çok daha kolay olacaktı!.. Buna bir de Türkiye ile Bulgaristan arasında imzalanan ''Akraba Göçü Anlaşması'' eklenince amaca biraz daha yaklaşılmıştı…
Nasıl ki Yunanistan''da Batı Trakya Türkleri için "Onlar Türk değil, Müslümanlaşmış Yunanlılar" görüşü bir zamanlar ''devlet politikası'' olarak benimsenmişse, benzer durum Bulgaristan''da da devreye sokuldu… Komünist Parti, aslında Bulgaristan''da Türklerin hiç yaşamadığını, Türk zannedilenlerin Osmanlılar tarafından ''zorla Müslümanlaştırılmış Bulgarlar'' olduğunu propaganda etmeye, tarih kitaplarını değiştirmeye başladı…
Dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı zaman kesitlerinde Türk''ün kaderi nasıl da birbirine benziyor değil mi? 19. Yüzyıl''da, 21. Yüzyıl''da, Yunanistan''da, Bulgaristan''da, Kırım''da, Çin''de fark etmiyor..
***
Çöküş yaklaştıkça Bulgar komünistleri daha da sertleşti… Sünnet bile yasaklanmış, camiler kapatılmış, mezar taşları sökülmüştü… Artık Türkçe konuşulmayacak, konuşanlar cezaya çarptırılacaktı…
Şimdi Çin Komünist Partisi''nin Uygurlar üzerindeki zulmüne ''ideolojik kılıf'' arayanlara benzer bir kılıfı da Jivkov yönetimi Bulgaristan''da başlatmıştı… Türkçe isimlerin değiştirilmesini içeren plana şeytanî bir gerekçe bulmuştu Jivkov: "Soya dönüş süreci"
Osmanlıların zorla Türkleştirdiği ''Müslüman Bulgarlar'' böylece kendi kimliklerine döneceklerdi!.. Sonrası malum: Direnç, gerilim, faili meçhul cinayetler, sürgün, açlık grevleri, Belene türü kamplar, mecburi büyük göç…
***
Çin''de Komünist Partisi''nin yaptıklarını ''Amerikan propagandası'' diyerek yok saymak, geçiştirmek veya ''eğitim faaliyeti'' olarak sunmak, olsa olsa tipik bir ''komünist propagandası'' olur…