Amerikan muhiplerine duyurulur!
Türkiye’de bir zamanlar İngilizlere muhabbet beslemek modern olmanın şartıydı. Günümüzde de Amerika’ya ya da Avrupa’ya hayranlık beslemek demokrasi ve liberal olmanın şartı haline geldi. Hâlbuki hayranlık, sevda ve tutku, kişileri olduğu gibi milletleri de uşak yapar. Ayrıca dostluk ya da düşmanlıkta genellemecilik ve ezberlemecilik yanılgıların da kaynağıdır. Tanımadan sevmek ya da anlamadan övmek cehalet özelliğidir. Kuşkusuz Türkiye’deki ABD savunucuları bilerek ve anlayarak işlerini yapmaktadır. Onlara sözümüz yoktur. Herkesin bildiklerini bir kez daha gündeme getireceğiz. ABD’nin çeşitli kurum ve yetkililerinin Türkiye’yi de ilgilendiren konulardaki bazı değerlendirmelerine kısaca değineceğiz.
Bundan 15 yıl önce ABD’nin önde gelen tüm istihbarat kurumları bir araya gelerek CIA adına uzun bir çalışmanın ardından “Kürtler: Artan umutlar, Eski Kaygılar” Başlıklı 17 sayfalık gizli bir raporu, 1 Eylül 1992 günü kaleme aldılar. Bilgi Edinme Yasası gereği Kasım 2000 tarihinde, bazı bölümleri sansürlenerek kamuoyuna açıklanan raporda Irak, Türkiye, İran başta olmak üzere Kürtler hakkında bilgi veriliyor ve buralardaki Kürtçü hareketler üzerinde ayrıntılı değerlendirmeler yapılıyor.
Raporun “Temel Değerlendirmeler” bölümünde aynen şu paragraf var: “Türkiye’de büyüyen Kürt ayaklanması, Türk-Amerikan ortaklığını daha fazla baskı altına alır. Özellikle, Ankara PKK’ya karış askeri mücadelesini tırmandırır veya Güneydoğu’daki Kürt asilerin üzerine daha sert bir şekilde gider ve ABD’nin de bu gayretlerine desteğini beklerse...”
Amerikalı istihbaratçıların, birleşik ve bağımsız bir Kürt devletinin “Zor ama mümkün” olduğu yolundaki değerlendirmeleriyse epey uyarıcıdır: “Eğer tüm Kürtlerin ortak bir bağımsızlık hareketi gelişirse -ki bunu pek mümkün görmüyoruz- Batı uzun süredir sürdürdüğü politikasını değiştirmek durumunda kalabilir ve bir yandan var olan devletlerdeki stratejik çıkarlarını korumaya çalışırken diğer yandan yeni bir etnik devletin barışçıl bir şekilde ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir.”
Emekli Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş “Türkiye için bölünme riski var” diyerek ABD Başkan Yardımcısı Cheney’nin belgelendirilmiş görüşünü şöyle açıklıyor: Dick Cheney “Batıdan başlayıp doğuya gidinceye kadar tek dostumuz Kürtlerdir.” diyor. Cheney “Orada Haşimi Krallığı kurulsun” diyor. “Türk devletinin yanı sıra, Suriye ve İran’dan da alsın” demiş. Bunlar resmi belgeli. Sonra, “Güney Lübnan’da bir Hıristiyan devleti olsun, kuzeyde Müslüman devlet olsun” demiş, “Libya denen bir devlet kalksın. Mısır’a bağlansın” demiş.
ABD’nin bir zamanlar güvenlikten sorumlu danışmanı, bugünkü Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın 07.08.2003 Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında aynen şunlar ifade edilmiştir. “Transforming The Middle East - Ortadoğu’yu Dönüştürmek” adlı yazıda Rice, Fas’tan Basra körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu vurgulamıştır.
İtalya’da ABD’li emekli subayın çizdiği ve Türkiye’yi bölen harita NATO brifinginde dinleyicilere servis edilmiştir. Orada Neo-Con’ların önde gelen isimlerinden emekli Albay Peters’ın çizdiği harita bir krize neden oldu. NATO’da düzenlenen brifingde Amerikalı bir subay, dinleyicilere Peters’ın sözde Türkiye haritasını gösterince salonda bulunan Türk subaylar toplu halde brifingi terk etmiştir. Türkiye’yi bölünmüş gösteren haritalar, West Point’teki ders kitaplarında da vardır.
ABD’li yetkililer, “Böyle şey olmuş olsa da, ABD’nin resmi politikasını yansıtmamaktadır” dedi. Amerikan Silahlı Kuvvetler dergisindeki makalesinde emekli albay Ralph Peters, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Türkiye sınırlarının yeniden çizildiği “Bir Büyük Ortadoğu Projesi’nden” bahsetmişti. Peters’in olay yaratan makalesinde Türkiye kaybeden ülkeler arasında yer alıyor.
ABD’li ünlü diplomat Holbrooke, ABD kuvvetlerinin Irak’ın kuzeyine çekilmesini teklif ediyor. Aynı Holbrooke, Irak’ın kuzeyi için “Tayvan Modeli” öneriyor.
Amerikalı muhafazakârların internet sitesi The Conservative Voice’un köşe yazarı Scott Sullivan, Türkiye’de son dönemde artan (yaklaşık iki ay önce) PKK saldırılarını ABD’nin eski Başkanı Bill Clinton’un ateşlediğini savunmuştur. Yazara göre Bill Clinton Arapça bir gazeteye yaptığı açıklamada, “Amerikan askerlerini Kuzey Irak’a çekerek, PKK’yı Türk askerlerine karşı koruma çağrısında” bulunduğunu bu açıklamalardan sonra PKK saldırılarının arttığını savunmuştur.
Başkan Bush, TBMM’de 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinin ardından “Bırakın Türkiye’nin ipini serbest piyasa çeksin” demiştir.
İmralı’daki elebaşıyı Türkiye’ye teslim eden de, “PKK Ortak Düşmanımız” diyen de bu ABD’dir. Bu ABD’nin iki yüzlü değil, iki yönlü bir stratejiyle hareket ettiğini gösterir. Amerikan muhiplerine duyurulur.