Amerikan Hilafeti
Adam soğuk yavaş yıllarının tescilli Amerikan uşağı... Din adına, saf ve cühela Müslümanları kışkırtarak yaptı bunu. O yılların mazereti olarak da dedi ki "Ben komünizme karşıydım dine karşı olduğu için, ABD de aynı nedenden dolayı karşıydı, onunla iş birliği yapmanın yararlı olacağını düşündüm." Oysa yalan bu, şimdi gene yapıyor, ABD planlarının sözcüsü olma işlevini görüyor.
Geçen gün baktım, döşenmiş yine; diyor ki mealen: "Türkiye'de gerçek Müslümanlık, Kur'an ve hadise dayalı bir Müslümanlık yok... Bunun olması için hilafet şarttır..."
Bu hilafet tartışmaları Cumhuriyetten önce bile çok yapılmıştır, okuma özürlü olduğumuz için, Atatürk'çülerimiz rozet Atatürk'çüsü oldukları için pek bilmezler, dillendirmezler bunları. Biz azıcık dillendirelim: Örneğin 1908 tarihli Mizan'da Murat Bey'in (Mizancı Murat) 'Din devletten hilafet saltanattan tefrik edilemez' demesine karşılık, Lütfü Bey'in 'Hapishaneye Doğru' adını taşıyan ve ne yazık ki baskısı yapılamayan kitabında "Hünkâr, ya hükümdar ya halife olsun. Halife olursa, sarayına çekilip din işlerine baksın. Yok hükümdarlığı tercih ediyorsa, bize hilafetin lüzumu yoktur. Fars Hâkimi, İran Şahı kim istiyorsa ona verelim. O tehlikeli silahı biraz da onlar istimal etsinler. Biz istimal ettik ağzımızın payını aldık" demiştir.
Milli Mücadele yıllarında, halifelik yabancı güçler tarafından Ankara'daki Millî Hükümet aleyhinde kullanıldı. Anzavur, çapulcularına "Hilafet Ordusu" adını takmıştı.
Sonra zafer... Hilafet kaldırılırken Adliye Vekili ve İzmir Milletvekili Seyyid Beğ diyordu ki "Hilafet meselesi dini olmaktan çok dünyevidir... İtikat müessesesi değildir. Hilafet başka imamet başkadır. Kur'an-ı Kerim'de bu hususta sarahat vardır." Seyyid Beğ'in tamamını buraya alamadığım bu konuşmasını her Türk aydını mutlaka okumalıdır.
Ve gele gele gelindi II. Dünya Savaşı sonrası yıllara... Sovyet tehdidinden ürküp ABD ve Batı'ya kapılandırdı bizi İsmet Paşa. Demokrasiye geçtik onların telkinleriyle ve Demokrat Parti ile birlikte ABD'nin ülkemizdeki operasyonları başladı.
Bu operasyonların en kalıcı ve vazgeçilmezi, "Hilafet İşidir..."
Cengiz Özakıncı, İblis'in Kıblesi kitabında bu işi ayrıntılanmakta: "Eğer 27 Mayıs 1960 olmasaydı, Türkiye bugün İslam Devleti olarak hilafetle yönetiliyor olacaktı. (...) ABD Dışişleri Bakanı Dulles'in 1956'da verdiği 'din ve siyaset birbirinden ayrılamaz. Dünya işlerini çözümlemede seçeceğiniz yol dinî görüştür' demeci, yönetime geleli altı yıl olmasına karşın ABD'nin istediği din devletine dönüşü daha gerçekleştirememiş olan Demokrat Parti'ye bir uyarıydı. Amerikan Dışişleri Bakanı düzeyinde yaptığı bu uyarı Menderes yönetimince bir buyruk olarak algılanmış ve Menderes'in buyruğuyla partide Anayasa'dan laik yönetim ilkesinin atılarak yerine din devleti ilkesi konulması için çalışma başlatılmıştır. İçlerinde Konya Milletvekili Fahri Ağaoğlu'nun bulunduğu bir grup, Anayasa'nın (laik yönetim biçimini vurgulayan) 14. maddesini değiştirerek, devleti laiklik ilkesinin dışına çıkarmak istiyorlardı."
Daha yakın döneme gelelim, ABD eski Başkanı Clinton, 'Hilafet gereklidir. Türkiye'nin Hilafeti kaldırması yanlış olmuştur' diyor ve Hilafeti almaya en uygun ülkenin de Türkiye olacağını" öne sürmüyor muydu?