Amerika, Ankara’yı gene uyardı

Sevgili okurlarım, bıktım ABD Başkanı Obama’nın ısrarcılığından. Bu hafta içinde üçüncü mektup. Tam da bizim Dışişleri bürokratlarının Erdoğan adına ricacı olduğu sırada. Daha önce de George Bush, her hafta mektup yollardı. Hani bizim Dışişleri ve Başbakanlık bir marifetmiş gibi açıklar ya Obama aradı diye. Haftada bir mektup, hem de bana ilk ismimle Savaş diye hitap ediyor. Kıskanmasın ama Tayyip Bey’e Recep diye mektup yazdığını duymadım. Sebep para istiyor, partisine seçim için bağış.
Neyse bizim diplomatların yaptığı görüşmelerin amacı ortaya çıktı. Hani diyorduk ya bir garip neden geldiler Washington’a diye. Amerikan tarafı hem Ankara’da yaptıkları uyarılar, Washington, Toronto ve Brüksel’de verdikleri mesajları netleştirmek resmileştirmek istemiş. Amerikalılar, İran ile çalışan Türk bankalarının uluslararası avantajlarını yitireceklerini bildirdi. Hani biz Türk’üz bize bir şey olmaz diye düşünüyorsanız yandınız. Bundan sonra Kuveyt, Suudi Arabistan, İran veya Emirlik bankaları ile çalışır kalırlar. Enerji konusunda İran ile çalışan şirketler de topun ağzında.
Bizim heyetin görüştüğü ABD Dışişleri Bakanlığı müsteşar yardımcıları, daha önce açık açık Türkiye’yi eleştiren Burns ve Gordon ile Beyaz Saray’dan Ulusal Güvenlik danışmanları. Görüşme sonrası gazetecilerin zorlaması ile Büyükelçilikte düzenlenen uyduruk basın toplantısında da ne hikmetse Müsteşar ve Büyükelçi Namık Tan yoktu. O sırada ricacı oldukları Musevi lobisinden görüşme taleplerini kovalıyorlarmış, Yahudiler ise görüşmek istemiyormuş. Biz öyle duyduk.
Hatırlarsanız, size PKK konusunda hükümetin temasta olduğunu ve bunun belgelerinin, görüntülerinin bulunduğunu yazmıştım. Kürt açılımı, Kürt özerkliği, Kürtlere anayasada özel haklar bunlar gerçek anlamda Türkiye’den kopmaya hazırlanan bir toplumun özellikleri. Kendinizi demokrasi veya özgürlük havarisi gibi çakma terimlerle kandırmayın. Siz bunlara inanıyorsanız tek bir sıfatınız var “vatan haini”. Başka bir sıfata layık değilsiniz.
Kürt özerk bölgesinin Amerikan usulü federal bir sisteme, eyalet sistemine dönüşmesi aynı değil, bilmenizde yarar var. Neden aynı değil anlatayım. Amerikan eyalet sisteminde, eyalet sınırları içinde etnik bir grup yoğunlaşmamıştır. Bir eyalette İtalyan, Fransız, Japon, Çin, Vietnamlı, siyahî ve latinolar ayrı ayrı oturmaz. Karışıktır, her yerde herkes vardır. Aynı Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında birleşmiş gruplar gibi. ABD’de bu etnik gruplar etnik özellikleri ile değil Amerikalı olmaları ile övünürler. Ama bu sistemi savunan Kürtler ne hikmetse aynı heyecanı duymuyor.
Ama etnik açıdan bir yerde toplanan ve baştaki hükümete vergi vermeyen, kaçak elektrik-su kullanan, herkesi ayrılırım ha diye korkutan, öteki etnik gruplara karşı kafatasçılık yapan bir etnik grubun -yani bizdeki bölücü Kürtlerin- ne derse desin tek bir amacı ve hedefi vardır, o da bağımsızlık. Yani kopup öteki Kürtlerle birleşmek. Kurulacak Kürt devletine Anadolu’nun güneydoğusunu katmak.
Evet, Tayyip Bey ve yanındaki ekip çevir kazı yanmasın hesabı olayı başka türlü satma yoluna girdiler ama foyaları çabuk ortaya çıktı. Taşıma seyircilerle düzenlenen mitingler ne kadar işe yarayacak göreceğiz. Bir de Başbakan’ın bu mitinglere, Milli Piyango seyyar bayii gibi bir evet şapkası ile çıkması yok mu kopuyorum.
Ama beni inciten, halkın savunucusu olması gereken medyanın iktidar yalakalığı. Özellikle son günlerde Doğan gazete ve televizyonlarının tamamen bir teslimiyetçilik örneği sergilemesi. Zaten Doğan Grubu gazeteleri artık tamamen tarikat gazetesi haline geldi. O gruplar içinde artık laik yazar sayısı parmakla sayılacak kadar az. Bu trene Ciner Grubu ile son günlerde Çukurova Grubu da katıldı. Hele hele Başbakan tarafından bir gazetecinin azarlanması ve onun sessiz kalması. Nedense beni çok üzdü.

Yazarın Diğer Yazıları