Altın yumurtlayan tavuğu da kesiyoruz

Arapların elinde petrol geliri var. Petrole alternatif enerji üretilince veya rezervler bitince doğal olarak gelirleri de bitecek. Üstelik Araplarda petrol geliri çoğunlukla kral ve emir ailelerine gidiyor. Bunlar da bu Petrol gelirlerini uzun dönemli yatırım yerine, ABD hazine bonolarında veya diğer finansal yatırım araçlarına yatırıyorlar. Ya da krala altın klozet, altın kaplı araba ve uçak alıyorlar.
Bizde turizm geliri, petrolden daha önemli gelir kaynağıdır. Bazı doğal afetler ve pandemi nedeni ile azalabilir fakat tükenmeyen bir gelir kapısıdır. Önemli olan turizm politikası ve bu politikanın üstüne oturduğu siyasi güvendir.
Eskiler turizm sektörü için ''altın yumurtlayan tavuk'' derlerdi. Sürekli döviz ihtiyacı içinde olan bir toplum için bu yakıştırma çok yerindedir.
1980 sonrası rahmetli Özal turizmde seferberliği başlattı. Yatırım yapacaklara arsa tahsisi yapıldı. Bugün turizm altyapısı olarak Türkiye birçok Avrupa ülkesinden daha iyi durumdadır. Türkiye'de turizm çeşitlemesi için daha elverişli doğa şartları vardır. Yalnızca güneş ve deniz değil, her türlü kara turizmi için de elverişlidir.
Ancak Özal sonrasında turizm potansiyelini kullanamadık … Hükümetler de bu sektörü dışladı. Önce bu durumun tespitini yapmak sonra da nedenlerini sorgulamak gerekir.
1. Kişi başına harcama diğer ülkelere göre düşük kaldı. 2018 verilerine göre, Türkiye, turist sayısı olarak Dünya turizminden yüzde 3.3 oranında pay almış fakat turizm geliri olarak yüzde 1,9 pay almış.
Aynı yıl, ABD'de turist başına ortalama harcama 2621 dolar. İspanya da 851 dolar, Türkiye de 647 dolardır. Bunun bir nedeni TL'nin değer kaybetmesi ve turizmin ucuza gelmesidir. Diğer nedeni Avrupalı zengin turistin nispi olarak azalması ve Rus turistin artmasıdır.
Söz gelimi 2016 yılında Almanya'dan gelen turist sayısı toplamın yüzde 15,'i iken, 2018 yılında yüzde 11,43'e geriledi. Aynı yıllarda İngiltere'nin payı da yüzde 6,7'ten yüzde 5,71'e geriledi. Buna karşılık Rusya'nın payı yüzde 3,42'den yüzde 15.10 çıktı.
Türkiye, Rusya'dan olduğu gibi Avrupa'dan da fazla turist çekebilirdi. Ama Ohal Uygulaması, seçimlerde Avrupa ülkeleri ile kavga, Başkanlık sistemi ile demokrasi de kan kaybımız, Avrupa'dan gelenleri caydırdı.
Öte yandan, maalesef turizm sektöründe yatırım yapmanın şartları ağırlaştırıldı.
İrtifak hakkı bedellerinde bir çok işletme için on katına varan fahiş artışlar yapıldı. Ayrıca 2013 sonrasında devlet kara alanları gibi deniz alanlarından da kira almaya başladı. Özel sektör devletin tahsis ettiği arazilere yatırım yaptı. Süre sonunda bunlar devlete kalacak. Ama devlet kira tespitinde yapılan yatırımın irtifak hakkı hitamında devlete kalacağını göz ardı ediyor, kendisi yatırım yapmış gibi kira güncellemesi yapıyor.
1980 sonrası, turizm sektöründe bürokrasi azdı. Çoğu işlemi Turizm Bakanlığı yapıyordu. Bugün Belediyeler, Başbakanlık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Milli Emlak, Ulaştırma Bakanlığı hepsi müdahale ediyor. Bir tesise neredeyse beş ayrı ruhsat almak zorunda kalıyorsunuz. Bu baskı ve aşırı bürokrasi, yerli ve yabancı ciddi yatırımcıyı caydırıyor.
Maalesef Hükümet tasarrufu olmasa da bazı belediyeler turizm bölgelerinde içki ruhsatı vermiyorlar. Bu sorumsuzluk turizm için tehdit oluşturuyor.
Daha ağırı, 'turizm olmasa da olur' diyen turizm bakanları gördük.

Özet olarak, Türkiye'nin petrolü yok fakat turizm potansiyeli yüksektir. Bu potansiyeli değerlendirmek zorundayız. Turizmde söz konusu tehditler devam ederse, altın yumurtlayan tavuğu kesmiş olacağız.

Yazarın Diğer Yazıları