Allah'ın ipini liberalin ipiyle değiştirmek!
Bugünkü Türkiye’de iktidara muhalif görülen hemen herkes takibata uğramıştır. Medyanın büyük bir kısmı iktidar tarafından kontrol altına alınmıştır. Davalar mahkemelerden önce medyada görülür hale gelmiştir. Basın özgürlüğü adeta yanaşma basının yasaları çiğneme özgürlüğüne dönüşmüştür. Yargıtay dahil neredeyse dinlenmeyen hiçbir kurum ve kişi kalmamıştır. Darbe tehlikesi gerekçe gösterilerek kılıfına uydurulmuş, baskılara, sindirmelere, takip ve dinlemelere süreklilik kazandırılmıştır.
Yaşanan süreç, “Sivil faşizm”, “Liberal faşizm”, “Korku Cumhuriyeti”, “Sivil darbe” gibi ifadelerle nitelendirilir olmuştur. İktidarın giderek “tek parti diktatörlüğüne” dönüştüğü de iddia edilmeye başlanmıştır. Bu durumu “normalleşme” olarak niteleyen liberal kesim ise durumdan kendisine vazife çıkartmıştır.
Sivillerin yaptığı sayılmaz!
Kimi zaman iktidarla, kimi zaman da Barzani ve Kandil ile birlikte iş kotaran bu yazar/çizer taifesi derhal karşı atağa geçmiştir. İktidarın totaliter uygulamalarına karşı yapılan eleştirileri haksız bulduklarını ve yaşananların da “demokratikleşme sancısı” olduğunu söylemeye başlamışlardır. Bunlara göre her türlü yasa dışı uygulama aslında yasalar çerçevesinde yapılmaktadır. Mahkemelerin iktidar mensupları hakkında verdikleri kararlar yanlıştır. İktidardakilerin mahkeme ve yargıçlara yönelik baskı ve tutumları ise demokrasinin gereğidir. Sivillerin yaptığı baskının baskı sayılamayacağını aksine bu tür baskıdan söz edenlerin askeri baskı ve darbe özlemi için bunu yaptıklarını savunmaya başlamışlardır. “Sivil darbe” söylemlerinin siyasetin kendisini darbe olarak nitelemek anlamına geldiğini, bunun da askerle ittifak yapmak demek olduğunu iddia etmişlerdir. İktidarın yargıya yönelik baskısını da yargının “öncelikle tarafsız” olması gerektiğini söyleyerek resmen savunmuşlardır. Yargının bağımsızlığı önemli ama “tarafsızlığı daha önemli” diyerek demagojik bir jargonla yargıya yönelik baskıyı meşru gördüklerini ortaya koymuşlardır.
Ya potin ya jop
Bütün bu çelişkilerin nedeni günümüz liberallerinin ideolojik arka planlarında saklıdır. Sonuçta yıllardır Marksist olduklarını sananlar bir anda liberal olduklarını fark etmişlerse, bu çelişkilerin yaşanması da normaldir. Bir zamanlar bu cenah “ya komünistsiniz ya da faşist, üçüncü bir yol yok!” diyorlardı. Bu meşhur “ya bizdensiniz ya da düşman” jargonuydu. Şimdilerde de “ya darbeden ya da iktidardan yanasınız, bunun başka yolu yok” diyorlar. Yeni liberallere göre Türkiye’de iktidarı eleştiriyorsanız o halde darbecisiniz! Hem asker potinine hem de polis jopuna karşı olmayı bu kesim bir türlü anlayamıyor.
Kandil’e giderek “PKK değişti, silah bırakmak istiyor!” deyip, AKP’yi Kürt açılımı yapmaya teşvik edenler bunlardır. “Çözümsüzlük çözüm değildir”, diyerek Kıbrıs’ta “bir adım önde olmaya” iktidarı zorlayanlar da bunlardır. Ermenilerden özür, AB’den merhamet dilemek gerektiğini dillendirenlerin de bunlar olduğu aşikardır. Sonuçta AKP/Liberal ittifakıyla iktidar giriştiği bütün ilişkilerinde başarısız olmuştur. Allah’ın ipini liberallerin ipiyle değiştirenler böylece kendi hazin sonlarını da hazırlamış oldular.