Allah verdikçe veriyor...
Bir dönem Beşiktaş’ta kurulan pusular yüzünden ne canlar yandı.. Hatta yanmaya devam ediyor. Elde somut delil olmadığı halde işporta misali tutuklamalarla yuvalar yıkıldı.. Bir nevi ocaklara incir ağaçları dikildi.. Gözyaşlarının oluşturduğu selin önünde ne durabilir ki.. Arşın yedi bin katına ulaştı ahlar.. Şüphesiz kendisine ulaşan dualara bigane kalmaz Tanrı.. Bülent Arınç’ın Danıştay Başkanı seçiminden hemen sonra tarihe geçen ünlü sözünü hatırladım: “Kurban olduğum Cenab-ı Allah verdikçe veriyor..” Aranana, haksızlık yapana bela da verir gadasını aldığım Çalab...
“Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın” der annem.. Ne güzel sözdür.. Bir dönemin “Kudretli Savcısı” Zekeriya Öz’ün düştüğü vahim duruma bakın.. Ortalıkta bunca somut belge var iken Öz’ün ne diyeceğini merak ediyorum.
Fıkra bu ya.. Adamın biri hırsızlık yaparken suç üstü yakalanmış. Polisin elinden kaçıp kurtulayım derken kümese sığınmış.. Üstü-başı, ağzı-burnu pislik içinde kümesten çıkarılıp mahkemeye götürülmüş. Kokudan herkes rahatsız ama hırsız son derece pişkin “avukat istiyorum” diye tutturmuş. Nöbetçi hakim sinirlenmiş “her şey ortada avukat senin bu durumuna ne diyecek!” diye çıkışınca yüzsüzce sırıtan hırsız: “Avukatın ne diyeceğini ben de merak ediyorum” cevabını vermiş.
Sevgili Nihat Genç ile televizyon programı yapıp, dostluğu pekiştirince ister istemez onun efsane fıkralarından etkileniyoruz.
Ankara’da gazeteciler RTÜK denilen Radyo Televizyon Yüksek Kurulu’nun kararlarını yakından takip eder. Kurulun verdiği cezalar bir nevi hükümetin verdiği talimatları yerine getirmek gibidir. RTÜK, bu defa cemaatin televizyonlarına ceza yağdırdı.. Ancak muhalif televizyonları da es geçmedi. Halk Tv ve Cem Tv’ye de ceza keserek ince bir mesaj yollamış oldu. Mesajdan çıkan şu: “Paralel devlet ya da cemaat ile savaşıyoruz ancak AKP karşıtlarıyla kol kola girmeyeceğiz.” Gezi olayları esnasında yağan cezalara benzer yeni RTÜK, kararları önümüzdeki günlerde devam edecek. Ne kadar ekmek, o kadar köfte.. Ne kadar operasyon o kadar ceza..
Emniyet Müdürlerinin atama kararnamesi, binlerce polisin görev yerinin değişimini de karşılıklı hamle olarak okumakta fayda var. Sen misin Bilal Erdoğan’ın kurduğu vakıf ve tahsisli arazilerini karıştıran. Al sana “pansiyon ve yurtların devlete devri” kararnamesi.
Hükümet ile cemaat arasındaki ilk limoni durum ortamında aşağıdan alan Başbakan Erdoğan “Ne istediler de vermedik?” demişti hani.. Karşılıklı alış-veriş ticaretin kuralıdır ne de olsa.. Gece yarısı Savcı Zekeriya Öz’ün Bakırköy’e gönderilmesi, başta Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in merkeze çekilmesi karşısında alışın elbette verişi olacak. Bakalım bu defa hangi ilde yolsuzluk operasyonu başlar.. Her ne kadar yasal düzenlemeler çıkarılıp kasetler konusunda hukuki önlemler alınmaya çalışılıyorsa da her an çok önemli isimlerle ilgili kaset servisi başlayabilir. Şimdiden Abdurrahman Dilipak uyardı. Kim bilir “montaj” olduğuna dair raporlar yazdırılmıştır bile.
Ergenekon ve Balyoz tertibi sırasında Beşiktaş Adliyesi’nden yandaş gazetelere servis yapılırdı. Daha sorgu başlamadan “Şu ifadeleri alındı” diye televizyonlar alt yazı geçer, gazeteler sabahki okuruna duyururdu. Tutuklama kararını mahkeme vermeden “şu isimler tutuklandı” haberlerini, telefon dinlemelerindeki özel görüşmelerin sızdırıldığını unutmuş değiliz. Rüzgar ters esse bile yöntem değişmiyor. Başbakan “20 defa yurt dışına çıkıyor” diye konuşuyor. Ertesi gün yandaş gazeteler uçak biletlerini, otel faturalarını servise koyuyor. Kısacası değişen bir şey yok. Aynı tas aynı hamam.. Tellaklar gelip geçici ama kirden kanalizasyonlar patladı. Koku öylesine ağır ki maskeler çare olmuyor. Ama Haliç’teki Simonlar rahat.. Kokunun içinden gelen, kokuyu hissetmez.