Ali Kemaller kaybetmeye mahkum

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran devrimci pratiğin ve ülkemizi emperyalist işgalden kurtaran ulusal kurtuluş savaşımızın büyük önderi, büyük devrimci önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarken ülkemizin genel görünümünü NUTUK’un başlangıç bölümünde şu sözlerle anlatır:
“Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu İttifak Devletleri grubu Büyük Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir “Ateşkes Anlaşması” imzalanmış, Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca. ulus yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve yurdu bu Genel Savaşa sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, ülkeden kaçmışlar. Padişah ve Halife unvanını taşıyan Vahdettin, soysuzlaşmış, yalnız kendisini ve tahtını koruma çabası içinde alçakça yollar aramakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz ve korkak; yalnız Padişah’ın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. Ordu’nun silah ve cephanesi alınmış ve alınmakta...” (*)
İşte bu karanlıktan aydınlığa çıkış sürecinin adıdır 19 Mayıs!
Esir olmamak için, başı dik ve özgür yaşamak için... Yer altı-yerüstü zenginliklerimizi ülkemizin ve halkımızın yararına kullanmak için... Ortaçağ kalıntısı sınıfları, anlayışları, kurumları tasfiye etmek için... Aklı ve bilimi ön planda tutan çağdaş bir ülke olmak için... “Ya Bağımsızlık, Ya Ölüm!” kararlılığıyla hayatlarını ortaya koyarak savaşanlara, mücadele edenlere duyduğumuz saygının adıdır 19 Mayıs!
İşte bu pratiğin topyekûn adı olan Kemalist Devrim’le bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlara düşman olanların, diğer milli bayramlarımıza olduğu gibi, 19 Mayıs’lara da sevgi ve saygı duymalarını beklemiyoruz elbette.
Ama onlara bir çift sözümüz var:
O gün olduğu gibi, efendilerinizle birlikte yine kaybedeceksiniz!
İrfan Tuna Ulusal Bakış


* Gazi Mustafa Kemal Atatürk-SÖYLEV- Çağdaş Yayınları, Ekim 1982, 11.Baskı, s.35-
Basıma hazırlayan Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu

+++

Ninem derdi: “Eşeksen; binene kızmayacaksın; değilsen sırtında tutmayacaksın...”
Halil Arık


+++

Memura yok amma...
Ocak ayında verilmesi gereken fark artışları Haziran ayına sarkıtıldı. Zaten verilen o % 3 lük fark otomatikman enflasyona yedirilerek memura “lades” denildi.
Sayın Başbakan, “Bütçe de yok. Biz zaten enflasyonun üzerinde artış yaptık. Memurumuzu, işçimizi (emekliyi saymadı) enflasyon canavarına ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz. Olmayanı verirsek Yunanistan’a, İspanya’ya döneriz” diyerek güya memurların yüreğine su serpti.
Amerika, Almanya, Fransa Yunanistan’a dönüyor mu? Hani biz büyüme de Avrupa’yı fersah fersah sollamıştık. Krizler teğet geçmişti. Çin’i bile yakalamıştık. Acaba o büyüme lafları mı yalan-yanlıştı? Yoksa şimdi söylenen “onlara döneriz” lafları mı?
(...)
Her gelen Suriyeli’ye kişi başı 140- 150 TL yardım yapılmakta imiş. İmiş diyorum bu bilgileri Hatay Ve Antep’teki dostlarımdan aldım.
Şimdi bir de “Kredi kartı” vereceklermiş. Oh beyim oh! Her şeyleri; elektrik, su, yemek, giysi, çocuk bezi sağlık hizmetleri, ameliyatlar vesaire bedava.
Ayrıca burada doğum yapanlardan erkek çocuklarına Recep Tayyip ismini koyanlara bir çeyrek, kız olup da Emine koyanlara da bir çeyrek altın takılmaktaymış. Demek ki... İstenildiğinde para bulunabiliyor ve bütçede de zorlama olmuyor ve Yunanistan ile İspanya’ya da dönülmüyormuş.
Nazım Peker

+++

Silivri
yüz akı oldu!

Gazetecilere Silivri Cezaevi’ni gezdirdiler. E haklılar tabi; iktidarlar neyle övünürse gazetecilere onları göstermek ister. Demek, Silivri’yle övünüyorlar. Anlamış olduk!
Tolga Unutmaz

+++

İkiyüzlülüğün böylesi
Hilal TV adlı bir kanalda Kelam adlı bir program vardı. Rastgele gezerken bu programa rastladım. Bulgaristan’daki Türklere yapılanlara “tehcir” diyorlardı. Türk’e yapılınca “tehcir” Ermeni’ye yapılınca soykırım! Bu kadar ikiyüzlülük olabilir mi!..
Ü. Çalışkan / Kırıkkale

+++

Küskünler ordusu...
Adalet ve Kalkınma Partisi ülkemizde birçok tabuları yıktı. Tabuları yıkarken etrafına bakmadan hoyratça, intikam duygusu ile birçok insanı ve ailesini kırdı.
(...)
Geçtiğimiz günlerde 10 yıldır tanıdığım istihbarat yarbayı ile konuştum. Oldukça kırgın ve üzgün. Kurmaylık sınavlarına girmek için hazırlanıyordu.
“Girdiniz mi komutanım kurmaylık sınavlarına” diye sordum.
“Protesto ediyorum. Sınavlara girmedim. Paşa olup tutuklanmaya niyetim yok” dedi. Üzgün olduğu her halinden belliydi...
Bu istihbaratçı yarbayımız Vatanına, milletine yıllarca hizmet etmiş sadece binlerce kırgın ve üzgün subaydan sadece biri.
Yargı mensupları umarım darbe planları ile yargılanan komutanların yargılanmasını kısa sürede tamamlayarak “ak ile kara” nın ortaya çıkmasını sağlar.
Ordumuzda başka küskünler yaratmayalım.
Gökhan Karabulut

+++

Hükümet memura zam mı verecekmiş?
Ne gerek var!
Milletvekilleri gece yarısı jet hızıyla kendilerine zam yapsınlar yeter...
Hayat zor geçinemiyorlar...
A. Cemal Sakarya


+++

Kendi kendine şike yapan futbolcu!
Anlatacağım olayda adı geçen tüm kurumlar, kişiler ve olaylar tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kurum, kuruluş ve kişilerle hiçbir ilgisi yoktur.
Sene: “geçen sene”...
Yer: İstanbul, Etiler, Big Chefs cafe...
Esas oğlan: İbrahim....
Konu: İki İstanbul takımı arasında bir futbol müsabakası...

***

İbrahim adlı kavruk tenli, yağız futbolcu, İstanbul’da oynanacak olan bir maç öncesi durup dururken şike yapmaya karar verir.
Kendi kendine derki; “Eğer bu maçta rakip takıma gol atmazsam kendime 100 bin dolar vereceğim”...
Aradan biraz zaman geçer İbrahim rakamı artırmaya karar verir; “100 bin dolar yetmez, 100 bin Euro vereceğim” .
Maç günü yaklaştıkça vicdanen bir rahatsızlık hisseden İbrahim, Erzurum’da bir hocayı arayarak fetva almak
ister.
İbrahim: hocam ben şike yapacam.
Hoca: Yap
İbrahim: Günah değil mi?
Hoca: Değil! Benim talebelere bir kurban kesersin
fitleşilir.

***

Hocadan fetvayı alan İbrahim maça çıkar, iyi mücadele eder, gol atmaz. Kendi takımı da 2-0 mağlup olur.
Maçtan 5 gün sonra Etiler Nispetiye Caddesi’nde bulunan Big Chef’s adlı kafeterya ya gelen İbrahim sağ cebinden çıkardığı içerisinde para olan siyah renkli çizgili poşeti sol cebine koyar. “Kazasız belasız bir şike yaptım” diye düşünüp derin bir nefes alarak arkasına yaslanır.
Ama işler bir anda tersine döner.
PŞTK (Profesyonel Şike Takip Kurulu) İbrahim’in kendi kendine şike yaptığından şüphelenir ve inceleme başlatır.
Aylarca inceleme ve araştırma yapan PŞTK sonunda kararını açıklar: Şikede taraflar olmaz. Şike tek taraflı yapılır. İbrahim’de bu suçu tek başına işlemiştir. Kendi kendine şike yapan İbrahim kurulumuz tarafından 3 yıl futboldan men cezasına çarptırılmıştır.
PŞTK’nın almış olduğu bu karar sonrası ülkemizde bir futbolcu kendi kendine şike yaparak tarihe geçti.
Yücel Coşkun / nettavir.com



+++

Sürgünün yıldönümünde Kırım Tatarları
Kırım Tatarları 2. Dünya Savaşı’nda Nazi işgaline karşı vatanlarını savunmuşlar, birçoğu şehit ve esir olmuştu. Esir düşenlerin Nazilerle işbirliği ile suçlanmasından dolayı, savaşla hiçbir alakası olmayan yaşlılar ve çocuklar 18 Mayıs 1944’te hayvan vagonlarıyla Kırım dışına çıkarılmıştı.
Vatanlarını daima kalbinde yaşatan, Kırım’a geri dönme heyecanını bir gün olsun kaybetmeyen Kırım Tatarlarının bir kısmı Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Kırım’a geri dönebildi. Diğerleri ise geri dönmeyi umut ediyor. Kırım’a geri dönenlerin barınma, eğitim, sağlık gibi sorunları, kültürel ve sosyal asimilasyon devam ediyor.
Emre Dizer

Yazarın Diğer Yazıları