Alem “spontane miting” görsün
Seçim otobüsleri orada...
Ses düzeni o biçim, ağlak sunucunun -hâşâ(!)- naat kıvamındaki haykırışları sadece havaalanı değil civar semtleri de çınlatıyor...
Atatürk Havalimanı’nda bulunan Devlet Konukevi’nin önünde birikenlerin ellerindeki bayraklar tek tip; irili ufaklı değil, rengi solmuş olanla yepyeni birbirine karışmamış, sandıktan çıkarılmışa, balkondan-pencereden sökülüp alınmışa benzemiyor hiçbiri... Belli işte “fabrikadan halka” taşımış biri.
Canım şenlik çekerse patlatırım diye ceplerinde taşıyorlar sanki; çata pata havai fişeklerden alev alev gökyüzü...
Metro ve vapur seferleri sabah 4’e kadar uzatılmış...
AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu da çıkmış “Hiçbir organizasyon yok, spontane bir şey” diyor ekranda.
Çok basit bir sorum var kendisine:
Sen bizimle kafa mı buluyorsun?
Sabaha karşı 2’de haber merkezlerinin teyakkuz halini, “Erdoğan karşılaması”nı hem çalıp hem oynayan televizyon kanallarını, grubun içindeki kimi “azdırılmış tipler”i izlerken, cevaba muhtaç daha neler neler geçiyor aklımdan:
- “Öteki yüzde 50” nin güvenliğini sağlamak üzere sempatik, güler yüzlü, şirin ve şirinelerden oluşan emniyet mensupları “spontane” olarak mı hazır bulundu alanda?
- AKP İstanbul İl Başkanlığı sabaha karşı 2’de “spontane miting” izni aldı mı; gece 23.30 deyince bir çok mekanın kapısında beliren “desibel avcıları” önceki gece toptan izne mi çıkmıştı?
- Yeşilköy “kendi yasaları olan özerk bir semt” mi; şehrin göbeğinde gecenin bir yarısı gürültü patırtı çıkaran bu zatlar da “kamu düzenini bozmuş” olmadı mı? Nasıldı TDK’nın güncellenmiş “çapulcu” tarifi; “düzene uymayan” değil mi?
- Havaalanında havai fişek gösterisi yapmak, uçakların iniş ve kalkışını etkilemez mi? Can ve mal güvenliğini tehdit etmez mi? Havai fişek kullanımı “izne tabi” değil mi? “Spontane” ya, bu izinsiz ve tehdit içerikli eyleme karışanlar hakkında herhangi bir işlem yapılacak mı? Mesela kimlikleri tespit edilip, bir gece yarısı operasyonuyla derdest edilecekler mi?
- “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganından dolayı suç duyurusunda bulunanlar, bu suç duyurusunu işleme koyanlar, “Yol ver gidelim, Taksim’i ezelim” sloganı karşısında da “aynı hassasiyet”i gösterecekler mi?
- Başbakan’ın “Yüzde 50’yi zor tutuyoruz” sözlerinden sonra “Taksim’i ezmeye” meyleden gruplar türedi, AKP şiddeti teşvik ediyor. AİHM’in emsal olabilecek Batasuna kararı var. AKP hakkında kapatma davası açılabilir mi?” diye soran ileri demokrat bir gazeteci çıkacak mı?
Bir de tabii:
Bu sorulara cevap verip bizi aydınlatacak biri var mı?
TRT, Penguen TV’leri de geçti...
00.30’dan itibaren Atatürk Havalimanı’ndan saatlerce kesintisiz canlı yayın yaptı TRT Haber. Çılgınlar gibi sevinçliydi spiker: Şu anda binler, onbinler var sayın seyirciler... Bir o kadarı da yollarda şu anda...
Milli maçı anlatıyor da bizimkiler “akın” halinde sanki; bir heyecan, bir heyecan; kimse artık o arkadaş ben, “tek rakibi Yiğit Bulut’tu o an” diyeyim, gerisini siz hesap edin.
Sayamadım kaç tane muhabir görevlendirmişler... Kaç ayrı açıya kamera yerleştirmişler...
Altyazı şöyle: İstanbul, Başbakan’ı karşılıyor!
“Check-İn” yapasım geldi; ben neredeyim şimdi! Her türlü navigasyon cihazı “İstanbul” diyor da neden yok sayıyor “devlet”in kanalı “vatandaş” olarak beni!
Velhasıl bir kere daha “hakkımı helal etmiyorum” dedirtmeyi başardı TRT!
Bundan sonrası, devletin imkanlarını AKP propagandası için kullanan, kul hakkı yiyenlerle Cenab-ı Allah’ın arasında...